Şiddet gördüğü erkeği öldüren Serap Avcı’nın duruşmasına feministlerin çağrısı
Boşanmak istediği Yasin Avcı isimli erkeği öldüren Serap Avcı’nın ikinci duruşması 25 Şubat günü Küçükçekmece Adliyesi’nde görülecek. Serap için Feministler grubu davaya katılım çağrısı yaptı.

18 Nisan 2024’te şiddete maruz kaldığı sırada kendisini korumak amacıyla Yasin Avcı’yı bacağından bıçaklayan Serap Avcı’nın yargılandığı davanın ikinci duruşması 25 Şubat 2025’te saat 10.00’da Küçükçekmece Adliyesi’nde görülecek.
Serap için Feministler meşru müdafaa vurgusu yaparak cinsiyetçi yargı sistemine dikkat çekti:
“Mahkeme heyetleri karşısında kadınların kendi gerçeklerini anlatmalarının ne kadar zor olduğunu, duruşma salonlarında cinsiyetçi yargı sisteminin kadınların deneyimlerini nasıl göz ardı ettiğini ve neticede kadınların adalete erişemediğini takip ettiğimiz pek çok davadan biliyoruz. Erkeklerin kadınları öldürmelerine “tahrik” gerekçesi bulmak için ve öldürülmemek için öldürmek zorunda kalan kadınları ise cezalandırmak için kadınların hayatları, bu yargılama süreçlerinde didik didik ediliyor. Erkek adalete karşı durmak, Serap için ve tüm kadınlar için adalet talep etmek adına, hiçbir kadın maruz kaldığı şiddet nedeniyle suçlanmasın diye biz feministler Serap’ın yanında olacağız.”
Serap İçin Feministler’in çağrı metninin tamamı
Serap hayatta kaldığı için hapiste!
Serap’ın hikayesinden Mor Çatı’ya yazdığı, yaşadığı adaletsizliğe karşı dayanışma talep ettiği mektup ile haberdar olduk. Serap, 7 yıldır evli olduğu Yasin Avcı’dan ilişkinin başından bu yana şiddet görmüştü. 5 yaşındaki çocuğu bu şiddete tanık olarak büyümek zorunda kalmıştı. 18 Nisan 2024’te sabaha karşı eve gelen Yasin Avcı, Serap’ı uyandırarak dövmeye başlamış, Serap çocuğunu ve kendisini dayaktan korumaya çalışırken Yasin Avcı Serap’ı “buradan sağ çıkamayacaksın” diye tehdit ederek onu öldürmeye teşebbüs etmişti. Öldürülmemek için kendi hayatına sahip çıkan Serap, Yasin Avcı’nın hastanede hayatını kaybetmesinin ardından “eşi kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklandı.
Davanın ilk duruşması 27 Kasım’da Küçükçekmece 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. “Serap hayatta kaldığı için hapiste!” diyen “Serap için feministler” grubu olarak duruşmaya onlarca avukat ve izleyici olarak katıldık. Serap’ın ifade verdiği bu ilk duruşmada, evli olduğu 7 yıl boyunca yaşadıklarını anlatması istendi. Yıllar boyunca yaşadığı şiddetin tanığı olmalarına rağmen susan, görmezden gelen failin ailesinin önünde, yaşadıklarını anlatması istenmişti. Duruşmayı izlerken hepimiz şiddetin kadınlar üzerindeki etkilerinin bir sonucu olarak kadınların şiddet öykülerini akıcı, bütünlüklü ve detaylı bir biçimde anlatamayabileceklerini biliyorduk. Serap için de kolay olmadı ve yer yer güçlük çekerek yaşadıklarını anlatmaya gayret etti. İfadesine karşılık, “neden şikayetçi olmadın?”, “madem bu kadar şiddete maruz kalıyordun, neden ayrılmadın?” soruları yöneltildi. Serap çok kez ayrılmaya çalıştığını, boşanma kararını defalarca dile getirdiğini, çocuğunu bir daha görememekle ve ölümle tehdit edildiği için şikayetçi olamadığını ve her defasında daha fazla şiddet gördüğünü açıkladı. Polise gitmeye çekindiğini söyledi. Serap’a, neden ailesine gitmediği dahi soruldu. Duruşmalarda kadınlara bütün bu sorular yöneltilirken bu ülkede şikayetçi olan ve koruma tedbirleri uygulanmadığı için öldürülen kadınlara dair haberler okuyoruz. İçişleri Bakanı katledilen kadınlar için faile “kapıyı açtılar” suçlamasında bulunabiliyor. Şiddetten uzaklaşmaya karar veren kadınları devlet kurumları yüzüstü bırakırken aileleri de destek olmak yerine çoğunlukla köstek oluyor, şiddet yaşadıkları evlere geri dönmelerine neden oluyorlar. Bu nedenle Serap’a yöneltilen soruların muhatabı Serap değil, devlet ve toplumdur.
