Çocukluk kahramanlarıma saygıyla

Özgür basın çok zor zamanlardan geçti ama susturulamadı. Bugün yine sürekli basın emekçileri gözaltına alınıyor tutuklanıyor ama gücünü hakikatten alan özgür basın da emekçileri de susmadı, susturulamaz.

Annem Gültan Kışanak 1980 yılında Diyarbakır’da üniversite öğrencisiyken tutuklanmış, 12 Eylül darbesini televizyondan değil, Diyarbakır 5 Nolu askeri cezaevinde ağır işkencelere maruz bırakılarak öğrenmişti. Fakat o karanlık zamanlardan, gazeteci olup hakikati haykıracağım diye çıkmıştı. Babam da aynı yıllarda zor zamanlardan sonra gazeteci olup hakikatin peşinden gitmeye karar vermişti. Ve ikisi de bu ideallerini gerçekleştirip, 90’lar boyunca özgür basın geleneğinin bütün gazetelerinde muhabir, yayın yönetmeni, haber müdür, idari sorumlu gibi çok çeşitli alanlarda çalışarak hakikati haykırmak için mücadele verdiler. Ben de o yılların gazetede bulunan az sayıdaki çocuk tanıklarından biriyim. Az sayıda, çünkü o günlerde Özgür basın geleneğinde gazeteci olmak her an ölümle, faili meçhul edilmeyle, kaçırılmayla, gözaltıyla, işkenceyle ve daha birçok fiziksel ve ruhsal zorlukla karşı karşıya olmak demekti. Böylesi koşullar altında bir çocuk yetiştirmek biraz çılgın işi olsa gerek ki yeterince çılgın bir anne babaya sahibim ben de.

Çocukluğuma dair anılarımın büyük bir kısmı gazetede geçiyor. Bütün o stres ve koşturmacanın içinde fırsat bulup benimle oynayan, beni elimden tutup köşedeki bakkala götürüp çikolatalar alan, canımın sıkıldığını fark edince bana verilen faks götür getir işini büyük bir sorumluluk ve ciddiyetle yerine getirmemi takip eden, gözleri ışıl ışıl parlayan o güçlü, o güzel abilerin ablaların hepsini sevgi ve saygıyla anıyorum her zaman. Çok küçüktüm belki ama onlardan çok şey öğrendim yaşama, umuda, sevgiye, direnmeye dair. O güzel abilerden ablalardan bazıları zamanla gelmez oluyordu. Bir süre sonra da fotoğrafları masalara konuluyordu, anılarına birtakım konuşmalar yapılıyordu. Karanfiller fotoğraflarının önüne konulduğunda, artık bir daha gelmeyeceklerini anlıyordum.

Gazetenin Yenikapı’daki binasına o yıllarda çok fazla baskın oluyordu, çokça tehdit alıyorlardı, bu sebeplerle de kale gibi korunmaya ihtiyaç duyuluyordu gazete binası. Bütün pencerelerinde çok sık örülü demir teller vardı. İçeriden dışarıya bakmaya çalıştığımda bir cephede gibi hissediyordum. Hakikati haykırmak için direnen o güzel insanların cephesi. O yıllara dair anılarımın rengi çoğunlukla gri ve puslu olsa da dayanışmanın en güçlülerine, o karanlığa rağmen eylenip mutlu olabilmenin yollarının her zaman yaratılabileceğine şahit olabildiğim için çok şanslı hissediyorum kendimi.

Gazetenin mizanpajının yapıldığı ışıklı masanın da olduğu bodrum katında, sanırım gazetenin çocuklar için ilk Kürtçe masal kitabı eki olan Rindo’nun da depolandığı yeri su basmıştı bir gün. Herkes işi gücü bırakıp elden ele kovalarla suyu boşaltamaya çalışıyordu. Rindolar kovalarca suyun taşınmasından sonra kurtulmuştu. Her akşam beşte matrisin yola çıkması ve matbaaya yetişmesi gerekiyordu. Kim bu matris neden hep geç kalıyor diye soranları anımsıyorum. Hep de geç kalırdı matris. Benim için ise mizanpaj masası gazetedeki en gizemli şeylerden biriydi. Mizanpaj masasından sorumlu Necmettin amcayla Mahsun abi meraklı bakışlarıma cevap vermek için masaya doğru bir tabure çekip bana da masada düzenlenen filmleri gösterirlerdi zaman zaman. Matris nihayet çıktığında ise, gazete önündeki küçük arsaya ip gerilir, hemen takımlara ayrışılır kahkahalarla ve küçük rekabetlerle voleybol oynanırdı. O kısa ama mutlu anlardan sonra, Fehime ve Şirin ablanın en güzel yemekleri pişirdiği mutfakta hep beraber yemekler yenirdi, sonra gececiler iş başına. Bense çoğunlukla danışma odasındaki sigara kokan koltuklarda uyuya kalırdım.

Özgür basın çok zor zamanlardan geçti ama susturulamadı. Bugün yine sürekli basın emekçileri gözaltına alınıyor tutuklanıyor ama gücünü hakikatten alan özgür basın da emekçileri de susmadı, susturulamaz. Egemenler, boşlukları doldurarak kendi gerçeklik algılarını tarih boyunca yaratmaya çalıştılar. Dezenformasyon bu dönemin de karakteristiğinde önemli bir rol oynasa da hakikat, hiçbir koşulda yılmayan özgür basın emekçileri sayesinde bugün de karanlıkta kalmayacak. Ben de artık “gazeteci olacak çocuk” diye daktilo başındaki bebeklik fotoğrafımla yapılan haberi boşa çıkarmamaya gayret göstereceğim.

  • Evin Jiyan Kışanak’ın Gazete Karınca için yazdığı yazıyı tüm özgür basın emekçilerine sonsuz saygıyla sizlerle paylaşıyoruz.