Ne Gelirse Başa Gelir, Dizler Yere Değer Amma Devran Dönerse Ayaklar Taşa Gelir – Hıfzı Süha Ölçer
Mevla kayırsın diye sürüyü tıngır mıngır çayıra salmaya hacet yok. Hem ne demişler; uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, velev ki yürüyemiyor isen nasıl toparlanır bu sürü?
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
İşbu cihan yalnız kendileri içün yaratılmış da diğerleri ilelebet onlara kul ve köle olmak mecburiyetindeymiş gibi gurur ve kibre kapılan; canlı cansız bütün varlıkları emrine amade kılmak içün yakıp yıkmaktan, azıp durmaktan; bayrak vatan, din iman diye tutturup canı cananı kasıp kavurmaktan; ötekine berikine hayâsızca çamur atmaktan beri durmayan akıl, fikir, ahlâk fukarası tiplerin ol şu kin, garez, zorbalık güden davasına her nerede olursa olsun hürmetsizlik eden dinsiz imansız ve dahi vatansızlar inatla, sabırla ve dahi hudutları aşan bir mukavemetle başa belâ olmaktalar. Ol zalim başların feleğini şaşırtan bütün o kalkışmalar; hakka, hakikate, adalet, müsavat ve dahi hürriyete vasıl olmayı temin eden hep o sarsılmaz, sönmez, beynelmilel nuranî yolun yolcusu asilerin dimdik, cesurca adım atmaları yüzündendir, a cancağızlarım!
Mamafih, tedbiri elden bırakıp umudu kaybetmeye, Mevla kayırsın diye sürüyü tıngır mıngır çayıra salmaya hacet yok. Hem ne demişler; uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, velev ki yürüyemiyor isen nasıl toparlanır bu sürü? Dolayısıyla, kıvıra devire, vura öldüre, süründüre sömüre, iğrendire tiksindire, dostu düşmanı eğlendire güldüre her daim hareket halinde olmak iktiza eder. Lisan-ı hâl ve kal ile ol şu dirlik ve nizama başkaldıran işgüzarların elini kolunu bağlayıp dilini koparmak, hayatını karartıp önlerine taş koymak; yerli, millî ve de alengirli işlerde mütehassıs dindar, muhafazakâr, itaatkâr ak simsarların üzerine vazifedir. Yılmayın yalayın, bataklıkta balık avlayın; paçaları sıvayıp istikbale doğru hoppala cukkala salyalar akıtarak ilerlemeyi devam ettirin, ey ihvanlar!
Hakiki mü’min, bir yaprağın dahi kendi başına kımıldamaya cesaret edemediği şeriat kanunları ile mücehhez topraklara malik olabilmek içün küffarla kafa kafaya vuruşan; en kerih heveslerle yanıp tutuşan nefsinin arzularına mani din düşmanlarına karşı asıl büyük cihadı başlatan ol sefih yaratılmışlardandır. Canını ve malını cennet karşılığında Rablerine satıveren; işbu fani âlemdeki birtakım menfaatleri karşılığında ise akıl, irade, namus ve haysiyetlerini şeyhlere, şahlara, padişahlara bedavadan teslim eden inananlar, kendi aralarında merhametli, Müslüman olmayan cemil cümle insan evladına ise pek şiddetlidir.
Binaenaleyh, İslam’ın son halifesi ve dahi hususi çetesine sarsılmaz yüksek bir iman ve körkütük, ezik büzük bir şuur ile bağlı kulların haricindeki zındıklara hayat hakkı tanımaksızın yüklenmek, Allah’ın dinine ve de Receb Tayyibullah’ın çizgisine göre haktır. Bilhassa, çelikten bir irade ve asla pes etmeyen mücadele azmi ile sarayın biricik hasmı esmer’ül yaman mahlûkların tek bir tanesi kalmayıncaya kadar peşlerinden kovalamaya, zırvalaya çuvallaya hep aynı taktikleri tekrarlamaya mecbur ve memur olduğumuz kaçınılmaz bir hakikattir. İşbu dağların aslanı kesilen asiler ya gide gide bir söğüde dayanacak ya da al kanlar içinde mezarı boylayacaklardır. Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak ve de bir tek adamın hezeyanları mucibince başkaca şansları yoktur, evelallah!
