“Felaket Tellalları” – Ayşe Tansever
Belki de bu nedenle Davos’un dağ tepelerinde konuşulanlara kulak vermeyi bile anlamlı görmeyenler başka bir söylemle kendi toplantılarını yaptılar.
Üç binin üstünde devlet insanı, ekonomist, şirket önde gelenleri vesaire 4 gün süren Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun 50. yılında bir araya geldiler ve uyumlu ve sürdürülebilir bir dünya üzerine görüş alışverişinde bulundular. Gündemde acil iklim ve çevre sorunları ile nasıl baş edileceği, ekonomilerin buna uyumlu bir şekilde nasıl sürdürülebileceği ve bu doğrultuda politik, ekonomik, sosyal öncelikler ele alınması gerektiği tartışıldı. Ayrıca 4. Endüstriyel Devrimi hayata geçirmeye yönelik teknolojilerin, riskleri asgariye indirerek nasıl yönetileceği; bunların eğitim, iş alanları ve girişimde nasıl kullanılacağı konuları üzerinde tartışılması gerekiyordu. Yani bir yandan iklim sorunundan zararsız kurtulma konuşulurken diğer yandan da yeni yatırımlar konusu baş temaydı.
Neler dendiği, nasıl tartışmalar yapıldığı basında pek büyük bir gündem haline gelmedi. Hatta 50. yılına giren bu toplantı hiç de gerektiği gibi yansıtılmadı. Belki liderlerin kaldığı oteller, yediği yemekler ve fiyatları daha çok konu oldu. Sanki tartışılan konuların halklara duyurulması istenmedi. O nedenle de Davos 50. yıl toplantısına doğru dürüst bir yorum bile getirilmedi. Asıl dünya gerçekliklerinden kopuk İsviçre Davos Dağı’ndan gökyüzüne dağıldı gitti.
Ama ABD Başkanı Trump’ın konuşması tam bir show olarak yansıtıldı. Vergileri düşürerek, 8 milyon yeni iş yeri açılmasına hizmet ederek, ekonomik düzenlemeleri yeniden değiştirerek, ticari anlaşmaları bir daha gündemleştirerek nasıl ABD’yi yeniden büyüttüğünü ballandıra ballandıra anlattı. Asıl bu büyüme ballandırmasının iklim sorunu ile taban tabana zıtlığı umrunda değildi. Ama toplantıya davet edilen Greta Thunberg’e de bir şey söylemeliydi. İklim felaketinin dünyayı tehdit etmesini de 1960’larda dünyanın fazla nüfus tehdidi altında olduğu, dünyanın bu kadar nüfusu kaldıramayacağı öngörülerine benzetti. Her zaman böyle “felaket tellallığı” yapanlar oluyor diyerek küçümsedi ya da yok saydı. Trump’a göre böyle bir tehdit yoktu. Hatta meydan okurcasına karbon yakıtlarının 2050’lerde sıfır salınıma inmesi mücadelesi verenlere ABD’yi dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz çıkaran ülkesi yaptığını anlatarak övündü.
Trump ABD’yi yine en büyük yaptığını söylerek hem dünya iklim hem de milyarlarca insanın gerçekliğini anlamaktan ne kadar uzak, ne kadar ayrı bir dünyada yaşadığını gösterdi.
İklim bir yana dilinden anladığı ekonomik konularda da gerçekliğin apayrı olduğu IMF raporu ile ortadadır. Uluslararası Para Fonu, IMF, şirket ve devlet borçlarına işaret ederek dünya ekonomisinin yeni, hem de 2008’den daha büyük bir “Büyük Depresyon” öncesinde olduğu uyarısını yaptı. Ayrıca yaşlanan iş gücü, ücretlerde düşme, yaşam koşullarının yüksekliğine işaret etti. Aynı günlerde Oxfam’ın raporu da dünya gelir dağılımındaki korkunç gerçekliği yayınlayarak 2153 milyarderin, dünya nüfusunun %60’ı olan 4.6 milyon yoksul insandan daha çok geliri olduğunu yazıyordu. Ve son on yıldır milyarderler ikiye katlanmıştı. Yine Davos öncesi cinsler arasındaki gelir dağılımı konusunda açıklama yapıldı ve şimdiki hızla gidilirse kadın ve erkeğin ekonomik bozukluğu ancak 257 yıl sonra yani 2277 yılında eşitlenecekmiş. Bütün bu rakamlar iklim felaketinin yaratacağı altüstlüklerden bağımsız rakamlardır. Bunlara kirliliğin yol açacağı ekolojik dengesizlikleri, yarattığı ve çok yakında giderek artan seller, deniz yükselmeleri, nefes alınacak oksijen kalmamasını, bitki hayvan ölüm ve yok oluşlarını, yol açacağı açlık ve göçleri eklersek tablonun çok daha korkunç ve yaşanamaz bir dünya olacağı gerçeği eklenmelidir.
Davos’un tepesinden duyduklarımız sonuçta bu iklim doğa gerçekliği ve onun yarattığı milyarlarca insanın yaşam koşulları ve geleceğ ile taban tabana zıttır. Belki de bu nedenle Davos’un dağ tepelerinde konuşulanlara kulak vermeyi bile anlamlı görmeyenler başka bir söylemle kendi toplantılarını yaptılar. “İklim değişikliği değil sistem değişikliği” dediler. Hatta Greta Thunberg’in orada konuşmasını bile çok anlamsız buldular. Sistem değişmeden iklim felaketinin önlenmesinin olanaksız olduğunu savundular. Bu doğrultuda çoğu ülkede toplantılar yapıldı. Yeni iklim sorunlarını çözmeye yönelik bir sistemin nasıl yapılacağı tartışıldı. On binlerce genç ve aydın bu konuda toplantılarda görüşlerini bildirdiler. Ekososyalistler Davos tepesinden daha çok ilgi çekti, daha ciddiye alındı.
Sonuçta tepede dünyamızın hakimi olanlar düzenlerini korumak ve kazançlarını daha da arttırma adına yapabileceklerini konuşurken altta da onların bu oyununun nasıl bozulacağının planları yapıldı. Yeni düzenin nasıl olacağı konuşuldu. Trump acaba “felaket tellalları” derken bu aşağıdan yükselen düzen değişikliği “felaketini” mi kastediyordu? Artık tepedeki bir avucun çıkarları öylesine ayrışmıştı ki iklim koşullarını düzeltme doğrultusunda kendi çıkarlarına zarar vermeden bir şey yapabilme olanağını görmediklerinden aşağıdan gelen dalgayı gerçekten bir felaket olarak görmeleri anlaşılır bir şey olsa gerek. Doğamızın yaklaşan felaketi, bizler için tüm felaketlerin baş nedeni olan bu çarpık düzenin kökünden yıkılmasına bir gerekçe olacağa benziyor.