Osmanlı’nın Torunları Çalışıyor Fethetmeye Merih’i, Övün Dur, Kanla ve Gururla Yaz Bugünkü Tarihi
Hıfzı Süha Ölçer
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
Nice badireler atlatmış, lâkin memleketi topyekûn çöküşe sürükleyecek o büyük tehlikeyi henüz savuşturabilmiş değiliz. Yoksulluk, sefalet, kin, nefret, düşmanlık, bağnazlık, alçaklık tavan yapmış; tarihte görülmedik belâ ve musibetler gelmiş dayanmış kapıya. Cenâb-ı Mevlâ’nın embesil kullarından bol miktarda ihsan eylediği ol şu cennet vatanın ufkunu saran kara bulutların ne dağılacağı var ne de rahmet taneciklerinin yağacağı. Sonu hüsran da olsa ardın sıra koşturur, büyük ümitlerle bağlanırız her bir kurtarıcıya; a cancağızlarım, nasıl dayanırız biz bu sonu gelmez acıya!
El evvel mağdur ve mazlum el ahir mağrur ve zalim olan bilcümle hayırsızların üzerinde tepiştikleri işbu topraklarda süregelen tahta oturma, eşi dostu kayırıp cukkayı doldurma kavgalarının önü arkası kesilmez. Galibin hemen yanı başında olup yaltaklanan, mağluba uzak durup atarlanan puştlar; şahsi menfaatleri uğruna doğruları eğip büken, yalan yere şahitlik eden ilkesiz, omurgasız namussuzlar; kanı ve şiddeti hayat tarzı olarak benimsemiş, fikir ve hikmet düşmanı ırkçı mendeburlar; bütün yükü yüklenen, işbu müşkül, düşkün, onur kırıcı, utanç verici vaziyete rağmen ha bire diklenen iradesiz ahmaklar, hiç ama hiç eksilmez. Hanidir memleketin başına musallat olan sinsi, kinci, ol şu bizim dinci yobazlar, hakkın ve hakikatin hilâfına, siyaseten kusurlu önceki merdutların hiçbirine benzemez, gayri.
Hamaset-i millîye ve dahi din-i manevîye mevzubahis olduğunda yedi düvel sekiz olsa fark etmez şiarıyla ol şu kâinatta fevkalâde mühim bir yer işgal eden Osmanlı’nın torunlarına husumet besleyen, her milletten insan evladının ortak vatanında Ali kıran baş kesen son devrin sultanına biat etmeyen, aleyhte faaliyetlere gün be gün bir yenisini ekleyen asiler de ne denli zorbalığa maruz kalırsa kalsın, asla sinik vaziyette, uslu uslu, hareketsiz ve de sessiz yerinde duruvermez. Karaya sabun; işbu deli yüreklere gaz ve sopa neylesin.
Ol şu bizim yerli ve millî iktidar bir merminin, kıt kanaat geçinen ahali ise her gün sofrasından eksilen bir ekmeğin derdinde iken; hak, hukuk, adalet, hürriyet, müsavat, dört başı mamur müreffeh bir hayat içün her şeyini feda etmeye hazır ve nazır, haysiyet ve mes’uliyet sahibi oyunbozanların lehine gün doğmasın. Maazallah, haram lokma yemenin azabından korkmayan arsızlardan tek tek hesabın sorar; aptal, budala, cahil, yalancı, riyakâr, hamaset tellalı kudurukların saltanatını başlarına yıkarlar. İnsana kıyan, tabiatı yağmalayan, emekçiye, kadına, hakkını arayana, sulhtan ve çoğulculuktan yana tavır koyana doğru dürüst yaşama hakkı tanımayan işbu ilkelliğe dur diyerek, ol şu kirli, puslu havayı dağıtır; tepeden inme usullerle, bambaşka gayeler güderek pusuda bekleyen fırsatçı şabalakları hayal kırıklığına uğratırlar.
