Gidiş – Mehmet Yılmazer
Finansa kayma, egemenliğin zirvesinde ve aynı zamanda üretim alanında güç kaybının yaşanmaya başladığı yıllarda öne çıkmaktadır. ABD aynı oyuna 20. yüzyılın sonlarında yöneldi. Ünlü 2008 krizi yıllarında dünya finansının kâbesi olmaya devam ederken dünyanın atölyesi olma niteliğini büyük ölçüde yitirmişti.
Trump, Birleşmiş Milletler’de “önce Amerika” görüşünü tekrarladı. Rastlantı mı bilmiyoruz, Demokratlar Trump’ın görevden alınması için girişimlerini başlattılar. Dünyanın yaşlanan ve yıpranan ‘süper gücü’nün içindeki gerilim yükseliyor. Seçimler yaklaştığı için bu bir anlamıyla doğaldır ancak gerilim ve kaosun yükselmesinin esas nedeni dünyadaki güç dengelerinin geldiği noktadır.
Trump bu gidişe bir çözüm bulamadığı gibi, aldığı kararlarla kaosu tetikleyen bir rol oynamaktadır. Amerikan sermayesini ülkeye çağırmak ve özellikle Çin ile süren gümrük savaşları on yıldır bir türlü ayağa kalkamayan dünya ekonomisini daha da kötü duruma getirmektedir.
Amerika son yirmi yıldır girdiği bataklıklardan kurtulmak istiyor ancak dünya güçler dengesi buna izin vermiyor. Afganistan ve Ortadoğu’dan çekilmek yükselen rakiplerine karşı kendini toparlayabilmek için zorunlu görünüyor; fakat mevcut koşullarda böyle bir adım attığında ABD’nin dünyadaki mevzi kaybı daha da artacaktır. Sürecin kritik ve karmaşık yapısı Washington’u sürekli birbiriyle çelişen kararlar almaya zorluyor. Bu zikzaklar en belirgin biçimde Başkanın sık sık sekreter (bakan) değiştirmesinde ve Suriye ile ilgili aldığı kararlarda hatta Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşında yalpalamalarında görünüyor.
Rekabet gücünü yitirmekte olan ABD, korumacılığa yöneliyor. Bir dönemin güneş batmayan imparatorluğu İngiltere, dünyanın atölyesi durumundayken aynı zamanda güçlü bir serbest ticaret yanlısıydı. Ancak arkadan gelen Fransa, Almanya ve İtalya serbest pazarda paylarını arttırmaya başladıklarında dünyanın atölyesi İngiltere, korumacı tedbirlere yöneldi. 19. yüzyılın son çeyreği pazar paylaşım savaşlarının arttığı bir dönem olmuştur. Bu süreç dünyayı I. Dünya Savaşı’na götürmüştür.
Dünyanın atölyesi 1930’lar sonrası ABD’ne taşınmıştır. Bir sıçrama yapıp 1980’lere gelirsek, bu yıllar ABD’nin üretim ve teknolojideki liderliğinin inişe geçtiği, buna karşılık dünya parası doların sahibi olduğu için finans alanında kâbe olma konumunu koruduğu yıllardır. Bu avantajını kullanmak için dünyaya finans alanında kuralsızlaşmayı-neoliberalizmi dayatmıştır.
Finansallaşma kapitalizmin tarihsel gidişinde zaman zaman öne çıkmıştır. Hollanda 18. yüzyılın ortalarında sanayi ve ticaret yerine ‘Avrupa’nın bankeri’ olmayı tercih etti. İngiltere aynı şeyi 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında yaptı. Finansa kayma, egemenliğin zirvesinde ve aynı zamanda üretim alanında güç kaybının yaşanmaya başladığı yıllarda öne çıkmaktadır. ABD aynı oyuna 20. yüzyılın sonlarında yöneldi. Ünlü 2008 krizi yıllarında dünya finansının kâbesi olmaya devam ederken dünyanın atölyesi olma niteliğini büyük ölçüde yitirmişti.
Bu tarihsel alın yazısı ABD aleyhine, buna karşılık ise Çin lehine 21. yüzyılın başlarında işleyeme başlamıştır. Artık dünyanın atölyesi Çin’dir. ‘Dünyanın bankeri’ Amerika ise bu özelliğini 2008 krizi sonrası kaybetmeye başlamıştır. Bu krizle doların tahtı sallanmaya başlamış, üretimde durgunlaşma ve bunun yanında dolar bolluğu finansın çekiciliğine büyük bir darbe vurmuştur.
Trump bu tarihsel gidişi ve büyük dönüşü “önce Amerika” parolasıyla değiştirmeye çalışıyor. Ancak bu şansını Afganistan ve Irak işgali yıllarından sonra kaybetmiştir. Süper güç konumunu yitirmenin ABD dış ve iç politikasında büyük bir gerilim yarattığı çok açıktır. Bu gerçekliği Washington henüz içine sindirmiş değildir. Hala dünyanın süper gücü olduğuna inanıyor. Politikasını Bolton ve Pompeo gibi figürlerle şahişleştirmek istiyor, ancak kritik momentlerde geri adımlar atıyor. Sorun sadece Trump’ın tutarsızlığında değil; Amerika’nın inişe geçmesinin yarattığı panik Trump gibi figürleri öne çıkartıyor.
Beyaz Saray önemli kararların eşiğinde… Dünyada gerilimi gerçekten yükseltecek midir? Ya da yükseltiyormuş gibi yapmaya devam mı edecektir?