Posta koyana âşık ise ahali, ister inlet ister gümlet; koyun gibiyse bir millet, haktır ona zillet

Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!

Ol şu sultanlıktan muradımı almamışam, kim var kim yok herkesi şeytanlaştırıp bir güzel taşlamışam;  yaldızı dökülen kir pas içindeki işbu dava uğruna hiç kimse ağlaşıp gevşemesin; zinhar durmak yok, haksızlıktır hukuksuzluktur demeden paldır küldür; zikzaklı, bol tuzaklı, kanlı bıçaklı, salkım saçaklı, bol alçaklı işbu yolda durmaksızın ilerlesin eşim dostum; tahtımla tacımla, esip gürleyen şanımla ilelebet payidar kılın beni, diyerekten her fırsatta bangır bangır cümle kullarına seslenen Uzun Sultan hazretlerini arka taraflarıyla dinleyip de ha bire gaz çıkaran hainler, henüz sayıca değilseler bile akılca üstünlüklerini koruyup, üst üste âdice hamleleri ustaca savuşturmasını biliyorlar, a cancağızlarım!

Hünkârımızın, Türk kanı taşıyan, yüzde yüzü Müslüman, etliye sütlüye karışmayıp, namusluya şerefliye ucuz kahraman kesilen yerli ve millî dümbeleklerden müteşekkil Recebistan hasretine son noktayı koyma peşindeki başıbozuklar, kendi gibi gördükleri ahaliyi ellerinden tutup saflarına katarak sıra sıra çoğalan ve artık sokakları aşıp meydanlara taşan bir kudrete eriştiler. Memleketi çölden yükselen, tek bir şahsın tek söz sahibi olduğu gayri muasır bedevîyet seviyesine indirme heves ve niyetindeki ol şu mütedeyyin cenahın damarına basıp duran muarızlar, bataklığı örtmek içün ha bire üzerlerine çullanan kifâyetsiz muhterislerin maskaralıklarına burun kıvırarak ufka doğru ilerliyorlar. Beştepe’den aldıkları talimatla hakikati tersine çevirme, yalamalık edip yalan üretme gayretindeki kapıkulu neferlere, halis muhlis itaatkâr kör kütüklere karşı bu nasıl pişkince ve dahi tecrübe kokan zekice bir duruştur, ey yârenler!

Hafazanallah, işbu yolda yolakta bir kerecik olsun tökezlemeye görün. Daha ileriye, en iyiye vâsıl olmakta direnen civanmertler, meşaleleri kaptığı gibi bütün alanları doldurarak, memleketi gerisin geriye sürükleyip, en ilkel, en berbat bir istikamete sokanları ateş çemberine alıverirler. Riyakârlık ve yalanı huy, yağma ve talanı meslek edinen, al gülüm ver sümbülüm her daim birbirlerini gözeten muhafazakâr dindar kullar düşkünlüğe uğramasın diye sarf edilen bunca emekler, saman altından su yürütmeler, tertipli tertipsiz çirkeflikler zayi mi olsun? Takdir-i ilahiye ve dahi Uzun Sultan’ın keyfiyetine boyun eğmeyen zındıklar, işbu yerli ve millî, basbayağı kirli istibdat ve dahi saltanat artıklarını çöle mi sürüversinler? Bacımın başörtüsü, fakir fukaranın boğazından kesilerek elde edilen devletlû efendilerin şaşaa ve lüksü, ol şu bizim Receb Tayyibullah’ın tek millet, tek bayrak, tek devlet ve dahi tek adam ülküsü, ne olacak ey ehl- iman!