Şehâdeti şeref olarak gören safkan Türk, ehl-i sünnet ve saltanat müdafii atılgan birer Müslüman mücahit olan işbu milleti, insana yaraşır şerefli bir ömür sürmek içün dağlara taşlara başını vuran isyankâr eşkıya bozuntuları ile dize getireceklerini sanan haricî gafiller de hüsrana uğrayacaklardır. Kınalar yakarak, davul zurna çaldırarak seve seve ölmeyi ve de öldürmeyi göze almış, gönlü karartılmış, aklı başından alınmış vatan evlatları olduğu müddetçe, Cenab-ı Hakk’ın cenabet kulları elini kolunu sallayarak şüheda kanlarıyla yoğrulmuş ol şu mübarek toprakları kirletemeyeceklerdir.
Yedi düveli karşımıza alma pahasına ümmetin ve dahi yalancı sahte kurtarıcıların gazına gelme meraklısı ol şu bizim ahalinin izzet ve haysiyetini yere çalmadık, hakiki vaziyetin dışında tutarak hayal kırıklığına uğratmadık, ha bire aynı makamda biz bize çalıp oynayarak kahramanlık türküleri yaktık. Fahr-i kâinat ol Muhammed’in cennet ile müjdelediği Fatih Sultan’ın, istibdâd-ı mutlak’ın kitabını yazmış ulu hakan Abdulhamid Han’ın yolundan dangıl dungul gidiveren Uzun Sultan hazretlerine ha bire ayar vermeye kalkışan, zılgıt çekenlere kol kanat geren kefere-i fecerenin belini kıramasak da boynunun tutulmasını sağladık, elhamdülillah.
Tek adam ol biricik hünkârımızın mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne muarızlarının sazlı sözlü, henüz kararmamış vicdanları sarsan pek özlü haykırışlarına kulakları tıkayıp makul ve dahi makbul taleblerini şiddetle bastırarak; işbu devranı payidar kılabilmek içün ne hak ne hukuk, ne ahlâk ne de kaide tanıyan has kulları atamak suretiyle fevkalâde mühim, edeb ve kanun dışı icraatlarda bulunduk. Cihana baş olup, henüz tek dişi kalmış medeniyet ile tanışmamış ormanları ve çölleri istila ederek derisinin rengi ve dahi yaşama şekli birbirinden farklı insanlığa kan kusturan, birbirine kırdıran, hep ikili oynayan Düvel-i Muazzama karşısında yalpalayıp duran; boyuna posuna, yarım yamalak forsuna aldanarak onlarla azamet ve de hâkimiyet yarışına giren hünkârımızı işbu sancılı dolambaçlı, esrarlı dumanlı, gözü yaşlı beddualı yolda yalnız bırakmadık. Çatlasın düşmanlar, oh olsun gayri!
Ülkemiz Osmanlı bakiyesi Türk ülkesi, alay konusu olup gülmekten kırıp geçer herkesi, üstümüzden hiç eksilmesin Uzun Sultan’ın gölgesi. Saflarınızı sıklaştırın, sakız gibi yapışın birbirinize ey ehl-i iman! Birlik beraberlikte işkembeyi şişirmek ve sefa, bölünüp parçalanmada hesaba çekilmek ve eza var. Bugün baş olanlar; bir önceki zulmün elebaşlarının da başını ağrıtan işbu dik başlıları nasıl olur da hiç tecrübe edilmemiş, hiçbir yerde görülmemiş usullerle derdest eder, kökünü kazırım demeden rahat rahat övünmesin. Ne gelirse başa gelir, dizler yere değer amma, devran dönerse ayaklar taşa gelir, ey ümmet-i Muhammed!