Vur Şanlı Kılıcınla İşbu Nizam Zeval Görmesin, Sen Kelleyi Veriyorken De Alırken De Güzelsin – Hıfzı Süha Ölçer
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
Uzuyor uzadıkça bitmek bilmiyor işbu memleketin derdi; dine yapışıp devletin ipiyle kuyuya inen birileri nihayetinde olur hep efendi; zayıfa aslan kesilir, güçlünün karşısında olur bir kedi; ol şu zalim felek kimine kavun yedirir, kimine kelek; kimine altın sırmalı ipek karışımı yeşil kaftan giydirir, kimine kırk yamalı yelek. İşbu kadim nizam değişir sanma; bu toprakların mayası iyilik tutmaz, hal bu haldır; iki ayaklı yürüyen mallar hep aynı maldır, a cancağızlarım!
Mamafih, olmaz olası kader kime şikâyet edeyim seni bilemem, alnıma yazılmış pek derin yazısın silemem diye için için dövünerek yalana talana, alavere dalavere ve dahi cengâverliğe, renkten renge giren istibdadın her tonuna, dededen toruna sirayet eden işbu kirli, sahtekârca oyuna karşı çıkaraktan ayrı gayrılığa sebep olan bilcümle gayretkeşler, her ne hikmetse rızâ-i ilâhîye boyun eğmeyerek günah işlemekte ve dahi hizaya gelmeyip, Müslüman mahallesinde caka satarak gün be gün ileri gitmekteler.
İşbu dik başlı, kalem kaşlı, kızıl saçlı, her işte birbiriyle eşgüdüm içerisindeki bazı erkek ve de dişi yaratılanı, saltanatın bekasından ötürü öttüre bağırta diz çöktürmek ve dahi seve seve Tek Adam’a biat ettirmek öyle kolay olmuyor; boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor; işbu çark artık eskisi gibi işlemiyor. Mazlumun ayağına batan dikenleri bir kenara savurup kimsenin parmağı kanamasın diye zalimlerin karşısına dikilen, ne zora ne zorbaya eyvallah demeyen asilerin ensemizde hissediverdiğimiz soluklarını kesmek; dağda bayırda, ovada çayırda her daim başlarını uzatarak yakamıza yapışanların defterini dürmek içün tertiplenen onca kanlı, ezanlı, bayraklı, tantanalı teşebbüsler gerisin geriye tepmekte, ey ihvanlar!
İslâm’ın son ordusuna karşı ne ilk ne de son olmak kaydıyla, erkeğiyle kadınıyla cansiperane varoluş mücadelesi veren, dağlar hariç tek dostu kalmayan esmer kulların hizaya gelmeleri içün hassaten ve de mütemadiyen sarayın etrafında birleşiveren öte âlemciler, millîciler, ölü seviciler, kan emiciler, ülkücüler, türkücüler, ipsizler, dipsizler, çakma muhalefetçiler, iştahı kabaran en âlâ yiyiciler, bilumum haysiyetsizler tahammülfersa siyasete dâhil olup, birdenbire kalkıveren arkalarını sağlama almak suretiyle gaza ve niyaza durarak yekvücut olmasını bilmişlerdir. Devletin milletiyle bölünmez bir bütün teşkil edip dimdik sıhhatle ayakta durmasını temin etmek içün ahalinin rastgele dumanını savuruverdiği tütüne bile yasak getiren Uzun Sultan hazretlerine kayıtsız şartsız, amasız fakatsız, ahlâksız tutarsız bir şekilde sadakat yarışına giren kimi kullar bütün bir cihana nasıl da gözü kapalı bir uşaklık, yapış yapış alelâde bir yavşaklık edileceğine dair müthiş bir ders vermişlerdir.
