Koç Üniversitesi Hastanesi’nde üç sallama çay hırsızlık sayıldı
Günde altı defa düştüğümü hatırlıyorum. Ayağım kayıyordu. Sürekli hızlı çalışmaktan. Sürekli koş…
Koç Üniversitesi Hastanesi’nde hasta bakıcı olarak çalışan bir işçi; çalışma koşullarının her geçen gün zorlaştığını; mobbing, iş kazası, taciz ve iş yükünün sürekli ağırlaştırıldığını Karşı Mahalle’ye anlattı.
Koç Üniversitesi Hastanesi, “…yenilikçi yaklaşımı ve Kuzey Amerika standartlarındaki dinamik ekibiyle sağlık sektöründe nitelikli insan kaynağının yaratılmasına katkıda bulunmayı amaçla”sa da çalışanları aynı fikirde değil. 410 yataklı hastanenin bu tanımıyla temizlik ve hasta bakımı işçilerinin çalışma koşulları birbiriyle örtüşmüyor.
Sevgi* Topkapı’daki Koç Üniversitesi Hastanesi’nde yedi yıldır hasta bakıcı olarak çalışıyor. Görev tanımı ‘hasta bakıcılık’ olsa da getir götür işleri de dahil olmak üzere birçok iş yaptığını söylüyor.
Mikrofonumuzu Sevgi’ye uzatıyoruz…
Ben orada hasta bakıcı diye geçiyorum. Hasta bakıcılık işini yapıyorum ama ekstradan da getir götür işlerini yapıyorum, nerede eksik eleman varsa oraya gidiyorum. Ameliyathanede ihtiyaç varsa ameliyata giriyoruz. Doğumhanede ihtiyaç varsa doğumhaneye gidiyoruz vs. Bazen yoğun bakımın temizliğini bile zoraki bize yaptırmaya çalışıyorlar. Sabah yedi ve akşam yedi çalışma saatimiz. Haftada kırk sekiz saat çalışmamız gerekirken katlardaki ihtiyaçlardan ve işçi eksikliğinden bu haftalık yetmiş iki saati buluyor.
“TAŞERON DEĞİŞTİ, ÖZLÜK HAKLARIMIZ GİTTİ”
Ücret farkı alıyor musunuz?
Hiçbir şekilde ne gece farkını ne de kapalı alan farkını almıyoruz. Servis personeline ihtiyaç duyulduğunda o zaman ekstra mesai ücreti alıyoruz. Fakat taşeronun kesintisinden dolayı elimize çok düşük ücretler geçiyor.
Taşeron şirkete mi bağlısınız?
Evet. Yeni ihaleyi alan taşeron şirkete (Euroserve) sözde bütün haklarımızla birlikte geçiş yaptık fakat bazı özlük haklarımızı kaybettik.
Neydi onlar?
Örneğin özlük haklarımızdan çalışanların yıllık kırk beş yaş üstü periyodik bakımları vardı. Bunlar biz Koç’ta çalıştığımız sürece devir yapılsa dahi hiçbir şekilde eksik olmayacağını söylemişlerdi. Yıllık bakımlarımız akciğer, kan, idrar vs. Euroserve’e geçtiğimizde dış laboratuvar getirdiler hastaneye. İnsanların kanlarını, idrarlarını arabanın içinde aldılar. Tabi bu işlemler e-devlette çıkmıyor.
“İŞ ÇIKIŞI ÇANTALARIMIZ ARANIYOR”
Dinlenebiliyor musunuz?
Çalışma süresi boyunca yemek yediğimiz sürenin dışında dinleme molamız yok. Tabii bazen yemeği de yarıda bırakmak zorunda kalabiliyoruz çağırdıklarında. Gece çalışmalarında çok yoğun çalıştığımız için dinlenme odalarındaki koltukta ayağımızı uzatıp dinlenmek istediğimizde supervisorları direkt tutanak tutup uyarıda bulunuyorlar. Uyumak yasak, çıkın hava alın diyebiliyorlar. İnsanız en nihayetinde, yorulabiliyoruz.
Mesai bitip işten çıkacağımız zaman çantalarımız ve üstümüz güvenlik tarafından aranıyor. Bunu sadece temizlik personeli ve bize yapıyorlar. Herkesin gözü önünde çantalarımızı boşaltıp bizi aramaları onur kırıcı. Yakın süreçte arkadaşımızın cebinde üç tane sallama çay çıktı diye işinden attılar. Bu arkadaşımızı ofise çağırıp hırsızlık yapmışsın diyorlar ve kendisi istifa ederse işten çıkışını istifa olarak kaydedeceklerini yoksa siciline hırsızlık, yüz kızartıcı suç olarak işleyeceklerini söylüyorlar. Arkadaş imza atıyor. Ertesi gün evine kağıt gidiyor, hırsızlıktan dolayı işten çıkarıldığına dair. Tabii üstüne dava da açıyorlar hırsızlıktan. Üç tane sallama çay ya…
Yine başka bir arkadaşımız geçenlerde yemekte çıkan elmayı yemiyor ve çocuğuna götürmek istiyor. Güvenlik aramada elmayı götüremeyeceğini söylüyor. Uzun tartışma sonucu arkadaşımız elmayı orada yiyor ve ‘bak şimdi midemde, istersen midemi kes çıkar’ diyor.
Ücretleriniz ne durumda?
Asgari ücret alıyoruz. Kat farkı, kapalı alan farkı ve bayram ikramiyeleri vs almıyoruz.
