Dünya endişeyle Trump’ı izliyor

Açık işgalci niyetlerini ortaya koyarak dünyaya zorbalıktan başka verecek bir şeyi olmadığını pervasızca ilan ederek büyük bir tıkanmışlığın içinde olduğunu söylemiş olan Trump dünyayı yönetmek gibi bir yeteneği ve gücü olmadığını ortaya koyarak ne yapmış oluyor?

Görsel: Rohan Hande / The Atlantic

Trump’ın ilk Kanada, Grönland, Panama çıkışları sonrası yaptığı Gazze’ye el koyma niyeti önemli tepkiler yarattı. Arap dünyası Mısır’da toplandı. Beyaz Saray Sözcüsü, Gazze konusunda açıklama yaparak “acelesi yok” anlamında bir şeyler söyledi. Ankara ise merakla Suriye ve Rojava konusunda Trump’ın açıklamasını bekliyor. Ancak tüm dünya Trump’ın başlattığı gümrük savaşlarının nasıl gideceğini sıkıntıyla bekliyor. Hatta süreci 1930’lardakine benzetenler oldukça fazla. Malum gümrük savaşlarının sonrasında İkinci Dünya Savaşı çıkagelmişti. 

Bütün bu belirsizliğe ek olarak Trump Amerikası’nın niteliği daha yoğun bir şekilde öngörülmeye çalışılıyor. Elon Musk’ın Hitler selamı, Trump’ın gelir gelmez Kongre binasını basan faşistleri affetmesi gelecekle ilgili güçlü işaretler veriyor. 

Dışarıda gümrük savaşlarını başlatan Trump, ABD içinde bürokrasi, adalet gibi kurumsal yapılara hızlı saldırılar başlattı. Kurumları eski elitin araçları olarak gördüğü için bir an önce tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyor. 

Trump dönemini küreselleşme ve neoliberalizm yarattı. Finansallaşma ve onun doğal sonucu spekülasyon ekonomisinin büyümesi, kuralsızlaşma ve özelleştirmelerle birlikte ABD ekonomisi üretim alanında büyük kayıplara uğradı. Oto sanayinin merkezi Detroit terk edilmiş eski petrol alanlarına döndü. Trump’ın Amerika’yı yeniden büyük yapmaktan muradı üretim alanında yeniden güçlenmektir. Ancak bu yol hem zorlu hem de uzundur. Kendi güçlü günlerinde Dünya Ticaret Örgütü’nü dünyaya dayatan ABD şimdi ondan kurtulmak istiyor. Çünkü artık “dünyanın atölyesi” Çin’dir. Hatta daha geri planda kalmakla birlikte BRICS ülkeleri giderek dünya ekonomisinde ağırlıklarını arttırmaktadırlar. 

Trump bir yandan özellikle Çin’i kuşatma ve silah harcamalarıyla yorma stratejisini izlerken kendisi “dünya artık eski dünya değil” dedirten yollar izlemeye başlamıştır. Kurallı dünyaya savaş açmıştır. Bu dünya, bilindiği gibi Soğuk Savaş yıllarında inşa edilmiştir. Klasik sömürgecilikten “yeni sömürgeciliğe” geçilmiş, dünya çeşitli siyasi, ticari örgütlenmelerle kurallı bir dünyaya dönüşmüştür. Trump’la birlikte bu dönem kapanmaktadır. 

Birinci Dünya Savaşı öncesi yıllara bir geri dönüş mü yaşanıyor? “Uygarlığı taşıma” adı altında bir emperyalist vurgun, dünyanın paylaşılması, ham madde kaynaklarının yağması ve sonunda Emperyalist Paylaşım Savaşlarının tüm dünyayı sarması; ardından devrimler, ulusal kurtuluş savaşlarıyla bambaşka bir döneme giriş, dünya böyle bir dönemin eşiğine mi dayanmıştır?  Bugünün genel görüntüsü 20. yüzyılın başlarına benzemiyor. 

Trump’ın çıkışları klasik sömürgecilik dönemini hatırlatıyor olsa da derinlerde akıntı çok farklıdır. Emperyalizmin klasik sömürgecilik döneminde gelişmiş kapitalist merkezler ve “geri kalmış dünya” ayrımı vardı. Bugün emperyalist ülkeler yorgun ve tıkanmış durumdalar. Gelişmekte olan dünya, bugünkü adıyla “küresel güney” yeni gelişmelerin eşiğinde görünüyor. Kapitalist merkezlerin küresel güneye götüreceği bir uygarlığı artık yoktur. Zaten Trump hiç böyle şeyler söylemediği gibi, doğrudan “bugüne kadar size verdiklerimi geri alacağım” diyerek hem gerçekliği ters yüz ediyor hem de zayıflığını itiraf etmiş oluyor. 

Açık işgalci niyetlerini ortaya koyarak dünyaya zorbalıktan başka verecek bir şeyi olmadığını pervasızca ilan ederek büyük bir tıkanmışlığın içinde olduğunu söylemiş olan Trump dünyayı yönetmek gibi bir yeteneği ve gücü olmadığını ortaya koyarak ne yapmış oluyor?

Trump Amerikası bir yanıyla (eski) Amerika’ya da karşıdır. Dünyayı yönetmek gibi bir sorunu olmayan, insanlığın geleceğiyle ilgili bir derdi bulunmayan, iklim sorunu, doğanın korunması, sağlık gibi sorunlarla uğraşmak yerine yeşil enerjiyi bırakıp fosil yakıtlara dönemin daha kazançlı olduğunu düşünen, yakın çıkarları için geleceği karartmaktan çekinmeyen bir Amerika’nın bir geleceği olması imkânsızdır. Önümüzdeki günler Trump’ın çılgınlıklarının yaşanacağı bir dönem gibi görünse de bu aynı zamanda insanlığın bir yol kavşağında kendisine yeni gelecek aradığı günler olacaktır.