Milyonlar sosyal grevdeydi: ‘Demokrasiye evet, testereye hayır’

Ayşe Tansever yazdı: Arjantin’in diğer bir özelliği de, tüm bu yaşadıkları karşısında dünyada en örgütlü halk haline gelmiş olmasıdır.

Arjantin bir çok alanda sesini duyurmayı seven bir ülkedir. Dünyaca ünlü devrimci Che Guevera, sporcu Maradona ve Messi, Roma’da oturan Papa hepsi Arjantinlidirler. Yalnız kişi olarak değil olaylar olarak da ülke sık sık sesini duyurur. 2001 yılında tüm halk sokakta idi. Halklar fabrikaları işgal edip, bankaların duvarlarını kırıp sokaklarda hiçbir politikacıya güven duymadıklarını bağırınca devlet başkanı helikopterle ülkeden kaçtı gitti. Arkasından 11 gün içinde 5 devlet başkanı başa geçti ve istifa etti. Arjantin IMF’nin dünyada verdiği en büyük borcu alan ülke olarakta tarihe adını yazdırdı.       

Şimdi de elinde testere ile devleti keseceğini söylerek başkanlık seçimleri yarışına giren Javier Milei adında biri, ekonomist olduğunu söyleyen bir adam devlet başkanlık koltuğuna seçildi. Dünyanın en ünlü iş adamlarının son Davos toplantısında Milei onları sosyalist olmakla “suçladı”. “Siz kapitalizmi bilmiyorsunuz.” dedi.  Arjantin’in dünya yıldızlarına bir de Javier Milei’i eklenmiş oldu. Tüm dünya politikacıları ve ekonomistleri şaşkın şaşkın  yürüteceği politik hattı büyük bir merakla izliyorlar. Kimisine göre Milei bir komedyen kimisine göre de bir delidir. Zaten artık kapitalizm,  vardığı son aşamada ancak böyle deli mi komedyen mi olduğu belli olmayanlarla iktidarda kalabiliyor. Trump, Bolsonaro buna örnek.

Arjantin’in diğer bir özelliği de, tüm bu yaşadıkları karşısında dünyada en örgütlü halk haline gelmiş olmasıdır. Çeşitli işçi, memur sendikaları dışında, işsiz işçileri bile örgütlüdür. Tiyatrocuları, sinemacıları, şarkıcıları, öğretmenleri, öğrencileri, doktorları,  kiracıları, emeklileri,  küçük ve orta esnafı, madencileri, kamyoncuları, metro ve otobüs çalışanları, köylüleri, yerli halkları, can kurtarıcıları vs. aklınıza gelebilecek her iş kolu ve halkı bir biçimde örgütlüdürler. Maradona ve Messi’yi tanımak dışında dünya halkları  keşke bu özelliklerini de benimseyebilseler.   

İlk testere eylemi

Javier Milei ilk iş olarak yürürlükte olan yasaları testeresi ile kesmeye başladı.  Gerekli ve Acil Kararname (DNU, İspanyolca baş harfleri)  ile emek, emeklilik vs. yasalarının neredeyse tamamen değiştirilmesi için acil kararname çıkarttı. Ayrıca     600’ den fazla yasada da çeşitli değişiklikler  yapılması için Torba Yasa olarak toplayıp Meclise yolladı ve 15 gün içinde hepsinin değiştirilip kabul edilmesini istedi. Anayasa kuralları gereği her birinin mecliste ve sonra senatoda tartışılıp değiştirilmesi zorunluluğu nedenini atlayabilmek içinde bir gurup içinde tartışılıp sonra meclis ve senatoda oylanmasını önerdi.  Hesaplara göre her bir yasa değişikliğine 2 dakika süre düşüyordu. Yıllardır tartışılıp kabul edilmiş yüzlerce yasa veya bunların çeşitli maddelerinin değiştirilmesi görülmüş duyulmuş bir şey değildir.  Dünya tarihinde bu da bir ilktir. Devlet testereleniyor.

Değiştirilecek yasaların akılda kalanları özetle:  emek yasası ile neredeyse tüm işçi hak kazanımları “özgürlük” adı altında kaldırılacak, enflasyon karşısında koruma amaçlı emeklilere, yoksullara verilen sosyal yardımlar, korumalar kaldırılacak, açların gittiği yemekhaneler kapatılacaktı. Devlet kısmı ile ilgili olanlara bakalım: Tüm kamu malları özelleştirilecek. Bakanlıklar birbirleri ile sekreterlik düzeyinde bağlanarak sayısı asgariye indirildi ve daha da azaltılıp sonuçta devlet kalmayacak. Eğitim ilk okuldan üniversiteye tamamen özelleşecek. Devlet tiyatro, koro, spor, kütüphane çalışanları işten çıkarılacak. Bu kurumlar ne olursa olacak…  Emeklilik fonları özelleştirilecek. Yaşlılar kendi kendilerine bakacak. Sağlık zaten özelleşecek. Kiraları belirleyen yasa ortadan kalkacak.   Artık eyaletlere de fon ayrılmayacak.  Ama ithalatçıların borçları silinecek. İhracat üzerindeki sınırlamalar kaldırılacak. Zenginlerin önleri açılacak.  Aklımıza gelen bazıları böyle.  