Kaç kat ve odaya bakıyorsun?
Tek başıma üç kata bakıyorum, kırk yedi oda civarı. Hem çarşafları değiştiriyorum hem hasta bakımlarını yapıyorum hem hasta yürütüyorum, hem de alt ve yara bakımlarını yapıyorum. Genellikle onkoloji ve ortopedi katlarına ağırlık veriyoruz. Ve bunların hepsini tek başımıza yapıyoruz.
“SÜREKLİ KOŞ…”
Yanında kimse yok mu?
Yok. Tek başıma ve hepsine yetişmek zorundayım. En ufak bir iş yavaşlatmaya gittiğinde anında tutanak tutuluyor.
Kaza geçirmemen, meslek hastalığına yakalanmaman mümkün mü?
Günde altı defa düştüğümü hatırlıyorum. Ayağım kayıyordu. Sürekli hızlı çalışmaktan. Sürekli koş… Acile indiğimde de ‘Kim sana bu kadar hızlı koş diyor? Bizi niye aramıyorsun?’ aradığımızda da bizi neden arıyorsunuz diyorlar. Sağlık sorunu yaşadığımızda muayene olmak istediğimizde ücret kesintisi yapıyorlar. Oysaki biz oranın çalışanıyız ve orası bir hastane…
KADINLARA HAKARET
Biz hasta bakıcılarına ve temizlik işçilerine bakan müdür var. Toplantıda kadınlara ‘Kaldırın kıçınızı işinizi yapın. Ben hepinizin kocası sayılırım, gerekirse ağzınıza sıç..m’ gibi şeyler söylüyor toplantıda, çoğunlukla kadınlara.
Sendikal süreciniz nasıl gelişti?
İşimizi de kaybetmek istemediğimiz için sendikaya başvurduk. Yani birileri bizim sesimizi duysun. Koç Holding gerçekten karlarına kar katarken bizi bu kadar yok sayması, üzerimize gelmesi, ezmesinin durdurulmasının gerektiğini düşündük ve sendikaya gittik, başvurduk. Üyelik çalışmalarını yaptık… Sendikaya üye olduğumuz için de hastanede çalışan amirler tarafından çağrıldık. Sendika çalışması yapamayacağımız, aksi takdirde işimizden olacağımız söylendi.
Hastaları da taşıyorsunuz…
Hasta yatakları oluyor. Yataklar çok ağır. Üç yüz kiloya yakın yataklar var. Ve bu hastaları yatakla birlikte tek başıma çekiyorum. Tek başıma çeke, çeke altıncı kattan eksi bir katına kadar röntgene, akciğere götürüyorum. Destek istediğinizde asla destek gelmiyor. Bu arada ben elli altı kiloyum.
Hastalara verilen suları katlara biz taşıyoruz. Koliler taşıyabileceğim ağırlıkta değil. Taşırken boyun düzleşmesi, bel fıtığı, sinirlerde yırtılma gibi şeyler oluyor. Yönetime söylediğimizde ikiye bölüp taşıyın diyorlar.
Yatağa bağlı hastalar var, onlara prezervatifleri sağlıkçılar takması gerekirken bize taktırıyorlar istemediğim halde.
Hemşirelerin yapması gereken işleri bize yaptırıyorlar. Oysaki başhemşire sürekli bize ‘sağlık çalışanı değilsiniz’ diye de vurguluyor.
Bir günün nasıl geçiyor?
Bütün işleri tek başımıza yapıyoruz. Yatağı bırakıp, koşuyoruz çarşaf değiştiriyoruz. Koşuyoruz, ameliyathaneden hasta alıyoruz. Hemen doktor idrar aldı, hemen o idrarı götür. Ondan sonra diğer kat çağırdı. Hemen oraya duşa gir, röntgen bitti. Hemen hastayı al, hemen, hemen, çabuk, çabuk, çabuk ve yıpranıyorsun gerçekten. Yani biz dinlenme hakkı istediğimizde de “Ne dinlenmesi, bir sürü iş var” diyorlar.
Ve biz bayramların gelmesini dört gözle bekliyoruz. Neden? Çünkü sadece bayramlarda azıcık rahat çalışıyoruz hasta azlığından…
Eğitim aldınız mı?
Ne eğitimi? Hiçbir şekilde eğitim almıyoruz. Bayılan hastaya nasıl müdahale edilir biz bilmiyoruz. Çünkü eğitim almıyoruz. Ameliyattan çıkan bir hastayı biz nasıl yürüteceğiz, bilmiyoruz. Bağırsakları dışarıda olan hastaları biz duşa alıyoruz. Mesela yara bakımlarına bizi tek başımıza sokuyorlar. Ben hangi kremi neresine süreceğimi bilmiyorum. Ve hastaya zarar vermekten gerçekten korkuyorum.
Yakın zamanda işten çıkarılanlar oldu sanırım?
Evet, 11 arkadaşımız küçülme bahanesiyle işten çıkarıldı. Özellikle eski çalışanların bir an önce istifa etmesi için özel çaba harcıyorlar. (Konuyla ilgili haberimiz linkte)
Bizler işimizi hiçbir şekilde kaybetmek istemiyoruz.
Koç holding yönetimine çağrımız, sağlıklı ve güvenli bir şekilde kadrolu çalışanların yararlandığı hakların, bizlere de tanınmasını istiyoruz.
Ayrıca sendikal örgütlenmemizin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
*Burada kullanılan isim işçinin isteği üzerine tarafımızca yazılmıştır. Gerçek ismi değildir.