Haydarpaşa’ya Veda Etmiyoruz, Geri Döneceğiz

Yapılması gereken ise sanıyorum ki çok da görülmez değil. O da iktidar bavullarını bir bir toplarken son bavullarına da temsili demokrasi antikasını ellerimizle özenle yerleştirmek.

Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü’nün tarihi binası, 2014’te 6639 sayılı kanunla Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinin ardından yeni kurulan Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne tahsis edilmişti.

Ancak büyük bir oldu bitti içerisinde gelişen bu süreçte ne Haydarpaşa Kampüsü’nde eğitimi devam eden Marmara Üniversitesi öğrencileri için taşınılacak başka bir bina ne de kampüs içerisinde yeni kurulan Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğrencileri için fiziki yeterlilik vardı.

Bu süreçte kampüs tıp fakültesine uygun olmadığı gerekçesiyle Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne tahsis edilmiş, Marmara Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi de Başıbüyük Yerleşkesi’ne taşınmıştı. Tüm bunlar da akıllara AKP ile hızlanan neoliberal politikaların bir yansıması olarak “Tarihi bir mekanın ranta açılması yolunda bir perde mi?” sorusunu getirmişti.

O dönem için ve hatta bugün dahil bu soru açısından kanunda herhangi somut bir dayanak yok. Ancak toplumsal hafıza ve iktidar işin içine girince bu kampüs devir işinin ardında mutlaka bir bit yeniği vardır demeden geçemiyoruz.

Temel problem ise kampüsün el değiştirmesi sürecinde demokratik işleyişin olmaması. Üniversitenin asıl özneleri olan başta öğrencilere, akademisyenlere ve topyekün bütün üniversite bileşenlerine danışılmadan, söz hakkı verilmeden bu kararın alınması ve ardından gelişen tepkilere kulak asılmaması üzerinde durulması gereken asli sorun.

Bu durum tekil bir örnek olarak Haydarpaşa Kampüsü’nün devrinde şekil bulmadı. Türkiye’de üniversitelerin işleyişinde üniversite bileşenlerinin söz ve karar hakkının olması, demokratik üniversiteler olma yönünde ilerleyiş bir yana üniversitelerin biat kültürü altına alınması için yoğun emekler harcanıyor.  Bu durum tabiî ki de ülkenin politik atmosferiyle, demokratikleşme ivmesindeki tepetakla oluşla doğrudan ilişkili. 21. yüzyılda ülke genelinde doğrudan demokrasi tartışmalarıyla fırtınalar estirilmesi gerekirken temsili demokrasi dahi binbir parçaya bölünmüş durumda.

Yapılması gereken ise sanıyorum ki çok da görülmez değil. O da iktidar bavullarını bir bir toplarken son bavullarına da temsili demokrasi antikasını ellerimizle özenle yerleştirmek. Bizlerin hangi alandaysak, nerede yaşıyor, nerede var oluyorsak oraya yönelik söz hakkı sahibi olmamız ekmek gibi, su gibi vazgeçilmezimizdir.

Haydarpaşa’ya dönecek olursak kampüsümüzde gireceğimiz son final sınavlarımız yaklaşırken veda akla en son gelen şey olmalı. Belki bugünün şartlarında taşınabiliriz. Ancak son bavulun kapanacağı gün için ‘geri döneceğiz’ iradesini koymak en temel nokta olacaktır. Bu iradeyi de yine öznelerin güç verdiği forumlarda, eylemliklerde ortaya çıkarmalıyız. Haydarpaşa özelinde ve aslında yaşamın kendisinde bulunduğumuz alanlara etki etmek, planlamak istiyorsak etki gücümüzün farkına varmamız ve bu konuda iddialı olmamız lazım. Halihazırda Haydarpaşa Kampüsü’nde eğitim gören bir Marmara Üniversitesi öğrencisi olarak umudumun yükseldiği nokta şu ki; önümüzdeki dönemde bir araya gelişlerimiz ve ‘geri döneceğiz’ iradesini ortaya koyacağımız günler olacaktır. O günlere kadar ‘ne yapmalı’yı düşünme vakti.

Yazarın Diğer Yazıları