Ahir ömründe hâlâ kendi kendine padişahlık hayalleri kurmakta ve dahi yüksek manevra kabiliyeti ile en zorlu hallerde kolaylıkla sıyrılmakta, hesap vermez söz dinlemeksizin hep üste çıkmakta mahir Receb Tayyibullah’ın lütfu ve keremiyle maddeten ve manen ihya olup azgınca devran süren sarıklı cübbeli, takkeli tesbihli ehl-i iman sayesinde bir kere yükselen işbu yeşil sancak bir daha inmez, bir kez tadına varılan işbu saltanat devrilemez. Ümmetin ve dahi milletin medar-ı iftiharı Uzun Sultan al takke ver külah başa geldi madem, hiç bitmeyecek bu matem. Vicdana gelip başkaldıranlar nihai bozguna uğrayana dek işbu seviyesizce müsamere, hak hukuk tanımayıp hile ve şiddete başvuran ölçüsüz adice mücadele sürdürülecektir, biiznillâh.
Binlerce akılsız başın bir çakıl taşına bile feda edildiği memleketin ol şu kıymetli sersefil yalnızlığına, cümle âlemi karşısına alıp Osmanlıcılık oynayan nev’i şahsına münhasır idare tarzına kafayı takan bazı münasebetsizler; artık hiçbir fenalıktan sakınmayan Beştepe sakini, ezanı, bayrağı, tası tarağı toplayıp gitsin de herkes rahat bir nefes alsın diye mesai harcamaktan yılmıyor, çekinmiyorlar. Sabah can düşmanı iken akşama kalmadan müttefik-dost ilan edilen ecnebiler ve dahi onlarla aynı zihniyetteki birtakım yerli işbirlikçilerin taarruzları karşısında göstermelik birlik beraberlik damarı kabaran, istikbal-i sarayın uğruna al kanlara boyanan, ne ekmeğe ne sevdiğine doymayan gariban ahmak takımı; her nevi yokluğa, çaresizce itilen bin bir zorluğa rağmen hiçbir vakit efendilerin çizdiği yoldan dönmek nedir bilmemiştir.
Binaenaleyh, iman var ise imkân da vardır; hazır imkân elimize geçmiş iken dinsiz imansızlara aman verdirmeden çullanmak şarttır, düsturundan hareketle; uzak ve de yakın tarih boyunca başa geçmiş şapkalı hiçbir devlet ricalinin tevessül ve akıl dahi edemeyeceği pek yaman icra-i faaliyetlerde bulunan takkeli-sarıklı muktedirler, muarızların kökünü kurutup toz haline getirmek içün canını dişine takmışlardır. Acı, kan ve gözyaşı ha bire katlanarak artacak; fakir fukaranın evlatlarının kefensiz naaşları üzerinde yükselen şehitler tepesi hiç boş kalmayacak olsa da; işbu kısırdöngü hiç bitmeyecek, doğru ve hak diye dayatılan yalan yanlış, karanlık, nahak yoldan sonuna kadar yürünecektir.
Eyyy bu vatanın hakiki sahibiyim diyerekten, hakikate sırtını dönüp gözünü kulağını kapayan ışık geçirmez teneke kullar! Birlik, dirlik, kardeşlik ve üç bir yanı derya denizlerle çevrili, sütünü kaymağını ye ye bitmeyen işbu çiftlik gibi memleket içün yeniden yollara düşme vaktidir. Hep birlikte önünüze serilen ganimetlere dört elle sarılın, Receb Tayyibullah’ın peşine takılıp, Allah adın zikrederek salının. Zinhar tefrikaya düşmeyin, olur olmaz her meseleyi deşmeyin.
Dini bütün bir Müslüman; cümle insanlığın elinden, dilinden, belinden, her bi sözünden tam emin olamadığı; itimat, sulh ve selamet telkin etmekten ziyade, köşe bucak kaçıp kurtulmaya çalıştığı; devletine milletine, hükümetine cemaatine, üç kuruşluk menfaatine sadakatle ve celâdetle bağlı gözü pek ol fettan kimsedir. Vaktaki hiç durma; vur şanlı kılıcınla işbu nizam zeval görmesin, sen kelleyi veriyorken de alırken de güzelsin!