Söndürülemeyen Yangın – Ayşe Tansever
Fransa’da yangın üzerine yangın. Tarihi ünlü, değer biçilmez, yılda milyonlarca insanın gezdiği tarihi eser Notre Dame yandı ve kulesi çöktü. Öte yandan 5.5 aydır başka bir sosyal yangın var. “İtfaiye” güçleri o yangını daha söndüremediler ve pek söndürülebilecek gibi gözükmüyor. Sosyal yangınlar tazyikli su ve göz yaşartıcı bombalar ile söndürülemiyor. Macron iktidarı yeni, anti-demokratik gösteri özgürlüğünü kısıtlayıcı yasalar getirdi. Gösteri yangınlarının yakıldığı cumartesi günleri kuş uçurtmuyorlar. Binlerce insan tutuklandı. Bir ölü var. Onlarca insan gözünü, kolunu kaybetti. Başından yaralananlar ve travma yaşayanları Avrupa İnsan Hakları Komisyonu bir bir raporunda belgeliyor. Macron istediğini yapsın; bu sosyal hareket, taleplerinin kabulünde inadına inadına direniyor.
İlk başladığı günlerde 300 binler sokaklarda idi. Son cumartesi ise gösterinin o hafta başkenti Güney sahil kenti Toulouse’de 30 bin üstünde Sarı Yelekli sokaklardaydı. Kolay değil çalışan insanların 22 hafta üst üste tek tatil günlerinde protesto tehlikesini göze alması. Buna ek olarak aileler çocuklar vs. ihmal ediliyor, yapılacak işler erteleniyor. Bir de tabii gerçekten Macron yasalarının korkutması da var.
Ama ona rağmen Sarı Yelekliler şimdi en baştaki duruşlarından çok daha olgunlaşmış duruma geldiler. Nisan’ın ilk hafta sonunda St. Nazaire kentinde 3 günlük “Meclisler Meclisi” toplantısı yaptılar. Her bölge meclisinden oyla seçilen iki temsilcinin katıldığı 700 Sarı Yelekli bir araya geldi. “Herkeste parça parça olan çözümler bir araya getirilip” güçlü bir hareket yaratmaya çalıştılar. “kollektif akılları” ile taleplerini tek tek sıralayıp yeni eylem biçimleri kararı almaya çalıştılar. Bir takım ilkeler belirlediler. Eski dağınıklıklarının yerine daha sağlam ve güçlü bir hareket biçimi oldular.
St. Nazaire kararlarında amaçlarını şöyle sıralıyorlar: “Yaşanabilir bir ücret ve emeklilik; okul, taşıma, posta hizmetleri, hastaneler gibi sosyal hizmetlerin yeniden verilmesi; zenginden vergi alınması; çevreyi koruma adına parasal dolandırıcılık vergilerinin sonlandırılması; en iddialı olanı da bu süreçte demokrasi sürecinin yeniden yaratılması. Deklarasyonları da şöyle noktalanıyor: “Halkların, halk için, halk iktidarı!” (Yellow Vests Struggle to Reinvent Democracy, Richard Greeman, 11 Nisan 2019) Şimdi vardıkları konumda en baştaki yakıta çevre koruma zammının kaldırılması talebinin çok ötesine geçtiler.
Bu talepleri etrafında başka örgütlenmeler, örneğin çevre hareketi, ile de bağlantı içindeler. Zaten emekliler başından beri arkalarında. Sağ ve sol tüm partileri bir şekilde yolsuz, halktan kopuk, demokratik bulmadıkları için onlarla ilişkiyi reddediyorlar. Temsili demokrasi değil doğrudan demokrasi diyorlar. Delegelerin tam yetkisi yok, geri çağrılabilir ve dönerli olarak seçiliyorlar, sıradan işçi ücreti alıyorlar. Bu hali ile onlar artık bir protesto değil tüm sistemi değiştirerek Fransa’da gerçek demokrasi kurmayı bayrak edinmiş bir hareket haline geldiler.
Sarı Yelekliler, Macron iktidarının yalnız iç politik, ekonomik uygulamalarına değil dış politik amaçlarına da karşı çıkıyorlar. AB’nin, bankalar ve Çok Uluslu Şirketlerin belirlediği önlemleri Brüksel’den topluluğa dayatıldığını görüyorlar ve bu hali ile AB’ye karşılar. Ama İngiltere gibi Frexit istemiyorlar. Topluluk içinde kalıp tüm ezilen halklar olarak kollektiv bir biçimde onun yapısının değişmesini istiyorlar. Bu nedenle de AB parlamento seçimlerine katılmayacaklar.
Macron iki yıl önce seçimleri kazanınca Fransa’nın AB içinde lider olabilmesi için sosyal harcamaları kesecek, zenginlerden alınan vergileri azaltacak ve böylece AB içinde en güçlü ekonomilerden biri haline gelecekti. Hatta topluluğu mali bir takım reformlara zorlayacaktı. Yeni liberal politikaları daha başka bir şekilde devreye sokacaktı.
Sarı Yelekliler’in her cumartesi sokaklara dökülen kitlesi sayıca belki azaldı ama güçlerinin kalitesi olgunlaşmış ve daha bir şekil kazanmıştır. Amorf hali ile Macron iktidarından kazanımlar elde ettiler. Yakıta konulan verginin dışında bazı sosyal harcamaların kesilmesi durduruldu. Onun çıkarttığı yeni gösteri karşıtı yasalar ve sözde “Ulusal Büyük Tartışma” komikliği halklara gerçek halk demokrasisi konusunda daha devrimci düşünme doğrultusunda bilinçlenmeye hizmet etmiştir. Etkileri AB topluluk sınırlarına sıçramış başka ülkelerde de Sarı Yelekliler türemiş ve topluluğun anti demokratik yapısına karşı protestolar şekillenmeye başlamıştır. Macron’un topluluk vergi ve banka yasaları reformları ile Fransa’yı topluluk lideri yapma emeli gerçekleşemez duruma düşmüştür.
Fransa Notre Dame yangınını söndürdü ama sosyal yangın kıvılcımlar halinde tüm ülkede yanmasını sürdürüyor. Notre Dame bir kaç yıl içinde yenilenecek. Sanırız onunla birlikte ülkenin sosyal yapısı da başka kılıklara girecektir.