Mamafih, sök dişini küffarın gazaba gel; sür atını yaban ellere, var dile gel; yakışır sana padişahlık, sultanlık, hiç durma dinsiz imansızların hakkından gel; ol ferman senin, buyruk senin, nasıl diler isen öyle yapa gel ya Tayyib! diyerekten, cezbeye tutulan aklı kıt has kulları tefeye koyarak; ilme, mantığa, hakka, hakikate hiçbir surette uymayan işbu müsamerelik nizamın da elbet bir gün tarihin çöp sepetini boylayacağını umarak, doğru bildiği yoldan dimdik yürüyüp hedefe varmak isteyenleri ciddiyetle takibe almalı, peşlerini bırakmamalı. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan, dün söylediğinin bugün tersini yapmaktan, cümle âlemi karşısına almaktan sakınmayan Uzun Sultan hazretlerine en nihayet özürlü muamelesinde bulunarak, büsbütün icraatlarını sulandıranlara iftira ve hakaretlerle saldırmalı, ağızlarını açar açmaz derhal kapatıp susturmalı, bilvesile zindana tıkmalı yahut eskimez usullerle başlarını gövdelerinden ayırmalı gayri, ey ihvanlar!
Ergen ateşi başına vurdukça car car carlayan, hesapta olmadık, işine gelmedik hallerde hemen parlayan hünkârımızın sabrını zorlamaktan beri durmayan dinsiz imansızlar, ne ayak bastıkları yerin sıradan topraklar olmadığını bilir, ne şehitler tepesini boş bırakmayan gencecik ana kuzularını yüceltir, ne de kan kırmızısı bayrağın tüm günahları, pislikleri akladığı işbu kirli çarkın dişlisi olmayı yeğlerler. Eceli yaklaştıkça azan, Osmanlıcı, ırkçı, gerici andavalların saf tuttuğu işbu iktidarın usulsüzlük, şımarıklık, yalan dolan ile pata küte yol alma; edepsiz ve insafsızca yağmalama; bolca israf ve harcamalarda bulunma; gözleri kara, kalpleri katı, pervasızca zulme sarılmalarına bütün kuvvet ve cesaretiyle karşı duran bazı hainler, her halükârda teslimiyet göstermeden, farklı kimlikler altındaki bilcümle müstebitlerle nasıl başa çıkılması gerektiğini çok iyi bilirler.
Binâenaleyh, Uzun Sultan Receb Tayyib Han’ın evlere şenlik hiddetinden; yaltakçı, aşağılık din istismarcılarının nefretinden; gözleri kör, kalpleri mühürlü sürünün öfkesinden çekinmeyen isyankârlar; hep birlikte daha yaşanabilir, insanca, güzel yarınlara kavuşuncaya dek haklı istek ve mücadelelerinden vazgeçecek, pes edecek; çıkarına bakan makam mansıp budalalarının çemkirmelerine aldırıp hemen sinecek değiller. Had bilmezlik ve cehalet kumkuması muhafazakâr din bezirgânlarının sapıklık derecesinde artan sıkıntı ve eziyetlerinden kurtuluşun yegâne anahtarı, hilâfet-şeriat-saltanat aleyhtarı, işbu dışlanmış ve dahi cennetten kovulmuşları bertaraf etmenin tek yolu Tek Adam’ın etrafında tek yumruk olmaktan, her nevi ahlâksızlık ve çirkinliğe başvurarak harala gürele cebelleşmekten geçer.
Numunelik zorbaların baş tacı edildiği; kifayetsiz muhterislerin hevesini aldıktan, berbat bir halde bıraktıktan kelli birbirlerine devrediverdikleri işbu zavallı memleketin asıl kuvveti, etliye sütlüye karışmadan aymazlık ve gaflet içerisindeki kulların birliği, dirliği ve hakikatle yüzleşmekten uzak cahil cesaretidir. Dolayısıyla, her bir cepheden üzerimize doğru yürüyen hasımlar ne denli akıllı, zeki, medenî olursa olsun, ileri seviyede ha bire gelişmişlik alâmetleri gösterirse göstersin, hiçbir keferenin, imanı sağlam, bir Türk olmanın bahtiyarlığıyla kendini zirvelerde sanan ol şu bizim ahalinin karşısında dayanabilmesi mümkün değildir.
Ey Recebistan’ın istikbalinin evlâdı! Beşikten mezara kadar öcüler, hainler, düşmanlar ile korkutularak seve seve bedel ödemeye alışık sen gibi nice isimsiz kahramanlar, cenk meydanlarında ya şehid ya gazi oldu; muktedirlerin tahtını, Türklüğün şanını, şerefini korudu. Durma gayri koştur bu yolda; arş ileri marş ileri, dönmez geri Türk’ün neferi. Osmanlı’nın torunları çalışıyor fethetmeye Merih’i, övün dur, kanla ve gururla yaz bugünkü tarihi!