Ekonomide ilk uygulama ulusal para birimi pesonun devalüasyonu oldu. %120’ lere varan bir değer kaybı yaşandı.  Aralık ayı enfasyonu %25.5 oldu. Milei bunu ekonomik bir başarı olarak değerlendirdi. Hatırlatalım: Enfasyonda da Arjantin rekordan rekora koşmuştur. Eski Fernandez’in 4 yıllık iktidarı sırasında peso %1000’e yakın değer kaybetmiştir. Yani yıllık bazda neredeyse %250 enfasyon yaşandı.  Bu gidişle Milei ile yeni bir rekora koşulacaktır.

Sosyal grev

Tüm yardımların ve enflasyona karşı korumaların kaldırılması yanında bir de bu enflasyonun halklar açısından ne anlama geldiğini bizler de ülkemizden çok iyi biliyoruz. Dünya et ve tarım üretim rekoruna sahip Arjantin’de halklar  et bir yana yiyecek bile alamaz duruma düştüler.  Hepsi var ama yiyemiyorlar, var olan borçları ödemek için ihraç ediyorlar. Bu da dünyada bir ilk olsa gerektir.

Sonuç: ülkenin 4.5 milyon üyesi olan sendikası Genel Emek Konfederasyonu CGT, Ocak ayı haftasında 24 Ocak günü için genel grev kararı aldı. Çeşitli toplantılar ile yukarıda saydığımız bir çok sendika, kollektifler, kurumlar ve sosyal örgütlerde katılma kararı  verdiler. O nedenle de bu greve sosyal grev dendi. Ne bir ekonomik sektör, ne bir hizip, ne parti topluluğu ne üreticiler ne komşular örgütlenmesi grevi değildir. Tüm halka açık bir grev oldu. Herkes davet edildi. Taleplerde o nedenle ne maaş, ücret zammı, ne sübvansiyon, ne daha az vergi ne de çevre koruma oldu. Grevin amacı durumu iyice kötüleştirecek  DNU ve Torba yasanın geri çekilmesidir. Böyle yaşamaya devam edilemez herkes bunun bilincinde olarak yaşamak için sokaklarda greve katılmalıdır, dendi.

İktidar daha önce anti-picketing yasası çıkararak  grevleri yasaklamıştı. 3 kişinin bile birlikte yürümesi kabul edilmeyecekti. Ama bunu grev öncesi geri çekti. Ordu devreye sokuldu. Sırf kaldırımlarda yürünebilecek, trafik kesinlikle aksatılmayacak köprüler açık kalacaktı. Polis sürekli film çekerek greve ve gösteriye katılanların filmini çekecekti. Hatta daha önceki protesto çağrısı yapan sendika ve kişilere büyük para cezaları verilmişti. Şimdi bunlara devam edileceği söylendi.  Greve katılanların o günkü maaş ve ücretleri kesilecekti. Greve zorlananların telefon edebileceği 134 nolu bir hat oluşturuldu.  Bu arada 53,000 şikayet geldiği açıklandı. Devlet gözdağı vermeye çalıştı.

Milei geri adım atmayacağını açıklayarak greve katılanları ve örgütleyenleri, “mafya sendikacıları, yoksulluk menejerleri, işbirlikçi hakimler, yolsuz politikacılar, halkın demokratik olarak kabul ettiği değişikliğe karşı çıkanlar” olarak suçlayıp tehditler savurdu.

Büyük bir hazırlık süreci yaşandı. Grev 12:00 ile 24:00 saatleri arası olarak belirlendi. Ama tren ve otobüsler vs. halkı taşıyacaklarından biraz daha geç greve çıktılar. Bir çok uçak seferi iptal edildi. Sloganlar belirlendi. Rotalar çizildi.

