Biz İşçiler Bütün Fotoğraflara Böyle Bakacağız – Elif Irmak
19 Mayıs vesileyle toplaştığınız ve poz verdiğiniz o gemide ortaklaştığınız şey nedir? Ve o pozu niye verdiniz?
Ülkenin siyasi tarihi ile işçi sınıfı mücadeleleri birbirini etkilemektedir. Aralarında bir ilişki olmaması zaten düşünülemez. Biz işçiler, emekçiler ülkenin geleceği söz konusu olduğunda siyasi gelişmeleri sınıfın lehine etkileyecek, değiştirecek şekilde müdahalelerde bulunup kendi rolümüzü oynamalıyız. Eğer bu rolümüzü yerine getirmezsek onlar bizimle, emeğimizle ve ekmeğimizle oynarlar.
Bunun bir kaç örneği:
İşçilerin sendika seçme özgürlüğünü kimse ipotek edemez
Tarihte de çok defa tekrarına rastladığımız işçileri kendi oy deposu gibi gören bir anlayış var. Özellikle AKP iktidarında kendi eş güdümünde olan Hak İş Konferasyonu’na AKP’li belediyelerinden yapılan ve sayıları bir anda artmış üyelikler, işçiyi kendinde taraflaştırmanın bir yolu olarak görülmüştür. Örneğin belediye hangi partideyse ona paydaş görülen sendikaya üye olmak iş güvencesi olarak baskı ve basınçla dayatılmıştır.
Son 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li Ekrem İmamoğlu’na geçip mazbatasını aldığında ve mazbata henüz iptal edilmemişken Hak İş’ten aynı hızla istifaların başlaması buradaki üyeliklerin baskıyla yapılmış olduğunun kanıtı gibi olmuştur. Tersinden baktığımızda CHP de AKP gibi işçileri oy deposu gibi görüyor ve iradeleri dışında işçileri Hak İş’ten istifaya zorluyorsa işçiler olarak kendimize şu soruyu sormamız lazım. Bu partiler işçi hakları lehine ne yapıyorlar, bizim tarafımızda olacaklar mı?
Tüm bu bakımlardan işçilerin kendi sendikalarını seçme ve onu örgütleme özgürlüğü kimsenin elinde oyuncak edilmemeli ve edilemez!
Hiçbir işçi grevi siyasetin malzemesi değildir!
Hangi konferadasyondan, hangi sendikadan gelirse gelsin alınan işçi grevi kararları niyetleri bakımından sorgulanamaz!
31 Mart yerel seçimler öncesi İZBAN’da çalışan Demiryol İş üyesi işçilerin grevi için politik amaçlıdır diye yorum yapılmıştı. İşçiler eylemleriyle siyasilere ve siyasi partilere mesaj vermek isteyebilirler, taleplerini daha görünür kılmak için her eylem türünü tercih edebilirler. Seslerini yükseltebilirler.
Buna rağmen toplu sözleşme hakkı yerine gelmediği için greve çıkan işçilerin yerel seçimlerde veya herhangi bir seçim ortamında bir siyasi partiyi hedef alarak yıpratmaya çalıştığı söylemi ve anlayışı çok yakışıksızdır. Bir zahmet hedef olduklarını düşünen siyasi partiler işveren pozisyonunda olduğu belediyelerde o halde kıpırdasın ve işçilerin taleplerini yerine getirsin.
Erteleme adı altında yasaklanan grevler ne olacak!
OHAL, siyasi ortam ve ülke güvenliği ve benzeri gerekçelerle kaç grev yasaklandı?
AKP iktidara geldiği 2002’den bu yana 16 grevi yasakladı. Yasaklanan 16 grevin 7’si OHAL döneminde. Petlas’ta, Paşabahçe’de, Şişecam’da, Sarkusyan’da, İZBAN’da grevler yasaklanmış; Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Bizimle birlikte grev denen olaylar ortadan kalkmıştır.” gibi laflar etmişti. Kendi siyasi gelecekleri için grevleri yasaklıyorlar, yasakladıklarını unutup bir de en önemli haklarımızdan biri olan grev hakkımızdan olaylar diye bahsedip yok sayıyorlar!
İşsizliği, yoksulluğu ve ekonomik krizi ilgili kurumlara talimat vererek saklayamazsınız!
TÜİK, SGK işsizlik ile ilgili istatistikleri ve sayıları açıklamayı geciktiriyor, eksik veri paylaşıyor, bu kurumlar devleti yöneten iktidar partisi tarafından kontrol altında tutuluyor. Gerçekleri yansıtmayan ekonomik analizler ve rakamlarla neyi saklıyorlar? İşsizlik oranlarını saklayan, verileri çarpıtan anlayış kendi siyasi ikbali için bizlerin geleceğini çalmaktadır. SGK kimin için çalışıyor?
İşçilerin geçinemiyoruz diyerek kendini yaktığı bir ortamda işsizliği, yoksulluğu ve ekonomik krizi hangi mükemmel yolu bulsalar da saklayamazlar!
İyi bildiğimiz şudur: Sermaye sınıfı her koşulda daha örgütlü davranmayı hatta işçi sınıfına karşı birleşmeyi iyi beceriyor. Onları temsil eden siyasi iktidarlar da siyasi gelişmeleri ve bu iklimi de bahane ederek grevleri yasaklatıyor, işçileri istedikleri sendikalara üye yapıyor, istedikleri zaman istifa ettiriyor ve daha pek çokları… Onların istediği kendi gelecekleri hakkında edilgen davranan, sermayeye ve onların çıkarlarına tabi olan bir işçi sınıfı.
Biz ise kendi geleceğini kendi ellerine alan bir işçi sınıfı olmalıyız! Tıpkı 15-16 Haziran’daki gibi. İşçilerin intihar ettiği değil, patronların işçilerin öfkesinden kaçacak delik aradığı bir mücadeleyle kazandığımız bir düzen isteği bizimkisi.
Sermayenin arkasında olan ya da arkasında sermaye olan iktidarlara son soru: 19 Mayıs vesileyle toplaştığınız ve poz verdiğiniz o gemide ortaklaştığınız şey nedir? Ve o pozu niye verdiniz?
Biz işçiler bütün fotoğraflara böyle bakacağız!