8 Mart Mitingi Değerlendirmesi: Bu Kadar Kolay Üzerinden Atlamayalım
2019 8 Mart’ının da bu ivmeyi yükseğe taşıyacak bir misyonu olabilirdi. Böyle bir rolü olmadığı gibi geçtiğimiz senelerin de gerisine düşen, zayıflayan bir etkinlik oldu.
2019 yılının 8 Mart etkinliklerini yaşıyoruz. İstanbul mitingi yapıldı. Bu sene Bakırköy’de gerçekleştirilen mitingin değerlendirmesinin yapılması, günümüz kadın mücadelesi açısından önem arz etmektedir. Üzerinden atlanılmayacak ve ciddiye alınması gereken bir başarısızlık var ortada. Pratikte gerçekleşen bu başarısızlıktan memnun olmamak, sorgulamak, eleştirel yaklaşmak ve üzerine gitmek gerekiyor.
Kolay bir dönemden geçmiyoruz. Hepimizin hemfikir olduğu konu, kurumsallaşmasını ileriye taşıyan faşizmin örgütlülüğümüze ve kazandığımız haklara yönelik saldırıları da her geçen gün artıyor. Günümüz kadın mücadelesini, “kazanımlarımızı korumak” üzerinden yürütmeye çalışıyoruz. Kadın hareketinin pek çok bileşeni bir arada durmanın ve birlikte hareket etmenin önemini kavramış durumda. Çoğumuz dayanışmayı artırmanın ve gücümüzü büyütmenin yöntemlerini arıyor, politikalarını oluşturmaya çalışıyoruz. İstanbul’da 5-6 Ocak tarihlerinde “Haklarımız, hayatlarımız, kazanımlarımız bizim” diyen bine yakın kadının Türkiye Kadın Buluşması’nı gerçekleştirmesi önemli bir adımdı. Saldırılar karşısında tek tek değil birlikte hareket etmenin yollarını bulmak, daha fazla temas noktaları oluşturmak ve ortak akıl yürütebilmek yönünde, konusunda kararlar alındı.
Kadın hareketi açısından birlikte hareket etmek, ortak akıl yürütmek, kendi gücünü çok aşan bir enerji doğuruyor. Mücadele hattının net olarak belirlenmesi, sözünün sloganının oluşturulması, ortak sesin, bu politikayı oluşturan öznelerin etki alanından daha fazla yerde yankı bulmasına, çoğalmasına yol açıyor. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kadınların eylemi ile Dersim’de ya da Mersin’de gerçekleşen kadın etkinliğinin hedefi ortaklaşıyor. Parçalı, hedefi belirsiz, dağınık bir mücadele hattı değil, aksine net bir odak yaratma çabası yaşam buluyor.
Peki, 8 Mart Mitingi böyle bir çabanın, durumun neresinde yer aldı ya da bu çabadan bağımsız olarak mücadelemizi nereye taşıdı? Renkli ve güzel fotoğraflara kanmayalım; hem ön hazırlık, hem içerik, hem de teknik olarak başarısızlıklarla dolu bir mitingdi. Hiç değerlendirme yapmayabilir, geçiştirebilir, tek düzeliğe ve sıradanlığa teslim olabilirdik ama harcadığımız en ufak enerjinin, emeğin buna tahammülü olmaması gerekiyor. Geleceği buradan kuramayız, geleceği buradan kazanamayız…
8 Mart mitinglerinde uzun süredir bağımsız feminist kurumlar mitingin örgütleyicisi değiller, başta Kürt Hareketi olmak üzere sol sosyalist güçlerin kadın örgütlenmeleri miting çalışmasında belirleyici konumdadır. En son 2015 yılında Kadıköy’de derli toplu bir kadın mitingi yapılabildi. Sonraki süreçte ağır baskı koşullarını yaşadık, ama kadınlar miting örgütleme çabalarından vazgeçmedi. 2016’da valiliğin yasak kararına rağmen fiili olarak Kadıköy’de sokaklara çıkıldı, başta Kürt kadınları olmak üzere tüm kadınlarca coşkulu, inatçı, kararlı bir direniş sergilendi. 2017 ve 2018 yılında da tekrar mitingler yapılabildi. Ama iktidarın mitingleri güçsüzleştirme, kitlelerden yalıtma taktikleri, hamleleri boşa düşürülemedi.
Devlet açısından, bu sene de kendilerine moral üstünlük sağlayacak, kadın hareketini zayıf düşürecek, mitingi işlevsizleştirecek bir yaklaşım gündemde idi. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda bile semt halkından soyutlanan bizlere, daha ıssız olan Bakırköy Cumartesi Pazarı yeri miting alanı olarak dayatıldı.
Miting örgütlenme toplantılarında, başlangıçta tüm kurumlar miting yapılması yerine, açıklama yapma hakkının vereceği meşrulukla Kadıköy’de bir araya gelmeyi savundular. Sonraki bir iki hafta içinde Kürt Hareketi ve Emek Partili kadınlar fikirlerini değiştirdiler ve miting organizasyonu için ısrarcı oldular. Onların dışındaki bazı kurumlar tamamen mitingden çekildi, bazıları da sadece katılımcı oldu.
Miting günü tenha bir yer olan Marmara Forum’dan başlayarak geçen seneyi de bulmayan bir sayıyla çelik bariyerlere ve polislere temas ederek yürüdük.
Kürsü konuşmaları, bekleme süresinin çok uzun olması gibi eksiklere çok fazla girmeden asıl meselenin özüne vurgu yapmak gerekiyor.
İki yıldır geriye çekilen toplumsal muhalefette bir kıpırdanma var. Her kesim kendi önünü açacak hamleler içinde; kadınların buluşması gibi, Kürt Hareketi’nin açlık greviyle attığı adımlar gibi.
2019 8 Mart’ının da bu ivmeyi yükseğe taşıyacak bir misyonu olabilirdi. Böyle bir rolü olmadığı gibi geçtiğimiz senelerin de gerisine düşen, zayıflayan bir etkinlik oldu. Açıkçası Emek Partili kadınlardan, mücadeleyi ileriye taşıyacak esnek ve yaratıcı politikalar ne bugün, ne ileride beklenir. Kadınlar açısından yaygın olarak, sahada, yerel çalışmalarda bulunmaları, işçi kadınlara değmeye çalışmaları örnek alınması gereken bir faaliyet tarzı; bu konuda haklarını vermek, saygı duymak gerekiyor. Ama politik hamleler açısından yakın tarihimizden de biliyoruz ki Emek Partisi düz bir çizgide kaldı, muhalefeti bir adım sıçratacak taktik hamleler sergileyemedi, ileri adımları desteklemedi. 1 Mayıs’taki alan tartışmalarını hatırlayalım…
Saldırılara karşı en çok hedef tahtasında yer alan, kadro gücünü hep neredeyse sıfırdan yaratmak zorunda kalan, deneyim ve birikimlerini yeniden sağlamaya çalışan bir Kürt Kadın Hareketi gerçekliği var. Ama tarihsel olarak biliyoruz ki en çok kendilerini sorgulayan, özeleştiri kültürüne sahip bir politik hareket. Bu seneki 8 Mart Mitingi’nin değerlendirmesini sağlıklı yapabilmeleri önemlidir.
Sorunu geçiştirmemek, sıradanlaştırmamak, var olan sonuçtan huzursuzluk duymak ve ciddiye almak bizi ileriye taşıyacaktır. Saldırılar karşısında ortak akılla birlikte hareket etmenin gücüyle Leyla Güven’in sesi eminiz ki Kadıköy sokaklarında daha gür yankılanacaktı.