Korona Üzerinden Güç Savaşları – Mehmet Yılmazer
Korona sonrasında üretim zincirinin küreselleşmesinden vaz mı geçilecektir? Çin’in içinde bulunduğu bir yeni “demir perde” mi yaratılacaktır?
Korona salgını üzerinden dünyadaki güç savaşları kısa bir aradan sonra yeniden hızlandı. Akla hemen salgın sonrası “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” beklentisi geliyor. Gerçekten salgın sonrası karşımızda nasıl bir dünya olacak? Önce hızlanan güç savaşlarına bakmak yersiz olmaz.
Trump yönetimi Çin’e ve DSÖ’ne karşı savaş açtı. Çin’in salgınla ilgili yanıltıcı bilgi vermesinin bedelini ödemesi gerektiğinde ısrar ediyor. Bu kervana hemen Fransa da katıldı. Macron, “Çin’de bilmediğimiz bir şeyler oldu.” açıklamasını yaptı. Bize İstanbul belediye seçimlerinin yenilenmesi sırasında bir AKP’li yetkilinin söylediklerini hatırlattı. Daha düşük tonla da olsa Almanya da kervana katıldı.
Batı dünyasının önde gelen ülkeleri kendi cephelerinin korona salgınında darmadağın olmasının nedenlerini açıkça ortaya koymak yerine suçu Çin’e atarak hem kendi hatalarını örtmeye hem de bu süreçte Çin’in kazandığı itibarı yok etmeye çalışıyorlar. Gerçekler inatçıdır. Ancak algı yönetiminin en büyük marifet olduğu ve ‘gerçek sonrası’ dünyamızda bu yapılanların bilinçleri bulandırmada büyük bir rol oynadığı çok açıktır.
Bu güç savaşlarında Trump yönetimi propagandadan öteye hazırlıklar yapıyor. Çin düşmanlığını yükseltmekte epeyce mesafe katetti. Amerikan halkının yüzde 60’ı Çin’i düşman olarak görüyor. Bunun Amerika’nın sosyal dokusuna önümüzdeki günlerde nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz.
Öte yandan, gümrük savaşlarından öteye, ünlü senatör Lindsey Graham’ın “Çin tahvillerini ödemeyelim” çağrısı dikkat çekti. (Medyascope, Transatlantik) Çin ve ABD arasında trilyon dolarları aşan bir mali ilişki olduğu biliniyor. Bu zincirin kırılması durumunda dünya finans piyasalarının ne hale geleceğini kestirmek çok zordur.
Bu yaşananlar 1980’lerin ortalarındaki Japonya’ya karşı yükselen histerik çığlıkları hatırlatıyor. ABD iç pazarını işgal eden Japon dayanıklı tüketim malları ve arabaları o günlerde Amerikan kamuoyunda hedef haline getirilmişti. 90’lı yıllarda Japon ekonomisi hala çıkamadığı uzun bir durgunluğa girmiş, ABD’nin somut hedefi olmaktan çıkmıştı. Perdenin arka tarafı bu yazıyı fazlaca uzatır. Ancak Çin’le girilen savaş Japonya ile girilenden çok farklıdır, gelişim ve sonuçları da çok farklı olacaktır.
Bu tablodan bakınca ve Trump yönetiminin batı dünyasını Çin’e karşı savaşta arkasına alma çabasının yeniden yükselişe geçmesi gerçekliği karşısında korona sonrası dünyada acaba neler eskisi gibi olmayacak sorunu akla geliyor. Bu haliyle ortada bir nitelik değişimi görünmüyor, zaten var olan ve dünyayı büyük bir ateşe sürükleyebilecek olan güçler savaşı hızlanarak devam edecektir. Üstelik Batı dünyası koronadan yediği darbeyi Çin’den bilerek, güçler savaşını daha büyük bir öfkeyle sürdüreceğe benziyor.
Korona sonrasında üretim zincirinin küreselleşmesinden vaz mı geçilecektir? Çin’in içinde bulunduğu bir yeni “demir perde” mi yaratılacaktır? Kapitalizmin tarihinde bugünkü adıyla küreselleşme bazı değişim ve iniş çıkışlarla hep devam etmiştir. İngiliz İmparatorluğu günlerinde meta ticareti biçiminde, 19. yüzyılın ortalarından itibaren finans akışı olarak, 1950’li yıllardan sonra geri ülkelerde bağımlı sanayiler yaratarak, onları dolar bağımlısı hale getirmeye kadar farklı yollar izleyen küreselleşme en son aşamada üretim zincirini dünyaya, yani ucuz emeğin bulunduğu ülkelere yaydı. Kapitalizm şimdi bu zinciri kırıp, yerine ne koyacaktır?
Trump, Amerikan sermayesini ülkeye çağırdı. Gelen olmamıştı. Ancak korona salgını ile uluslararası üretim zincirleri birden kırıldı. Korona sonrası buradan devam edilebilir mi? Robot ve yapay zeka teknolojileri ile birbirine yakın duran Batı ülkeleri kendi ulusal sınırları içinde yeni üretim zincirleri mi kuracaklardır? Ancak günümüz dünyasında hem tekniğin hem de paranın tekeli artık ABD’nin ve Batı dünyasının elinde değildir. O zaman dünya pazarında nasıl rekabet edecekler? Kapitalizmin tanrısı kar ve pazar, sınırların arkasına çekilen ekonomileri, bu günahlarından dolayı kısa zamanda çarpar.
Korona günlerinden insanlık elbette bir şeyler öğrenecektir. Ancak dünyanın zenginliğinin yarısını elinde tutan yüzde 1 gibi küçük-korkunç azınlık ile büyük çalışan-yoksul insanlık farklı dersler çıkartacaktır.
Dünya tarihine baktığımızda küreselleşmeler büyük savaşlarla kırılmış, ancak ardından daha büyük dalgalar halinde yeniden başlamıştır. Kapitalizmin tarihi bir yanıyla özgürleşen emeği yeniden farklı biçimlerde köleleştirme savaşlarıyla doludur. Kapitalizm duvar yıkıldıktan sonra 1990’larla bir kez daha bu yola çıktı. Ancak bu yolda neoliberalizmle kat edilecek yolun sonuna geldi. Dünya üretim zinciri ve finans ağları yeniden nasıl kurulacaktır? Bundan sonrası ancak savaş ve yıkımların içinden geçilerek şekillenebilir. Dünya böyle bir yola giriyor.
Kapitalizmin böyle adımları tarihte işçi devrimlerini, ulusal kurtuluş savaşlarını yarattı. Korona sonrası dünyanın “başka” olabilmesi için, sadece kâra odaklı üretimi ve insanlığın bir kesimini obez yapan, büyük bir kesimini ise yoksulluktan süründüren tüketim çarpıklığını değiştirecek gücü yaratmak gerekiyor. Kapitalizmin yeniden ulusal sınırlar içine çekilme eğilimine karşı dünya yoksulları birleşmenin yollarını yaratmak zorundadır.