Covid-19 ve Yeni Dünya Düzeni
Bu salgını fırsat olarak kullanan bir iktidar anlayışı ile de karşı karşıyayız. 8 HDP’li belediyeye kayyum atayan, CHP’li Adana Ceyhan Belediye Başkanı’nı görevden alan ayrıca Kanal İstanbul projesinin ilk ihalesini yapan fırsatçı bir zihniyet ile birlikte bu salgını yaşamaktayız.
Dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde baş gösteren Covid-19 ile mücadele edilmekte, bir nevi yaşam savaşı verilmektedir. Son birkaç aydır yaşanan bu salgın tüm dünyanın yaşam şeklini yeniden belirlemeye sebep olmaktadır. Doğa dengelerinin hoyratça sarsılmasının sonuçlarını yaşarken eski alışkanlıkların tarihe karışacağı yeni bir dönemin başlangıcındayız.
Yaşanan bu salgın yeni bir dünya düzeni yaratmakla birlikte var olan mevcut yaşamımızı da gözler önüne sermektedir. Aslında o çok değer verdiğimiz bilime de gereken önemi vermediğimizi görmekteyiz. Neredeyse tüm dünyanın çaresiz bir şekilde yaşadığı bu salgının bilimsel anlamda önüne geçecek bir şeylerin henüz yapılamaması bunun kanıtıdır. Ülkemizde hala bu salgının önüne geçmek için bilimsel çalışmalara yönelik girişimler beklenirken hükümet akşam namazları sonrası cami hocalarının dualarıyla bu işi aşabileceğimizi zannetmektedir. Dünyanın birçok lideri kamuoyu karşısında salgınla mücadele ile ilgili ülkelerinin ayırdığı bütçeyi ilan etti. Amerika Birleşik Devletleri 2.2 trilyon dolar bütçe ayırırken Avrupa ülkeleri yüzlerce milyar euro bütçe hazırladı. Peki Türkiye bu salgınla mücadele için ne kadar ayırdı? Cumhurbaşkanı bu salgın için tüm Türkiye’ye 100 milyar lira ayırdıklarını beyan etti. Ülke sağlığından daha değerli olan Kanal İstanbul projesi bile 110 milyar lira. Önlem paketine baktığımızda tamamen büyük işverenlerin lehine, neredeyse adı bile geçmeyen emekçi kesimin aleyhine bir önlem aldıklarını gördük. Sadece emekli aylığı 1500 lira altında olanların maaşını bu orana çekmeleri yetersiz ama olumlu idi. İŞKUR üzerinden ücretsiz izne çıkartılan işçilerin maaşlarının %60’lık kısmının ödeneceği söylendi. Yalnız burada bile işsizlik maaşı alma kriterlerinin uygulanması, işe yeni giren veya kriterlere uymayan birçok işçiyi mağdur edecektir. Sağlık Bakanı “Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin.” derken alınan önlem paketi sonucunu da eklersek emekçi kesime herkes kendi başının çaresine baksın mesajı verilmektedir. Emekçiler için çok daha sancılı bir sürecin yaşanacağı kesin ama bu süreç sonrası yeni bir şekillenmenin neresinde olacaklarına da karar vermelidirler. Yani bu salgın ile artık kapitalizm ve sosyal devlet (nasıl bir sosyal devlet) anlayışının sorgulanacağı günlerdeyiz.
Kapitalizmin insani yanlarının bir sınava tabii olacağı bu süreçte (ki her şey insan için olmayan bir sistem) tüm dünya halkları kapitalizmi sorgulamaya başlayacaktır. Kapitalizm en az yara ile bunu atlatmaya çalışacak belki de yeni evrilmelere maruz kalacaktır. Yaşadıklarımız içinde kesin olan bir şey ise herkesin yaşamını dijital-sanal yaşam ile uyumlu hale getireceğidir. Önceden sadece gençlerin kullandığı internet bankacılığı, internet alışverişleri gibi uygulamalara şimdi online eğitim, uzaktan eğitim gibi dayatmalarla birlikte toplum sanal yaşama alıştırılıyor.
Bu salgını fırsat olarak kullanan bir iktidar anlayışı ile de karşı karşıyayız. 8 HDP’li belediyeye kayyum atayan, CHP’li Adana Ceyhan Belediye Başkanı’nı görevden alan ayrıca Kanal İstanbul projesinin ilk ihalesini yapan fırsatçı bir zihniyet ile birlikte bu salgını yaşamaktayız. Gerek seçilmişleri görevden alan gerekse seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve İstanbul’da yaşayanların çoğunun karşı geldiği Kanal İstanbul projesinin ilk adımını atarak millet iradesini yok saymaya devam eden bir iktidar anlayışı dayatmalarına devam etmektedir. Herkesin sağlık ve geçim derdine düştüğü bugünlerde bu adımların atılması bir aymazlıktır. Ayrıca ihalenin yapıldığı gün sonrası görevden alınan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Yanlış yaptığı için mi görevden alındı yoksa tepkili olan halkın gazı alınması için mi görevden alındı, onu sonraki günlerde göreceğiz.
Salgın nedeniyle ibadethanelerin kapatıldığı bugünlerde özellikle cemevlerimizin sadece Hakk’a uğurlama erkanı yaptığını ve diğer hizmetleri durdurduğunu biliyoruz, madem ki zorunlu olarak durdurduğumuz hizmetlerimizi yapacak durumda değiliz öyleyse bizim inancımızın gereği olan lokma kültürünü de bu geçici sürede dayanışma için kullanmamız elzem bir sorumluluktur. Yaşam ve geçim derdinde olanlarla dayanışma adına yedisi, kırk ve senelik lokmalarımızı durumu olmayan çevremizdeki insanlarla paylaşmak hem insani hem de inancımızın gereğidir. Yine kurumlarımızın koordinasyonunda oluşacak bir birim ile zor durumda kalanlarla dayanışma ağını örmemiz gerekiyor.
Bugünleri dayanışma ile aşabiliriz.
Aşk ile…