Allah’ın bir lütfu her daim ayaktayız, menzile varmak üzere son duraktayız
Hıfzı Süha Ölçer
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
Takkeli başları, yerleri süpüren uzun cübbeleriyle takla üstüne taklalar atarak; çoğu lafına yalan, çokça malına haram katarak; kendi gibi olmayana kudurasıya çatarak; Allah’ın boyasıyla boyanıp, şeytanın hileleriyle donanarak; devr-i iktidarlarının nimetleriyle vecd halinde ve tabii büyük bir cehd ile sorgusuz sualsiz Uzun Sultan hazretlerine biat eden yerli ve millî taifeye karşı amansız faaliyetler içerisindeki taraflı tarafsız kulların miktarı artmaya, bazı dinsiz imansızlar ise ölçüyü kaçırmaya başladı. Fırtına ha koptu ha kopacak, yeşil renkli istibdadın müddeti dolacak, baharı bekleyen kumrular kaz gibi yolunacak; ilelebet tek devlet, tek millet, tek bayrak diye bas bas bağıran bir başka ceberudun sesi kulakları çınlatıp duracak, olan yine alttakilere olacak, a cancağızlarım!
Ol şu memleketin makûs talihine en berbat katkılarda bulunup, kâbus gibi tarihine adını altın harflerle yazdıran ehl-i dindar-muhafazakâr kulların iyi ve kötü günde, darlıkta ve bollukta, kederde ve sevinçte, yalanda ve tezviratta, zulümde ve dahi ikiyüzlülükte varlıklarını varlığına hediye eyledikleri son devrin sultanı Receb Tayyibullah hazretlerine olan husumetleri artık yayıla yayıla bütün bir cihanı kaplayan dinsiz imansız, inançsız riyasız, mangal yürekli ve de arsız tipler ile ekip biçmede, yiyip içmede, çekip çevirmede hep ortak olmak üzere topraklarımıza gözlerini diken asilere aman vermeye gelmez. Mamafih, ezelden beri başa geçenlerin başına belâ kesilen işbu isyankârların; hiç hesap vermeksizin dindar ve kindarca saltanat süren; sefahat içerisinde yüzüp de utanmaz, arlanmazca adaletten, haktan dem vuran; kardeşlik-birlik diyerek, öte yanda ayrımcılığın daniskasını yapanların huzurunu bozmalarına müsaade edilir ise, maazallah gerisi gelir, korkulan oluverir.
Birlik beraberlik, hinlik cinlik, şirretlik ve de çirkeflikle dolu seferberlik ruhuna en fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, yeteri kadar, rahat rahat otlanamamaktan bunalan, sağa sola kaçışan sürüyü derleyip toparlayacak son kozlarını oynamak suretiyle derhal devreye giren hünkârımızı yalnız bırakmamalıyız. Şöyle ortaya karışık; ezan, tekbir, mehter marşı ve de kurt uluması eşliğinde ortalığı bir güzel çınlatmalı, en ufak bir hareketlenmede din-vatan, bayrak-Kur’an elden gidiyor, gayri karşı darbe hazırlıkları yapılıyor, bakın işte hamsi kavağa tırmanıyor, diyerekten yaygarayı koparmalıyız, ey ihvanlar!
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp diğer yanda sarayın boyunduruğu altına girerek sâfiyâne kenetlenmeli ve dahi parçalanıp bölünmemeliyiz. Zıllullah-ı fi’l-âlem Receb Tayyib’in üzerinize yağdırıverdiği ganimet ve dahi fırsatları iyi düşünün. Hani siz birbirinize selâm vermekten dahi çekinip, yer altına çekilerek gizli gizli düşmanlık eder idiniz de, o boyu uzun gelgit akıllı zat; münafıklık, fenalık, desise, haset, nefret ve dahi hırsla dolu kalplerinizi birleştirmişti. İşte o şanı yüce Reis’in nimet-i iktidarı sayesindedir ki; tepeden inme yağma, talan, yalan, zorbalık ve küstahlıkta birbirinizle yarış halinde yeniden ayaklanıp kardeşler oluverdiniz. Yine siz ümmet-i Muhammed’in güzide neferleri, postal hâkimiyeti altında bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o büyük takıyye ustası Tek Adam kurtarmış idi. İşte artık aklı başında her bir yaratılmışın ismine ve dahi cismine aşina olmaktan gına getirip yakasını silktiği Uzun Sultan hazretleri, hayat iman ve cihattır diyerek muarızlarına cehennem azabı yaşatan siz kullarına apaçık kin tohumları eken telkinlerde bulunuyor ki, işbu saltanatın ömrüne ömür katasınız.
Hafazanallah, işbu devran balon gibi sönecek, herkes birbirinin arkasına saklanıp entrikalar çevirecek, gemiyi bir bir terk eden fareler hünkârımızın tahtını kemirecek, boğazına kadar zulme ve haksızlığa uğramış Recebzede kullar yeter gayri diyerek arşı titretecek olurlar ise, resmen yok olup gitmek, iskambil kâğıdı gibi devrilmek işten bile değildir. Çarpık çurpuk, yamuk yumuk, uçuk kaçık, alçakça ve namert tedbirler almak bizden, takdir ve tecelli Cenâb-ı Mevlâ’dandır.
Binâenaleyh, düşman ayağının bile basmakta çekimser kaldığı, hâlâ gıdım gıdım gelişmekte olan işbu memleketin, hamasi nutuklar eşliğinde biricik ve tek olduğuna kanaat getiren milletin, gelmiş geçmiş idarecilerin en dindarı, asrın en müstebit hükümdarı Uzun Sultan hazretlerinin bekası içün her nevi fedakârlığa katlanmaktan, doğru ve helal olanı terk edip, yanlışa ve harama bulaşmaktan, kanlı tezgâhlara bile başvurmaktan imtina etmemeliyiz. Yeter ki hilâfet ve dahi şeriata giden o şanlı, mübarek yolun takipçisi abidik gubidik eblehler dimdik ayakta kalıversin.
Bu davanın sahibi Hak’tır; lâkin Hak adına ne kadar çok kan dökülür, hak hukuk diyenlerin üzerine var kuvvetiyle çökülür, adalet ve hürriyet isteyenlerin bedeni hapislerde çürütülür, uhuvvet ve dahi müsavat ile sulh içinde yaşamayı dileyenlerin üzerine sopayla yürünür ve de gazlı su püskürtülür ise o vakit zafer muhakkaktır.
Cümbür cemaat ezici bir üstünlük taslayarak kendinden geçen ey tasmalı tacizci tecavüzcü, doğruları eğip bükücü, önüne geleni silip süpürücü, ol şu abdestli sömürü ve zulmü sürdürücü, haksızın önünde boyun bükücü, üfürükçü, sansürcü kıl kullar! Hilâfet-i Recebiye ve dahi şeriat-ı garrâ-yı Muhammediye aşkına, dayan gayri, aman verme oyunbozanlara. Şark kurnazı en adi yollara başvursak da, kursağımızdan geçen haram lokmaların sayısını unutsak da, tencereye taş koyup kaynatanların duasını alıp, zengini yağlı ballı yaşatsak da, zıvanadan çıkmış, dibine kadar pisliğe bulaşmış olsak da, hakikate aldırmayıp gün be gün azıtsak da, Allah’ın bir lütfu her daim ayaktayız, menzile varmak üzere son duraktayız!