Aylardır Hazırlanan “Darbe” – Ayşe Tansever
Bu olaylar zinciri görüldüğü gibi 23 Ocak’ta dış basında verildiği gibi büyük beklenmedik bir darbe değildir. ABD tarafından ayrıntılı olarak planlanmış, yönlendirilmiş bir darbedir.
Venezuela’da 23 Ocak’ta yaşanan olaylar adım adım bir plan çerçevesinde gerçekleştirildi. Biliniyordu. Bekleniyordu. Olaylar ABD açısından bir anlamda başarılıdır çünkü tüm dünyanın ilgisini bu ülkeye çevirmeyi başardılar. Tüm dünya basınında manşet oldu. Artık tüm dünya, ülkede bir ikili iktidar olduğunu düşünüyor. Taraf tutmaya zorlanıyor.
Olayların flaş olmasını bir yana bırakıp aklı selim düşünelim. Aynı ülke içinde olması bir yana aynı başkentte iki kişi o ülkenin devlet başkanı olduğunu açıklıyor. Bir tanesi yasal değil. Arkasında ne ordusu ne de ülke halkının çoğunun desteği var. Sırf ABD desteği ve Batı boyalı basın propagandası ile bir devlet başkancığı. Kendi kendini başkan ilan etmiş biri: Juan Guaido adında aşırı sağcı Popular Will (Halk İsteği) adında bir muhalefet parti başkanı. Hatta muhalefet olarak isim yapmış biri bile değil. Bir gazeteci halk arasında dolaşıp Juan Guaido kim diye soruyor, çoğu bilmiyor. Böyle bir devlet başkanı.
Ama olaylar bundan sonra başlayacaktır. Halk desteği, ordusu olmayan böyle bir iktidar, iktidar olarak orada nasıl, hangi güç ve zor ile ayakta durabilecektir? ABD’nin Tiranlar Troika’sı adını verdiği (bu konudaki yazı) yeni Latin Amerika politikası devreye sokulmaya başladı.
Olayları biraz geriden ele almaya çalışalım.
Muhalefet parçalanıp başkanlık için tek aday üzerinde anlaşamadığı için Washington emri ile seçimlere katılmadılar. ABD daha o zaman Maduro’yu seçilse bile tanımayacağını açıklamıştı. Muhalefet parçalı olduğundan karar alamadığı için arkasındaki ABD karar alıp onları yönlendiriyordu. Maduro’nun yemin etmesinden çok önceleri de ülkeyi karıştırma eylemlerine başladı. Geçmiş yıllardaki gibi sokaklarda barikat kurdurup, yakıp yıktırtmaya gücü yoktu. Kolombiya vs. ülkelerinde eğitilmiş, kiralık silahlı güçler tarafından orada burada çeşitli terör eylemleri devreye sokuldu.
İlk en büyük saldırı 3 Ağustos günü Maduro bir meydanda halka seslenirken yapıldı. İki insansız hava aracı ile onu öldürmeye kalktılar. Başarısız oldu. Suçlular Kolombiya’ya kaçtı. Kimlikleri tespit edildi ama Kolombiya hiçbir şey yapmadı. İçeride isyan çıkarıcı provokatif denemeler yapıldı. Noel kutlamaları sırasında dışarıdan uçakla gelen kişiler başkent Caracas’ın bazı yerlerinde elektrik trafolarını yakarak kenti ışıksız bıraktılar. Bazı su borularını parçaladılar. Ama bu kez geçmişte olduğu gibi kentin su deposuna zehir atarak kullanılamaz hale getiremediler.
ABD yetkilileri uluslararası seviyede anti-Maduro cephesi örmeye çalıştılar. ABD’nin yapmayı düşündüğü askeri müdahaleye destek güç örgütlemek için Brezilya, Arjantin, Peru gibi ülkeler dolaşıldı. Planlar yapıldı. Amerika Ülkeler Örgütü OAS toplantısına alınmama kararı çıkarılmaya çalışıldı. Ama örgüt içinde çoğunluk olamayacakları için Lima grubu adında bir grup kuruldu ve o grup toplantıya Maduro’yu davet etmedi ve başkanlığını tanımayacağını açıkladı. OAS lideri tam bir ABD uşağı olarak topluluğun almadığı kararları sanki almış gibi açıklamalar yaparak Maduro’nun başkanlığını tanımayacaklarını açıkladı. Maduro’yu tanımayacak ülkeler listesi oluşturulmaya çalışıldı. Yemin törenini boykot çağrısı yapıldı. Bu arada ekleyelim Maduro’nun yemin törenine Brezilyalı faşist Bolsonaro’nunkinden daha çok sayıda uluslararası temsilci katıldı.
Öte yandan halka kıtlık yaşatarak ayaklanmaya itmek için yaptırımlar artırıldı. Petrol gelirleri bankalarda tutuldu. Brüksel bankalarındaki altın rezervleri, İngiliz bankalarındaki paraları verilmedi. İran’a uyguladıkları gibi yabancı şirketlerin iş yapması tehditlerle engellenmeye çalışıldı. Parası ödenmiş ilaçlarını taşıyan gemiler ABD limanlarında zorla alıkonuldu. Dış petrol rafinelerindeki petrollerin gelirlerine de el konularak tam bir ekonomik ablukaya alındı.