Birbirinin altını oyan, üsttekine toz kondurmayan ahalinin babadan oğula, dededen toruna sirâyet eden silik ve sinik birliğine, kendinden olanın zulmüne aldırmayan dirliğine kem gözle bakan işgüzarlar; ol şu kadük nizamın bekasına halel getirmek içün didinip durmaktalar. Bayrağını indiremedikleri, ezanını susturamadıkları, devletini yıkamadıkları işbu millet, günü geldiğinde bir köşede bucakta, köprülerin üzerinde, bütün şehirlerin göbeğinde bunları da yola getirmesini bilecek, eğilmek bilmez dimdik başlarından tutup yere serecektir. Ha bire ilerisi içün koşturacağınıza, tarihe dönün de bir bakın, terakkiperver ey gafiller! Sultan-ı şahanemizin başını çektiği Müslüman Türk’ün anavatanında avantadan geçinip de olur olmaz şişinen azgın güruha ağzının payını verip, havasını söndüren; geri kalmışlığa isyan edip, sulh ve selâmet içerisinde, adilâne, pırıl pırıl bir istikbali arzulayan hangi safdil ümidini muhafaza edebilmiş, aklına mukayyet olabilmiştir?  

Küffarı hasedinden çatlatan, mehteri duyar duymaz şahlanan işbu vasıfsız ahali hep kendi kendine ekip biçmiş, kıt kanaat yemiş içmiş; doğru mu değil mi, eğri mi büğrü mü demeden hep büyük lafı dinlemiş; körü körüne inanıp, gayrisi Allah kerim demiş ve dahi makûs kaderine razı olagelmiştir. Her gördüğü sakallıyı dedesi sanarak şalvarına dolanan; tahtını-tacını korumaktan gayri bir derdi olmayanların peşinden ölesiye ve dahi aldanasıya koşturup duran; çilesi bir iken, ona-yirmiye katlanan ve de bir baltaya sap olamayan yığınlar var olduğu müddetçe, tehlikeyi öyle ya da böyle savuşturmak kolaydır. Mamafih, din ve devlet düşmanlarıyla cebelleşir iken; edep, hukuk, mantık, hudut tanımayan her nevi şaklabanlıktan; bilindik, alışıldık, kargalara bile kahkaha attıran, şeytanın dahi yüzünü kızartan icra-ı faaliyetlerden geri durulamaz.

Binâenaleyh, gazabı rahmetini geçmiş, asıp kesmiş, en âlâsından yemiş içmiş, biri birinden güzel şehla gözlü dilberleri sıraya dizmiş ceddimiz ile aynı kafadan olup hâlâ aynı yoldan yürüme azmindeki işbu iktidara sahip çıkamaz isek, vay o ümmet-i Receb’in başına geleceklere, ey ihvanlar! Neyse ki, tedbiri elden bırakmaz bizim Uzun Sultan; ister havadan ister karadan, ister damardan isterse numaradan galeyana gelerek, inananları fiştekleyerek işlerini bitirip, dişlerini söker cümle muhaliflerin.

Başını ezmek, nefes bile alamaz, kımıldayamaz hale getirmek; dinî ve millî şuuru yüksek ol şu memleketin nüfus kaydından düşürmek içün var gücümüzle yüklendiğimiz hiçbir hasım; kolay aldanır, korku ve sopayla içe kapanır, ne ders alır ne akıllanır işbu milletin safdil birlik ve beraberliğinden, linç ve şiddet sever kuvvetinden daha üstün değildir. Gayri bu topraklar öyle rastgele bir toprak parçası olmayıp, suyu ve havası gayet latiftir, kanla alınmıştır kanla verilir. Gelgelelim ahalisi güller açmasa da, güneş doğmasa da, eşi benzeri görülmemiş bir hamakat ve dahi hamaset ile peşin peşin baş koymuştur Müslüman Türkiye’nin yoluna.

Mamafih, kızılca kıyametler koparıp da, korkusuzca ve dahi onurluca bedeller ödeyerek hiçbir yere varamazsınız, bre dinsiz imansızlar! Yepyeni usullerle doruğa ulaştırılan işkencelere doyamaz; ilkesiz, namussuz, alçakların, ırk asabiyesi ve dahi mezhep taassubuyla kudurarak aklı başında bilcümle eşhası cehennemlik, hain ilan eden bilumum yeşil sarıklıların birbirlerini ağırladığı işbu ceberut nizama çaresiz katlanır durursunuz. Ezcümle, posta koyana ezelden beri âşık ise ahali, ister inlet ister gümlet; koyun gibiyse bir millet, haktır ona zillet!