Sonuçta genel grev ile gene Arjantin’e özgü tarih yazıldı.  Dünyada ilk kez bir devlet başkanı seçilip başa geçtikten 45 gün sonra ülkede genel grev yaşanıyordu.  Başta Buenos Aires olmak üzere ülkenin tüm kent hatta kırsallarında meydanlar doldu. Başkentte 600 bin toplamda 1.5 milyona yakın insanın bu greve katıldığı söylendi.Tarihi bir gün oldu. Kendiliğinden katılan da çoktu. Ayrıca Ocak ayı Arjantin’de yaz tatili zamanıdır. Çoğu insan deniz kıyılarına giderdi ama ona rağmen katılım sayı olarak yüksekti. Son olarak iklim değişikliği nedeniyle çok sıcak bir gün yaşandı. Daha önce belirlenen “Vatan satılık değildir” kah slogan, kah şarkı olarak sokaklarda çınladı. Gene geleneksel olan tencere ve tavalar çalındı. Önemlisi de mobilizasyon barışçıl ama çok enerji dolu ve mücadeleci bir direniş sergiledi. Daha önce düşünülenin çok üstünde bir katılım sağlandı. Kaldırımda yürümek bir yana yollarda yürünecek boşluk kalmadı. Zaten eylemciler açıklama yapmışlardı, “demokasi kaldırımda değil sokaklarda savunulur.” Çoğu yerde trafik durdu.  Grevlere  destek veren belediyeler ve  eyaletlerde ise göstericiler sorun yaşamadılar. Milletvekilleri, Senatörlerden de katılanlar oldu.

Son olarak  CGT dünyaca tanınan, güçlü bir sendikadır. Bu da grevi 100 den fazla    yurtdışı sendikaları tarafından desteklenmesini sağladı.  Tüm kıta ülkeleri ve Avrupa’nin 30 büyük kentinde destek gösterileri yapıldı. Arjantin elçilikleri önünde toplanılıp DNU ve Torbayasasının geri çekilmesi, reddini isteyen  notalar verildi,   tencere tavalar çalındı. Tüm dünya gazeteleri boy boy haberler yaptılar.

Grev sonrası

Değişiklik yasasının geçmesi için yığınla fırıldak çevrilmiş, bankalar ve ekonomik alanlardan yığınla rüşvetler dağıtılmıştı. Değişiklik grev öncesine yetişmeyince son gece boş kağıt üzerine 55 vekil damgası toplandığı ortaya çıktı. Üstünü sonradan dolduracaklardı.  Grev sabahı bu  ortaya çıkınca avukatlar hukuki işleme başladılar.  Grevin kalabalıklığı milletvekillerini korkuttu. Halkın günlerdir söylediği, “değişikliğe oy veren seçtiklerimizi asla unutmayacağız!” uyarısını ciddiye aldılar.   İktidara destek veren muhalefette çatlaklar yaşandı ve ayrılmalar oldu.  O gün sabahına oturum konulmuştu ama ortalık o kadar karışıktı ki iptal edilip Milei’e rağmen bir hafta sonraya atıldı.   

Milei başta grevi küçümsedi, programını pazarlık etmeyeceğini açıkladı ve sonra da daha sertleşti, öfkelendi. Grev sabahı da sosyal işler müfettişini ve Alt Yapı Bakanını görevden aldı. Greve destek veren valilere saldırıp onları parasız bırakmakla  tehdit etti.  Valiler de Milei’nin dizlerine kapanmayacaklarını, vereceği paraların memurlara ödenen maaş olduğunu eğer para gelmezse onlar da  merkezi gazsız, petrolsüz, elektriksiz ve telekomunikasyonsuz  bırakacaklarını  açıkladılar. Öte yandan Adalet bakanlığı Milei’in emek yasa reformunu birden anayasaya aykırı bularak durdurma kararı aldı. Milei’in yardımcısı, eski faşistlerden birinin kızı olan Villaria Villaaruel’in, Milei’nin yerine geçeceği dedikoduları ünlü Financial Times gazetesinde haber olarak çıktı. Bakanların sürekli birbirleri ile sürtüştüğü, kavgaların çıktığı haberleri dışarı sızdı. Artık Milei’in birinci döneminin bittiği ikinci döneminin nasıl gelişeceği üzerine yorumlar yapılıyor. Grev iktidarı tam bir kaos ortamına soktu.   

24 Ocak tarihi halk açısından da bir başlangıçtır. Bundan sonra ne olacaktır ne yapılmalıdır konusunda çeşitli görüşler vardır. CGT sendika yönetim kurulunu toplantıya çağırdığını ve kararların orada alınacağını açıkladı.   Kimisi bekleyip iktidarın neler yapacağını görmekten yanadır. Daha sol guruplar ise bu baskıların, ses duyurmaların sürekli haline getirilmesinin gerekliliğini savunuyorlar.   Beklenmemelidir. Şubat-Mart aylarında yeni bir ulusal grev çağrısı yapılmalıdır ve baskılar sürekli hale getirilmelidir diyorlar. Halkın hoşnutsuzluğu ortadadır ve Milei 1.5 ay içinde hepsi olmasa da epey oy verenini kaybetmiştir. 24 Ocak Grevi ve halk mobilizasyonu bir başlangıçtır. Daha epey şey yaşanacaktır.