Düzgün Baba’ya Hasret Olanlar
Alevileri yok sayan, taleplerini kabul etmeyip baskı, zulüm ve asimilasyonla parçalamaya, yok etmeye çalışanlara karşı verdiğimiz mücadeleden daha fazlasını toplumumuzun birliğine ve dirliğine vermek zorundayız.
Alevilerin gündemlerinden biri sıcak tartışmalarla ve çözümü bekleyen yanıyla hâlâ konuşulmaya devam ediliyor. Konu ile ilgili kim haklı kim haksız konusundan çok yaşanan ve yaşanacakların Aleviliğe ve Alevilere etkisini görmek ve buna uygun çözüm adımlarının atılması için çaba göstermek gerekiyor.
2 Temmuz 1993’te Sivas Katliamı’nda yitirdiğimiz Hasret Gültekin’in Düzgün Baba’da dikilen heykelinin Düzgün Baba Cemevi tarafından kaldırılmasından bu yana yaşanan tartışmalar, kurum açıklamaları, düzeyli düzeysiz bireysel paylaşımlar bu yol için bedel ödemiş bir can ve kutsalımız üzerinden yürütülen tartışmalar vicdanları rahatsız edici durumlara getirmiştir. Sadece değerlerimize değil kurumlarımıza yönelik kin ve nefret söylemleri de ayyuka çıkmıştır.
Aleviler yüzyıllardır her türlü baskı ve katliamlara rağmen bütün sürekleriyle varlığını sürdürmeye çalışan inancını yürütmeye ve Yol’a revan olmaya devam etmektedirler. El ele, el Hakk’a düsturunu unutmadan talibin Pir’e, Pir’in talibe ve her bir Alevi’nin birbirine karşı sorumlulukları yanında Alevi kurumlarının da her birinin toplumumuza karşı sorumlulukları vardır. Bir türlü istediğimiz düzeye getiremediğimiz birlik meselesi de bu sorumlukların bir tanesidir.
Alevileri yok sayan, taleplerini kabul etmeyip baskı, zulüm ve asimilasyonla parçalamaya, yok etmeye çalışanlara karşı verdiğimiz mücadeleden daha fazlasını toplumumuzun birliğine ve dirliğine vermek zorundayız. Gerek kurumların gerekse kişilerin düşüncelerini açıklarken kullandığı dil ve üslup konusunda gereken hassasiyetin gösterilmesi; birliğe, dirliğe ve vicdanlara yara vermemesi önemlidir.
Hasret Gültekin Can’ımızın heykelinin dikilme ve kaldırılma süreçleri içinde birçok hatayı barındırmaktadır. Yanlış atılan adımlar, izlenen yol, yürütülen tartışma ve yaklaşımlar Alevi Yol erkanından uzak, ötekileştirici, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı yanıyla birçok Alevinin gönlünü de yaralamıştır.
Bu sürecin içinde olan PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği), DAD (Demokratik Alevi Dernekleri) ve Düzgün Baba Cemevi’nin yersiz ve ölçüsüz tartışmaların parçası haline getirilmesi, bu seviyede tartışılması ve karşı karşıya getirilmesinin Alevi hareketine olumsuz etkisinin olacağını ve uzun yıllar onarılamayacak tahribatlar bırakacağını düşünüyorum.
Çünkü bundan istifade etmek isteyenler algı operasyonu yaparak konunun farklı yönlere kayması için çaba sarf etmektedirler. Kurumlar arası ve bölgesel tartışmalar, ayrışmalar kime neye hizmet eder bir oturup düşünmek lazım. Bu yöntemde ısrar edenler Alevilerin mücadelesine, birliğine ve Yol’a zarar vermeye devam ederler.
Nasıl Düzgün Baba sadece Dersim’dekilerin değil tüm Alevilerin ortak değeri ise Hasret Gültekin de tüm Alevilerin ortak değeridir. Alınan veya alınacak kararlarda sadece bölgesel hassasiyet değil vicdanları yaralanan tüm Alevilerin vicdanını rahatlatacak ve Alevice yol yöntemlerle çözüme ulaşarak kararların alınması önemlidir. Yaralanan vicdanları kuru bir özür ile geçiştirmek hoş olmayacağı gibi heykelin farklı bir yere konulması da gönülleri de birlemeyecektir. Bir toplumun sorunu haline dönüşmüş konularda bölgede yaşayanların rızalığı değil toplumsal rızalık esas alınmalıdır. Mademki süreç yanlış yürütüldü, doğru olanı yaparak süreci sonlandırmak gerekiyor. Hasret Gültekin’in heykeli söküldüğü yere tekrar konulmalı ve bundan sonra için bölgenin hassasiyeti dikkate alınarak başka tartışmaya yol açacak girişimlerden de uzak durulmalıdır.
Düzgün Baba’ya hasret olanların da dileğidir ki her defasında dünyanın dört bir yanından ziyarete gelip niyaz olanlar bu anıt ile Madımak Katliamı’nda Hakk’a yürüyen Can’larımızı da bir kez daha anıyor olacaklardır.
Gönüllerin birlenmesi, gelecekte yaşanabilenecek ayrışmaların ve sıkıntıların önüne geçmek adına kurumlarımızın ve bu konuda duyarlı Can’ların bir an önce harekete geçip süreci Alevilerin birliğine ve dirliğine hizmete dönüştürmelidir.
mende sığar iki cahan, men bu cahana sığmazam,
cevher-i lamekan menem, kövnü mekane sığmazam
Seyyid Nesimi’inin sözlerine beste yapan, İstanbul’da sürgün yaşayan Ehl-i Hakk yarenimiz, dostumuz Cavit Murtezaoğlu Hakk’a yürüdü. Şair ve müzisyen kimliği ile dünyaca tanınan dostumuzun devr-i daim olsun ışıklar içinde uyusun.
Aşk ile…