Siyasetin Yönü – Mehmet Yılmazer
Saray’ın örttüğü iki temel sorun, Kürt sorunu ve krizin yarattığı yıkım, içine girilen yeni politik sürecin gündemine hızla tırmandırılmak zorundadır. Sinik kaldığında intiharı tetikleyen öfke eylemle, örgütlenmeyle ortaya konmalı; siyaset alanında Saray’ın koyduğu ancak erimekte olan engeller aşılmalıdır.
Yeni partilerin kuruluşu yaklaştıkça siyasi ortamda hava değişmeye başladı. Erdoğan en bildiği yoldan Davutoğlu’na da saldırdı. Belli ki siyasetin kalitesi düştüğü seviyede kalacak, belki de daha dip noktalara doğru yol alacaktır. Hangi yoldan giderse gitsin siyasal güç dengelerinde yeni bir kıpırdanma başlamıştır. Geçen martta yapılan mahalli seçimlerde bir siyasi kırılmamın ön sarsıntıları yaşanmıştı. Önümüzdeki günlerde yeni sarsıntıların yaşanacağı kesin görünüyor.
Yeni kurulacak partiler ilk siyasi adımlarını Erdoğan’ın çekmek istediği zeminde mi atacaklar yoksa farklı bir zemin yaratmayı başarabilecekler mi? Bunları çok geçmeden yaşamaya başlayacağız. Ancak işaretlerin gösterdiği gibi yeni bir siyasal döneme doğru girildiği söylenebilir. Bu dönemin özelliklerini biraz da yaşadıkça göreceğiz. Ancak bugünden söylenebilecek iki şey vardır. Siyasette AKP içindeki gelişmeler öne çıkacaktır. Saray bütün çabasıyla bu süreci en az hasarla atlatmaya çalışacaktır. Kopmalar açık hale gelince AKP içinde bir çalkantı kaçınılmaz görünüyor. Dönemin diğer özelliği bugüne kadar gerek medya egemenliği ve gerekse dış operasyonlarla örtülen sorunların suyun yüzüne çıkma olasılığıdır.
Özellikle Başkanlık sistemi sonrası ne yapılırsa yapılsın siyasette bir şeyin değişmeyeceği yolunda bir inanç vardı. Erdoğan siyasal alanı kuşatıp daralttıkça olaylar çok dar bir alanda bıktırıcı bir şekilde tekrar eder oldu. Bu da ister istemez günlük siyasette bir bıkkınlık yarattı. Dışarıdan hala böyle görünse de iktidarın kuşattığı, katılaştırdığı ve değişmez görünen zeminlerde yakından bakınca belli bir erimenin olduğu görülebilir.
En önemli erime Başkanlık sistemiyle adeta kızağa çekilen AKP’nin rol kaybetmesinden dolayı içinde yükselen gerilimdir. Bu sorunu komisyonlar kurup, sistemdeki aksamaları düzeltmek için birkaç yeni uygulamayla çözmek mümkün değildir. Türk usulü Başkanlık sistemiyle Saray dışında hemen hiçbir kuruma davranış alanı kalmamıştır. Bu gerçeklik kısa pratikle hemen kendini ortaya koymuştur; zaman ilerledikçe daha belirgin hale gelecektir. Bu tıkanmanın AKP içindeki seviyesini en açık biçimde yeni partilerin kuruluş sürecinde göreceğiz.
Bir diğer eriyen alan dış politikada yaratılan gerilimlerle iç politikaya yön verme veya muhalefeti felç etme mekanizmalarının tıkanmasıdır. Erdoğan’ın ABD ziyaretinden en son NATO toplantısına gelen süreç ve İdlip’te gittikçe artan gerilim, Saray’ın elindeki bu siyasal manevra aracının patinaj yapmaya başladığını gösteriyor. Daha da ötesi, Suriye’de öyle gelişmeler olabilir ki patinajdan öteye bazı geri tepmeler bile ortaya çıkabilir.
Yeni politik dönemde bugüne kadar statükoyu sağlayan zemin ve araçlarda yaşanan erimeden dolayı üstü örtülen iki temel sorun, gerçekliğin inadıyla, su yüzüne çıkacaktır. Kayyum atamalarıyla yıldırılıp tasfiye edileceği düşünülen Kürt sorunu, bir demokrasi sorunu olarak siyasetin gündemine canlı bir şekilde oturacaktır. Ya da konuya şöyle de yaklaşılabilir, en genel anlamda tüm muhalif güçler yeni politik dönemde bu konuyu öne çıkaramazlarsa siyaset mekanizmalarına karşı güven iyice dibe vuracaktır. Böyle bir durumda farklı taktikler gündeme gelir. Muhalif güçler Kürt sorununu, bir demokrasi sorunu olarak güçlü bir şekilde gündeme taşımak, dağınık ve yetersiz tepkileri bir kanalda toplamak göreviyle yüz yüzedirler.
Öte yandan diğer örtülen konu ekonomik kriz ve onun yarattığı yıkımın siyasetin gündemine taşınması büyük bir önem taşımaktadır. İnsanlar büyük bir yoksullaşma, çürüme, hatta intihar felaketi yaşarken, bu gerçekliğe karşı parlementoda birkaç konuşmanın hiçbir anlamı yoktur. Yeni politik dönemde bu konuda Saray’ın koyduğu bariyerler aşılamazsa siyasetin ve onun araçlarının hiçbir inandırıcılığı kalmayacaktır.
Saray’ın örttüğü iki temel sorun, Kürt sorunu ve krizin yarattığı yıkım, içine girilen yeni politik sürecin gündemine hızla tırmandırılmak zorundadır. Sinik kaldığında intiharı tetikleyen öfke eylemle, örgütlenmeyle ortaya konmalı; siyaset alanında Saray’ın koyduğu ancak erimekte olan engeller aşılmalıdır. Önümüzdeki günler bugüne kadar yaşanan bıktırıcı havayı dağıtmak, iktidarın çok güvendiği mekanizmaları felç etmek görevine çağrılıdır. Farklı bir döneme giriliyor. Onun gerekleriyle donanmak için hala zaman var.