Yeni nesil mafya tipolojisi ve raconu
‘Yeni nesil mafya’ rejimin gücünü pekiştiren bir aparat olarak kullanılmakta, toplumu sindirme ve çürütme stratejisinin bir parçası olarak işlev görmektedir. Çeteler ilk etapta toplumun geniş kesimlerinde yaratılan adaletsizlik duygusuna karşı öfkenin bir dışavurumundan faydalanmaktadır.

*İlk olarak Yol dergisinde yayımlanan ‘Çeteleşmenin anatomisi ve umudun inşası’ başlıklı yazı, dizi hâlinde Karşı Mahalle’de de yayınlanacak. Yazı dizisinin ilk bölümünün bağlantısı burada, üçüncü bölümü de yarın sitemizde.
İktisadi kriz, siyasi despotizm ve faşizm yöntemlerinin bir ürünü olarak, 2015 yılından itibaren çetelerin bir çeşit evrim geçirdiğini söyleyebiliriz. “Yeni nesil mafya”nın yapısal dönüşümündeki en belirgin özellik, belli katmanlar şeklinde gelişerek yaygınlaşması ve sistematik bir yapıya sahip olmasıdır. Katmanlara ayrılmış bu yapılanma, rejimin gücünü pekiştiren bir aparat olarak kullanılmakta; aynı zamanda toplumu sindirme ve çürütme stratejisinin bir parçası olarak işlev görmektedir.
Çeteler ilk etapta toplumun geniş kesimlerinde yaratılan adaletsizlik duygusuna karşı öfkenin bir dışavurumundan faydalanmaktadır. İşsizlik, yoksulluk ve dışlanma gibi faktörler gençleri aidiyet ve güç arayışına teşvik etmektedir. Umutsuzluk ve biriken öfke bu arayışı tetiklemektedir. Bu gerçeklik çetelerin hızla yaygınlaşmasına yol açmaktadır.
“Taşeron” çetelerin iç işleyişi ve bağlılık mekanizmaları da dikkat çekicidir. Bu gruplarda sıkı bir hiyerarşi ve biat kültürü hâkimdir. Belli kurallarla bir düzen inşa edilir. İçerisinde yer alan üyeler arasında ölümüne kadar süren bir “kardeşlik” bağı oluşturulmaktadır. Ve bu bağlılık, grup üyelerinin birlikteliğini pekiştirir. Aidiyet duygusu, bireylerin hem grup içinde bir kimlik bulmasını sağlamakta hem de dış dünyaya karşı bir savunma mekanizması oluşturmaktadır. İç dünyalarında belirli kurallarla hareket ederken dış dünyada neredeyse hiçbir kural tanımayan bir yapıya sahiptir.
Ekonomik gelirlerini büyük ölçüde ihale temelli faaliyetlerden elde etmektedirler. Cinayet, uyuşturucu sevkiyatı ve satışı, alacak-verecek tahsilatı, silah ticareti, kara para aklama ve bahis oyunları gibi alanlarda aktif rol oynamaktadırlar. Bunun yanı sıra “sokak hakkı” adı altında özellikle kuyumcular ve benzeri işletmelerden zorla haraç toplamakta; tanınmış marka sahiplerini kaçırarak fidye talep etme gibi yöntemlerle etki güçlerini genişletmektedirler.
Bir eyleme geçmeden önce dikkat çekici ve etkileyici bir görsel şov sergilemek öncelikler arasındadır. Bu şovların ardından, gerçekleştirdikleri eylemleri yine sosyal medya platformları üzerinden sahiplenmektedirler. Ve sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaları sayesinde kısa sürede geniş bir toplumsal taban bulmayı başarmaktadırlar.
Bu çetelerin üyeleri genellikle 16 ila 25 yaş arasındaki bireylerden oluşmaktadır. Genç ve enerjik yapılarıyla dikkat çeken “yeni nesil mafyanın” sosyal medya üzerinden yürüttüğü strateji, klasik mafya anlayışından köklü bir kopuşu temsil etmektedir.
Günümüzde çeteler, organize suçu yaygınlaştırarak geliştirdikleri patronaj ilişkileriyle kendilerine toplumsal meşruiyet kazandırıyor. Bu durum toplumsal dayanışmanın zayıflamasına ve kültürel erozyonun yaygınlık kazanmasına neden olmaktadır.
“Taşeron çete” kavramı, bu ilişkilerin anlaşılabilmesi için önemli bir kavramdır. Yerel çeteler, hem bağımsız hem de ihale usulü çalışan yapılar hâline geldi. Kâğıthane’de bir çete liderinin doğum gününün silahlarla kutlanması, mevcut durumu çarpıcı bir şekilde özetlemektedir.
“Yeni nesil mafya” propaganda, ajitasyon ve örgütlenme araçlarını etkin bir şekilde değerlendirmektedir. Rap müzik, çetelere sempati kazandırmak için bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra sosyal medya, duvar yazıları ve belirli mekânlar çetelerin sokak hâkimiyetini sergilemek için kullandığı araçlardır.
Çetelerin, kuyumculardan “sokak hakkı” adı altında haraç istemesine karşı polisin “uzlaşın” yanıtını vermesi, devletin çetelere dönük tutumunu göstermektedir. Rejim, varoşları çetelerin kontrol alanlarına dönüştürerek mahalle halkının toplumsal bilincini zayıflatmaktadır.
İstanbul’un yoksul mahallelerinde ortaya çıkan Daltonlar, Redkitler, Casperlar, Gündoğmuşlar ve Anucurlar gibi çeteler Yunanistan, Gürcistan, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde gerçekleştirdikleri suikastlar ve infazlarla uluslararası boyutlarını ortaya koymaktadır.
Son operasyonlarda Barış Boyun çetesinin faaliyetlerini polis araçlarıyla yürüttüğüne dair bilgiler savcılık dosyalarına yansımıştır. Bu durum, çetelerin devletle nasıl iç içe geçtiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Olası bir rejim değişikliğinde bile, bu çürüme ile uzun vadeli bir mücadele kaçınılmaz olacaktır. Saray rejimi, çürümeyi toplumun iliklerine kadar sızdırarak yapısal bir bozulma yaratmıştır. Ve bu durum geleceğin en büyük sorunlarındandır.