Maraş’ın Yansımaları

İttifaklar nedeniyle sağa açılacağım, oy toplayacağım amacını fütursuzca sürdürmek size oy verenlerin canını yakmaya dönüşmüşse o liderin bir durup ben ne yapıyorum diye kendini sorgulaması gerekiyor.

Dünya 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında en vahşi katliamlardan bir tanesine şahit oluyordu. Maraş’ta faşist güçler kullanılarak Alevi yerleşim yerlerine saldıranlar Alevileri diri diri yakarak, kurşunlayarak, baltalayarak, çocukları bacaklarından ikiye ayırarak katlediyorlardı. Sadece bunu fiili yapan faşistler değil bunun emrini verenler, izleyenler, durdurmak için müdahale etmeyenler, yargılama sürecinde cezasızlık uygulayanlar, faillerini ödüllendirenler bu katliamın suç ortağıdır.

Öldürülen 111 insanın (bu resmi sayı, daha fazla can kaybının olduğu tanıkların beyanında bulunmaktadır), yaralanan yüzlerce Can’ın ve göç ettirilen binlerce insanın (amaçlarından biri de demografik yapının değişmesi idi ki başarılı oldular) vebaline de ortaktırlar. Suç ortakları adil bir şekilde yargılanıp mahkûm olmasalar bile insanım diyenlerin vicdanlarında mahkûm olmuşlardır.

Demokrasinin gereği katliamlarla yüzleşme talebi yıllardır güncelliğini korurken bırakın yüzleşmeyi halen Alevilerin acısını yaşamaya bile tahammülleri olmayanlar pandemi bahanesiyle anma etkinliğini yasaklamaya çalışıyor. Binlerce kilometre uzaktan her yıl olduğu gibi bu yıl da gelen Can’ımız Britanya Alevi Federasyon Başkanı İsrafil Erbil havalimanında gözaltına alınıyor. Sebep geçen seneki Maraş anmasındaki konuşması. Yani anlayacağınız sindirme politikaları tam hız devam ediyor. Pandemi fırsatı ele geçmişken anma yürüyüşünü iptal ettirmek orada yıllar sonra elde edilen kazanımımızı sekteye uğratmak amaçlıdır.

Demokrasi mücadelesinde ciddi emek harcayan Aleviler bu acılarının diğer toplumlar veya topluluklar tarafından görülmesini ve acıya ortak olunmasını beklerken yine ana muhalefet partisi başkanının İstanbul kurmayları ile Maraş Katliamı’nın yıldönümü sabahı bu katliamın baş sorumlusu MHP kurucusunun eşini ziyarete gidiyor.

Hadi mafya bozuntusu Alaattin Çakıcı’nın tehditleri sonrası size destek verdi diye siyaseten nezaket ziyareti yapmanız gerekiyor, onu anladık. Peki neden bu tarihi tercih ettiniz? O kadar Alevi’den oy almasına rağmen, kendisi Alevi kökenli olmasına rağmen, bir sürü Alevi vekili ve partili arkadaşı olmasına rağmen bu kişilerden hassasiyetler konusunda görüş alamaz mıydı veya bir kişi uyaramaz mıydı? Alevilere de nezaket gösteremez miydi? İttifaklar nedeniyle sağa açılacağım, oy toplayacağım amacını fütursuzca sürdürmek size oy verenlerin canını yakmaya dönüşmüş ise o liderin bir durup ben ne yapıyorum diye kendini sorgulaması gerekiyor.

Çünkü bu Alevilerin canını yakan ilk örnek değil. Daha önce de faşist Ozan Arif ile Pir Sultan Abdal bir tutulmuştu. Gereken tepkiler gösterilmesine rağmen farklı bir örnek ile karşımıza bir daha çıkılması sabırları zorlamak anlamına geliyor.

Kendisinin Alevi kökenli olması bir kenara bir sosyal demokrat partinin başkanı olması nedeniyle bile bir kere ne Sivas ne Çorum ne de Maraş’ta bizlerin yanında olmamıştır. Biz 19 Aralık’ta bedel ödemiş bir ailemizi ziyaret eder, belki acılarına ortak olur diye beklerken o tercihini katliam ortaklarından yana kullanmıştır. Sabah ziyaretinden sonra da akşam Maraş Katliamı’nı kınayan mesaj atabilmektedir. Gerçekten de çok duyarlısınız genel başkan! Maraş Katliamı’nın siyasilere yansımasını da böyle imiş maalesef…

Alevi kurumlarımız anında refleks gösterip basın metniyle tepkilerini ortaya koymuştur ama yeterli midir? İğneyi başkasına batırıyorsak çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor. Bu yaşananlar Alevi kurumlarının siyaset ilişkisini bir türlü olması gerektiği gibi şekillendirmemesinin sonucudur. Sonuçta siyasiler -ama eksik ama cesaret ama farklı niyetle- bu olumsuzluklar nedeniyle Alevilerin vicdanını yaralamaktadır.

Maraş’ın Alevilere yansımasını bir iki kelam ederek yazıyı sonlandırayım. Maraş Katliamı sonrasında diğer katilamlara yansıması özellikle Çorum ve Gazi’de görülmüştür.  

Çorum’daki direniş yaşanan Maraş deneyimi sonrası barikat ve savunma üzerine olmuş ve en az kayıp ile atlatılmıştır. Keza yine Gazi Mahallesi’nde yaşanan katliamda ise İstanbul’un her tarafından oraya gelen binlerce insanın sahiplenme, dayanışma ve ortak mücadele anlayışı nedeniyle daha az bedel ödenmiştir.

Kurumlara yansıması ise sadece anma düzeyinde kalıp bir dahaki yaşanacak katliama karşı neler yapılabileceğinin bile tartışılmadığı; bununla ilgili herhangi bir aksiyonun alınmadığı; A, B, C planlarının yapılmadığı gerçekliği ile karşı karşıyayız. Beş yıl önce İştebrak katliamı sonrası önerim halen geçerlidir. Böyle durumlarda acil eylem planını hayata geçirecek bir koordinasyonun kurulması önemlidir.

Aşk ile…