Büyük Kayıp Ama Şimdilik -Ayşe Tansever
Bolivya halkları Morales’lerini geri getirme mücadelesinin daha başındalar. Önlerinde zorlu bir süreç var ama bunu başaracaklarından bizim şüphemiz yoktur.
Lübnan, Irak, Kuzey Afrika ve Güney Asya’da halkların ayaklanmalarından sonra Latin Amerika’daki son gelişmeler tüm dünya ilerici halklarına umut olmuş, ağızlar kulaklara doğru yayılmıştı. Ekvador, Şili ve Haiti’de neoliberal politik uygulamalara karşı protestoların devamı içimizi ısıtmıştı. Sonra Uruguay, Arjantin ve Kolombiya seçim sonuçları gene soldan yana sonuçlanınca umutlarımız daha da pekişmişti.
Ve bir şok, Bolivya darbesi ve Morales’in Meksika’ya sığınmasını yaşadık.
Hatta 20 Ekim’deki seçim sonuçları ve Evo Morales’in rakibi Carlos Mesa ile arasındaki %10’luk fark ile galibiyeti herkese “Tamam, Latin Amerika yeniden bir pembe dalga içine giriyor’ dedirtti. Tamam, Morales bu süreçte sürekli bir karşı darbe altında olduklarından söz ediyordu ama onun bunun üstesinden gelebileceğini düşündük.
Yanılmışız. Gelemedi, gelinemedi. Olmadı. 20 Ekim-10 Kasım süresinde darbe saldırıları sonrası Morales’in yeni bir seçimi kabul etmesi ile bile darbe atlatılamadı. Morales muhalefetin yağmalamaları, saldırıları, yakmalar ve ırkçı davranışlar karşısında “kardeş kanı akmasını istemiyorum” diyerek ordunun “önerisiyle” istifa etti. Can güvenliklerinin kalmaması üzerine Morales ve yanında sağ kolu Alvaro Gercia Linera ile AMLO’nun iltica davetini kabul ederek Meksika’ya uçtular.
Solun sevinci kursakta kalırken sağ güçler sevinçlerini gizlemediler.
Neden sevinmesinler ki? Morales tam bir neoliberalizm karşıtı politikacı idi. En baştan beri özelleştirmelere karşı ülkesindeki doğal kaynakları yeniden millileştirdi. Oradan elde edilen gelirleri halkın yaşam koşullarını iyileştirmede kullandı. Kapitalizmin o sözde “refah toplumu” idealinin karşısına daha çevreci, adaletli “bien vivir” (güzel yaşam) felsefesini koydu. Ekonomik uygulamaları halkını soymadı, aç bırakmadı, açık bırakmadı. Ülke kalkınmasını Latin Amerika ortalamasının 2 katına, %5,2’ye çıkardı. Yoksulluğu %42, aşırı yoksulluğu %60 düşürdü. Halka bedava sağlık, eğitim güvenceleri verdiği gibi bunları her gün daha kaliteli hale getirip yaygınlaştırdı. Kısacası Morales bölge gerici iktidarlarının neoliberal politikalar ile yaptıklarının tam tersini gerçekleştirerek yaşamlarını iyileştirdi. Neoliberal güçler Morales’in iktidarına düşman olmasın da kime olsun?
ABD’nin Latin Amerika’yı sömürme yolu olan “uyuşturucu ile mücadele” politikasına gene baş düşman Morales oldu. New York’taki bir BM toplantısına uçaktan ağzında Koko yaprağı ile inen gene Morales’ti. New York havaalanı polisi ne yapacağını şaşırdı. Morales koka yaprağının bölge insanının sağlık için kullandığı yararlı bir bitki olduğunu dünyaya duyurmaya çalıştı. Onu kokaine çevirip zararlı yapan Batı toplumunun çürümesinin sonucuydu. Böylece yoksul tüm Latin Amerika köylülerinin doğal bir zenginliğini geri kazandırma mücadelesini başlattı ve ABD militarizminin bunu kullanarak bölge halklarını sömürme politikasına darbe vurup işlevsizleştirdi. ABD ona düşman olmasın da kime olsun?
Morales yalnız kendi halklarına değil dünya halklarına doğruları göstererek hizmet etmeye çalıştı. Dünyadaki iklim kirliliğine dikkat çeken belki de ilk liderdir. Doğamızı “Toprak Anamız” yapan odur. Yeşiller hareketinin ilk teorisyeni denebilir. “Toprak Anamızı” korumak için uluslararası konferanslar düzenlemiş; BM’nin gündemine konuyu sokan odur. Bunlar emperyalizmin canını sıkıp tüylerini diken diken etmez mi?
Morales Bolivya’yı çok uluslu bir devlet yaparak toprakları üstünde yaşayan yerli halklara kültürleri, dinleri ve dilleriyle beyaz halklarla eşit insan oldukları düşüncesini verdi. Böylece de Kanada’dan ABD’ye, Orta Amerika’dan Güney Amerika’ya yerli ‘indigenous’ halklar bilinçlendiler ve haklarını savunma güvenini kazandılar. Bu, kıtada bir alt üstlük yaratma gücündedir. Batı sömürgeci ulusları bundan neden rahatsız olmasınlar, Morales’e neden öfke duymasınlar?
Morales bunları yaparken kendi ülkesindeki gerici unsurların da geçmişten gelen zenginliklerini ellerinden almış oluyordu. Onların da nefretini üstüne çekti. Irkçılıklarını ortaya çıkarttı. Onlar da dışarıdaki bu düşmanlarla sürekli iş birliği içinde Morales’i devirme mücadelesi içindeydiler. Yıllardır, aylardır eski günler hasreti ile örgütlendiler. Maddi kaynaklar yarattılar, bunlarla yandaşlar örgütlediler. Ama hep azınlık idiler. Morales’in seçimlerde karşısına çıkan Carlos Mesa eski rejim döneminden kalma bir politikacıdır. Ya da onun militan gücü denebilecek, faşist Fernando Camacho ülkenin eski doğal kaynaklarının ortaklarından bir zenginin oğludur. Onlar eski konumlarına dönebilmek için ABD’sinden bölgedeki tüm gerici iktidarlara kadar bağlantı içinde idiler. Polis ve orduyu da yanlarına çekerek yerli kültür özellikleri taşıyan Morales ve onun destekçisi halklara bir darbe yaptılar.
Sonuçta dünya ve Latin Amerika’daki son günlerdeki halktan yana gelişmelere sevinirken ilerici halklar Bolivya ile bir darbe yediler. En büyük destek ve örneklerinden birini kaybettiler. ABD bu “zaferin” arkasından utanmadan Maduro ve Ortega’ya ders almaları çağrısında bile bulundu. Ama bizce bu geçici bir durumdur. Bolivya halkları Morales’lerini geri getirme mücadelesinin daha başındalar. Önlerinde zorlu bir süreç var ama bunu başaracaklarından bizim şüphemiz yoktur. Morales uygun bir zamanda ülkesine daha güçlenmiş, arkalarında milyonlar olarak döneceğinin sözünü de verdi zaten. Latin Amerika halkları da elbette bu darbeden gerekli dersi alacaklardır. Sonuçta evet, devrimci güçler Morales ile büyük bir kayıp yaşadılar ama bu şimdiliktir. Rövanşı yakındır.