Biz feministler olarak erkek şiddetinin erkek egemen sistemin sonucu olduğunu biliyoruz çünkü kadınların deneyimleri bilgimizi oluşturuyor. Kadınlar evde kapalı alanda maruz kaldıkları şiddeti, önce erkekler onları daha fazla şiddetle tehdit ettiği için, varsa çocuklarına zarar vermekle korkuttuğu için şikayet etmiyorlar, şiddetin bir gün biteceğine inanmayı seçmeye mecbur kalıyorlar. Kadınlar, başvuru mekanizmalarının neler olduğunu, onları şiddetten koruyan yasaları ve haklarını bilmedikleri, bilseler de erişemedikleri için şikayet etmiyorlar. Polise gittiklerinde karşılaştıkları memurların cinsiyetçi, suçlayıcı, onur kırıcı davranışları kadınların haklarına erişmelerini engelliyor. Şikayetçi olduklarında ifadelerini dahi doğru biçimde almadan onları şiddet ortamına geri gönderen polislerin varlığı nedeniyle kadınlar şiddeti bildirmiyorlar. Bildirdiklerinde koruyucu önleyici tedbirlerin uygulanmadığını, şiddet faillerinin tutuksuz yargılanıp yeniden kapıya dayandıklarını, sürecin sonunda erkeklik indirimleriyle aklandıklarını görüyorlar. Boşanma davası açmak istediklerinde “bundan bir şey çıkmaz” dendiği için, boşanırsa geçimini ve çocuğunun bakımını sağlayacak destek mekanizmaları erişilebilir olmadığı ya da hiç bulunmadığı için yaşadıkları şiddet döngüsünden çıkamıyorlar. Olur da dava açılırsa, erkek egemen bir yargılama sürecine maruz kaldıkları için, şiddet failinin değil kendilerinin hayatları cinsiyetçi sorularla kurcalandığı için, erkek adalet değil gerçek adalete erişebileceklerine inançları olmadığı için şikayetçi olmuyorlar. Türkiye’de yaşayan her bir kadının şiddetle mücadelesinde karşısına çıkan tüm bu engeller erkek egemen sistemi oluşturuyor ve biz feministler yıllardır bunun bilgisini oluşturuyoruz, kadın dayanışmasını örgütlüyoruz ve politik dava takibi yapıyoruz.
Mahkeme heyetleri karşısında kadınların kendi gerçeklerini anlatmalarının ne kadar zor olduğunu, duruşma salonlarında cinsiyetçi yargı sisteminin kadınların deneyimlerini nasıl göz ardı ettiğini ve neticede kadınların adalete erişemediğini takip ettiğimiz pek çok davadan biliyoruz. Erkeklerin kadınları öldürmelerine “tahrik” gerekçesi bulmak için ve öldürülmemek için öldürmek zorunda kalan kadınları ise cezalandırmak için kadınların hayatları, bu yargılama süreçlerinde didik didik ediliyor. Erkek adalete karşı durmak, Serap için ve tüm kadınlar için adalet talep etmek adına, hiçbir kadın maruz kaldığı şiddet nedeniyle suçlanmasın diye biz feministler 25 Şubat’ta Serap’ın yanında olacağız. Cinsiyetçi olmayan bir yargılama mümkün demek, erkek şiddetine karşı adalet talep etmek için 25 Şubat Saat 10.00’da tüm kadınları Küçükçekmece Adliyesi’ne çağırıyoruz.