10 Ocak günü Maduro yemin ettiği sıralarda Peru başkenti Lima’da kendilerini Venezuela askeri olarak tanıtan bir grup sosyal medyada yayınladıkları video ile halkı Maduro’ya karşı darbe yapmaya çağırdı.
İşte bu arada yasallığı olmayan Ulusal Meclis milletvekillerinden Juan Guaido, 23 Ocak günü kendisini başkan olarak ilan edip yemin edeceğini açıkladı. Halkı da o gün kendisine destek için sokaklara çağırdı. Tarih çok iyi seçilmişti. 23 Ocak Venezuela için sıradan bir gün değildir. Bundan 61 yıl önce halk ayaklanarak ünlü diktatör M.P. Jimenez’i devirmiştir. Guaido sözüm ona Maduro diktatörlüğüne karşı halkı isyana çağırıyordu. Maduro da aynı gün halkı o günü kutlamaya, sokaklara davet etti. Maduro böyle durumlarda hep yaptığı gibi halkı sakin olma ve provakosyonlara gelmeme konusunda uyardı.
ABD her şeyi ince ince planlamıştı. Ortalık daha önce hazırlanmaya çalışılıyordu. Bu gerilimli olacağı beklenen günden iki gün önce 21 Ocak Pazartesi sabahı erken saatlerde Caracas’ta kimisine göre 47, kimisine göre 200 ulusal muhafız gücünden asker, araç ve silah çalarak garnizondaki askerleri darbeye zorladılar. Askerler karşı çıkınca 6 saat içinde yakalandılar. Yapılan soruşturmada bu isyan için para aldıklarını itiraf ettiler. Başkanlığını açıklayacak olan Juan Guaido, Maduro’yu devirip iktidar olurlarsa bu isyankar askerlere genel af çıkaracağını açıkladı. Ayrıca Ordu’yu Maduro’yu devirmeye davet etti. Ama Ordu yetkilileri hemen Maduro’nun arkasında olduklarını açıklamada gecikmediler.
Bu arada da ABD başkan yardımcısı Mike Pence muhalefeti Maduro’ya karşı ayaklanmaya yüreklendiren bir video mesaj yayınladı. Guaido’yu geçici bir hükümet açıklamaya davet ederek kendisini Venezuela’nın yasal başkanı olarak tanıyacaklarını, bundan sonra ilişkilerini onun üzerinden yürüteceklerini ilan etti. Her türden diplomatik, ekonomik desteği sunacağız dediler. Orduyu tekrar Maduro’yu devirmeye davet ettiler.
23 Ocak yaklaştıkça ordu dışında sokakta da tekil olaylarla halk kışkırtılmaya çalışıldı. Maduro’nun subvansiyonlu gıda dağıtım yaptırdığı market yağmalandı. Bir ulusal önder adının verildiği kütüphane içindeki buzdolabı, bilgisayarlar ve kasadaki paralar çalındı ve bina ateşe verildi. Bir meydandaki Chavez heykeli parçalandı. Ama olaylar büyümüyordu.
Sonuçta tüm dünya basınında büyük bir flaş haber olan 23 Ocak gününe gelindi. Guaido da daha önce açıkladığı gibi Ulusal Meclis’te başkan olarak yemin etti. Maduro taraftarları da onu dinlemek için Caracas’ın üç ayrı noktasından kitleler halinde gelip sarayın önünde toplandılar.
Darbenin hemen arkasından ABD, Kanada, Brezilya, Arjantin, Peru, Ekvador, AB içinden bazı ülkeler Guaido; Rusya ise Maduro’yu başkan olarak tanıyacaklarını açıkladılar. Maduro ABD ile her türden diplomatik siyasi ilişkilerini kestiklerini dünyaya ilan etti. Venezuela Yüce Mahkemesi de Ulusal Meclis’e soruşturma açtı. Guaido ise tam tersinden ABD’nin dediği her şeyi yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Yani arkamda ABD var ben de onun her dediğini yapacağım dedi.
Bu olaylar zinciri görüldüğü gibi 23 Ocak’ta dış basında verildiği gibi büyük beklenmedik bir darbe değildir. ABD tarafından ayrıntılı olarak planlanmış, yönlendirilmiş bir darbedir. Kanlı, pek çatırtılı patırtılı bir şey değildir. ABD destekli Guaido, başkanlığını ilan edip yemin etmiştir. Yasal bir devlete başkaldırarak Caracas’ta nasıl, ne kadar dayanacaktır? Ama işte sorun buradadır. Bundan sonra ABD, tanıdığını açıkladığı Guaido’nun arkasında ne kadar ve nasıl duracaktır? Onu desteklemek için neler yapacaktır? Venezuela’ya askeri bir darbe, tepeden bombalar yağdırma cesaretini gösterebilecek midir? Rusya’nın Maduro’dan yana olduğunu ve askeri uçaklar gönderdiğini düşünürsek asıl sorun bundan sonra başlayacaktır.