1 Mayıs’a Giderken – Kezban Konukçu

Kapitalizmin yapısal dönüşümüne yanıt olma anlamında işçi sınıfının sadece iş yerlerinde değil yaşam alanlarında da kuşatılması, katmanlara ayrılmış sınıfın her kesimine ayrı örgütlenme modelleriyle yaklaşılması meselesi netken bu adımların ısrarla ve kararlılıkla uygulanmasında pek çok sıkıntının yanı sıra bir önceki paragrafta değindiğim özgürlük mücadelesinin çoğu zaman ön alması yaşandı.

1 Mayıs’ta tüm dünyada alanları dolduranlar, güncel taleplerini dile getirirler. Bazen özgürlüklerin genişletilmesi gündemi ağır basarken bazen de emeğin gündemleri öne çıkar.

Ülkemizde son yıllarda faşizmin inşasına tanıklık ettiğimiz için özgürlük talebi ağır basar şekilde öne çıktı. Gezi Direnişi’nde bu talep en kitlesel ve en muazzam şekilde dile getirilmişti. Gezi günlerinde de sonrasında da en çok tartıştığımız konu özgürlük talebinin darlığı, sınıfsal çelişkilerin arka planda kaldığı ve eşitlik talebinin örgütlenmesi zorunluluğuydu.

Faşizmin kendini örgütlerken geniş emekçi kesimden rıza üreten mekanizmalarla sınıf mücadelesini inmelendirmesi uzun zamandır farkında olduğumuz bir durum. Faşizme karşı mücadelede emekçilerin bu cendereden kurtarılmasının olmazsa olmazlığı bildiğimiz ama bir türlü yol alamadığımız bir konu.

Yol alamamamızın bir nedeni iktidarın patronaj ilişkileriyle ve ideolojik aidiyetlerle bu kesimleri kendine bağlamasıysa bir nedeni de biz sosyalistlerin bakış açısı ve duruşuyla ilgilidir.

Kapitalizmin yapısal dönüşümüyle sınıf yapısının değişmesi karşısında yeni örgütlenme modelleri inşa edememek en önemli sorunlarımızdan. İşçi sınıfının topluca ve benzer koşullarda çalıştığı zamanların örgütlenme modelleriyle günümüzde yol alabilmek mümkün değil. O zamanların örgütü olan klasik sendikaların şimdi hangisinin sarı hangisinin korporatif olduğunu, buradaki sendikacıların işçi sınıfını nasıl “satıp” ne kadar maaş aldığını anlatmaktan öte yeni durumun açığa çıkardığı çelişkilere uygun örgütlenme modelleri inşa edebilmeliyiz.

Bu meseleyi ele alırken reel sosyalizmin yıkılışı sonrası yaşadığımız ideolojik krizin sınıfın örgütlenmesine etkilerini de atlamamalıyız. “İdeolojiler bitmiştir” yaklaşımı sınıfın yapısal dönüşümü ve parçalanmasıyla birleşince “işçi sınıfı mücadelesi bitmiştir”e kadar vardı. Post modern dönemde kimlik mücadelesi öne çıktı. Bu öne çıkışın haklı gerekçeleri bir tarafa sınıf mücadelesinin neredeyse yok sayılması ve mücadelenin sınıf çelişkilerinden ari ele alınması asıl sorundur.

Ülkemizde 91 Zonguldak yürüyüşünden sonra sınıf mücadelesinin bir dönemi kapandı. 90’dan sonra 20 yıl içinde özelleştirmelerin sonucu kamuda kadrolu işçi istihdamı azaldığı için sendikalaşma oranı düştü. Son 15 yılda da rejime bağlı bir kriz olarak görebileceğimiz korporatif sendikalar olan Hak-İş ve Memur-Sen’in varlığı sınıfı iyice cendereye aldı. Aynı dönemde neoliberal politikaların hızla uygulanmasıyla taşeronlaşma ve güvencesizlik normalleştirildi. Kapitalizmin yapısal değişimiyle işsizlik kalıcı bir hal aldı. Gerek Kürt savaşı gerekse de bölge savaşı nedeniyle göçmen işçilik önemli bir olgu olarak karşımızda duruyor. Kadın emeğinin daha da güvencesizleştirilmesi yaşandı.  

Tüm bu değişimler yaşanırken sosyalistler sınıf mücadelesine birkaç açıdan yaklaştı. Eskide ısrar edenlerin bir kısmı özellikle fabrika işçisinin üretimden gelen gücünü kullanması ve fiili eylemlerini önemsedi ama bu konuda yıllardır yol alamadılar. Daha geniş ilişkileri olan bir kısmı da var olan sendikalarda mevzilenme yoluna gittiler ama sınıf mücadelesine yeni bir soluk getirmek yerine klasik sendikacılık yaptılar.

Sosyalistlerin azınsanmayacak bir kesimi de gerek Kürt Hareketi’nin etkisiyle gerekse ideolojik aidiyetler gereği “devletle mücadele”yi ya da özgürlükler mücadelesini öne çıkararak yol almaya çalıştı.

Bizim açımızdan ise kapitalizmin yapısal dönüşümüne yanıt olma anlamında işçi sınıfının sadece işyerlerinde değil yaşam alanlarında da kuşatılması, katmanlara ayrılmış sınıfın her kesimine ayrı örgütlenme modelleriyle yaklaşılması meselesi netken bu adımların ısrarla ve kararlılıkla uygulanmasında pek çok sıkıntının yanı sıra bir önceki paragrafta değindiğim özgürlük mücadelesinin çoğu zaman ön alması yaşandı.

Geldiğimiz aşamada sosyalistlerin tekrar işçi sınıfını keşfini yaşıyoruz. Bunun bir yanı faşizmin geriletilmesi için ekonomik krizin açığa çıkardığı çelişkileri örgütlemekle ilgiliyken bir yanı da tüm dünyada henüz ipucu boyutunda da olsa sosyalizmin tekrar ciddi bir seçenek olarak tartışılmasıyla doğrudan ilgili görünüyor.

1 Mayıs’a giderken sınıf çelişkilerinden kaynaklı gündemlerin öne çıkarılmasının bu yaklaşıma katkı sunması dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları