Tehditler – Mehmet Yılmazer
Saray’ı kantarın topuzunu kaçıracak ölçüde ürküten iki temel gerçek vardır. Bunu zaten laf arasında kendileri de söylüyorlar. Özellikle Bahçeli bu gerçekliği açıkça vurguluyor.
Seçimlere bir şey kalmadı. Zaman daraldıkça Erdoğan ve Bahçeli’nin tehditleri artıyor. Bütün seçim propagandası boyunca “kankalar” beka sorununu ağızlarından düşürmedi. Ancak anketler geldikçe Saray’ın öfkesi yükseldi; bütün korkutma çabalarına rağmen beka sorununun anketlere yansıması çok sınırlı kaldı. Sadece beka sorunu değil, her ağızlarını açtıklarında CHP adaylarının PKK ile ilişkili olduğunu iddia ediyorlar. “Yalandan kim ölmüş” hesabıyla davranıyor olmalılar.
Siyaset bu ülkede hep “kirli” görülmüştür. Elbette bu yargı tümüyle uydurma değildir, gerçeklik yanı büyüktür. Askeri vesayet günlerinde krizler yaklaşırken asker kışladan kafasını uzatıp sivil siyasileri sürekli aşağılardı. “Sivil”, “siyaset” ve “kirlilik” kelimeleri neredeyse eş anlamlı olarak kullanılırdı. Sonra asker kışladan tamamen çıkıp kirlenmiş siyaset alanını kendince temizlerdi. Bu döngünün ömrü 2000’li yıllarla birlikte tamamlandı.
Günümüzde siyasetin haline baktığımızda, bir dönemler apoletlilerin siyaseti aşağılamalarını haklı çıkartacak ölçüde seviye kaybı yaşanmaktadır. İktidar sahibi olanlar ayaklarının altındaki toprak kaymaya başlayınca siyasetin ilk gündem maddesine korkuyu tırmandırırlar. Korku gerçek sorunları da kısmen unutturur. Saray bunu özellikle son yedi sekiz yıldır başarıyla uygulayabildi. Yıllardır gelmekte olduğunu sağır sultanın bile duyduğu ekonomik krizi bile dış güçlere yüklemeyi başaran Saray, bu yolun sonuna geldiğini anlayınca yalanın yanında muhalefet liderlerini açıkça tehdit etme yoluna girmiştir.
HDP’den söz etmiyoruz, onlar hem sürekli tehdit ediliyor hem de HDP kurumları her gün polis baskınına uğruyor. Fakat Saray’ın Kılıçdaroğlu ve Akşener’i doğrudan tehdit etmesi yeni bir olgudur. Bunun nasıl bir siyasal taktik olduğunu anlamak zordur. Böylece muhalefete verilecek oylar mı caydırılacaktır? Bunlar olmayacağına göre Saray’ın muhalefete göre elinde tutmayı başardığı taktik ustalığı yitirmekte olduğu sonucunu çıkartmak daha akla yatkın görünüyor. Daha doğrusu beka tehdidiyle artık yol açamadığını gören iktidar, kantarın topuzunu kaçırmıştır.
Alt tarafı birkaç belediye kaybedilebilir, yakında da bir seçim olmamasına rağmen iktidarın korkusu nedendir? Saray’ı kantarın topuzunu kaçıracak ölçüde ürküten iki temel gerçek vardır. Bunu zaten laf arasında kendileri de söylüyorlar. Özellikle Bahçeli bu gerçekliği açıkça vurguluyor.
“Cumhur İttifakı”nda bir gedik açılırsa Türk tipi başkanlık sisteminin meşruiyeti tartışılır hale gelebilir. Bu anlamda ortaya bir beka sorunu çıkabilir. Bütün güç Saray’ın elinde olmasına rağmen bu korku niye? Evet, bütün güç Saray’ın elindedir, ancak yeni sistem siyasal güç dengesi ve kurumsallaşma anlamında o kadar eğreti ve keyfi durumdadır ki, küçük darbelerle bile sarsılabilir. Bu korku sadece kendi tarafını sağlam tutabilmek için Saray tarafından suni olarak pompalanmıyor, on beş yılın hata ve günahlarının yarattığı bir gerçektir. AKP bir inişin başına gelmiştir, küçük beklenmedik darbelerle aşağıya hızla kaymaya başlayabilir. Bu anlamda korku gerçektir.
Öte yandan, ekonomik kriz istendiği kadar dış güçlere bağlansın, iktidarın geleceğini mutlaka etkileyecektir. Bu gerçekliği en iyi Saray biliyor. Seçim nedeniyle sorunların çözümü sürekli ertelendiği için krizin yıkım gücü de artmaktadır. Bu gerçekliğin korkusu AKP iktidarını her geçen gün daha fazla sarmaktadır.
Bu iki temel nedenden dolayı Saray’ın en küçük kayba bile tahammülü kalmamıştır. Bu gerilimli ortamdan beklenmedik sorunların ortaya çıkması mümkündür. Tabloya bu noktadan bakınca seçim sonrasının önemli gelişmelere gebe olduğunu söylemek yersiz olmaz. AKP seçimleri kazansa da, kısmen kaybetse de biriken sorunların büyüklüğünden dolayı çok engebeli bir arazide yürüyor olacaktır. Böyle gerilimli bir dönemin siyasi olarak yönetilmesini CHP veya İyi Partiden beklemek tam bir ham hayal olur.
HDP’nin ise somut gücü böyle bir dönemi yönetmeye yetmez. Ancak böyle bir yolu açabilir. Bunun için uzun soluklu bir sürece hazırlık gerekiyor. AKP’nin bir diğer korkusu da buradan kaynaklanıyor. 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan kabusu Kürt illerinin yakılıp yıkılması ve kayyumlarla yok edemeyip yeniden karşısında görmesi, Saray’ın ruh halini kaçınılmaz bir şekilde sarsacaktır.
7 Haziran’da rol oynayan devrimci ve özgürlük güçleri yeniden uzun soluklu bir mücadele yoluna çıktıklarının bilincinde olmalıdırlar. Bu seçimler, dayanıklı ittifak güçlerinin oluşmasında bir çıkış noktası rolü oynayabilirse anlamlı olacaktır.