Tekrar Silaha Sarılma İhtiyacı – Ayşe Tansever

Anlaşmanın en büyük kazanımı maddi olmaktan çok bilinç olsa gerektir.  En başta silahlı mücadele sanki meşruluk kazanmıştır. Asıl silah kullananın devlet terörü olduğu ve bunun karşısında hak aramak için silaha sarılmanın zorunluk olduğu, başka bir çarenin kalmadığı anlaşılmıştır. Ve de sonuçta bu çatışmada FARC yenilmemiş, Barış Anlaşması’ndaki hakları kazanmıştır. Bir anlamda devleti dize getirmiştir. Şimdiye kadar yerilen silahlı çatışma, halklar gözünde meşru bir zemine oturmuştur.

50 yıl süren bir iç savaş sonucu yerinden olan, çoğu komşu ülkelere sığınan milyonlarca insan,  250 bin ölü, 28 bin cinsel taciz ve binlerce kaybın yaşandığı bir silahlı mücadele ardından sağlanan bir barış anlaşması geçtiğimiz günlerde son buldu. Kolombiya’nın FARC gerilla grubu liderlerinden ve barış görüşmelerine katılmış olan Ivan Marquez, Facebook’tan yayınladığı videoda bir grup eski FARC militanı olarak tekrar silahlı mücadeleden başka çarelerinin kalmadığını açıkladılar.

Videoda Marquez, yanında 30 tane de FARC gerillası ile birlikte “Yeni Güç” (New Power) ismini verdikleri bir azınlık grup olarak silahlı mücadelenin yeni dönemini başlattıklarını açıkladılar. İktidarın anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmemesini gerekçe göstererek anlaşmadan çekilmekten başka seçeneklerinin kalmadığını eklediler. “Yalnızca açık bir süreç ve alternatif hümanist bir hükümet, halkın çıkarlarına ve gerçek kalkınmaya öncelik veren bir arada yaşama senaryosuna giden yolu açabilir.” (1) denildi. Eski stratejilerinde bir değişiklik olmadığını açıkladılar.

Havana barış sürecine katılan herkesi ‘yeniden uzlaşma davasının moral ateşi’ olarak gördüklerini belirttiler. Barış sürecine katılanların ‘gerçek, nihai, istikrarlı ve sonsuz barış yolunda yeni bir diyalog sağlayabilecek, demokrasi ve sosyal adalet yolunda bir koalisyon’ olduklarını söylediler. Kolombiya Komünist Partisi, Milliyetçi Birlik ve diğer politik kesimleri böyle bir hükümetin kurulabileceği barış mücadelesine çağırırıyorlar ve “devrimciler olarak er geç bu yolda buluşacağız” diyorlardı. (2)

Yeni Güç’ün kurulduğunu açıklayan Ivan Marquez’in yanında yine eski FARC liderlerinden Santrich vardı. O da barış görüşmelerine katılmıştı. İkisi de devletin ayırdığı %10’luk kontenjandan parlamenter olmuşlardı. Sonra iktidarın yaptıkları karşısında sandalyelerini bırakıp yer altına çekilmişlerdi. İktidar da yerlerine başkalarını oturtmuştu. İki lider de 860 bin dolarlık ödül ile aranmaktaydı. 

Olaylar hızla gelişti. Video açıklamasının hemen ardından  FARC’ın Parlamenterler grubu silaha yeniden sarılma kararına katılmadıklarını ve eski gerillaların %90’ının hala barış sürecine bağlı olduğunu sert bir şekilde açıkladı. Ancak daha 24 saat geçmeden de Barış Anlaşması’nın gereği kurulan Özel Adalet Kurumu’ndan(JEP) (3) ayrıldıklarını duyurdular.  Ortalık karışık görünüyordu. Hemen ardından Devlet Başkanı Duque, Barış Anlaşması gereği bu parlamenterlere verilen korumaların geri çağrıldığını açıkladı. Kılıçlar çeşitli cephelerden çekildi. İlk  kurşunu Duque ertesi gün ateşledi. Birden 12 eski FARC üyesi öldürüldü. Öldürülenlerin daha önceden belirlendiği açıktı. Duque ‘silaha sarılırsanız hepinizi öldürürüm’ korkusu vermeye çalışıyordu. 

FARC VE İKTİDAR ARASI GÜÇLER DENGESİ

Akla gelen ilk soru şudur: FARC’ın önde gelen gerillalarından bir avuç grubun anlaşmayı bozması kendileri için hayırlı mıdır, değil midir? Barış sürecinden elde edilen bir kazanım var mıdır? Yoksa tersi midir? Yoksul halklar açısından anlaşmanın etkisi nedir?  Bu konuda basına sızan bir yazı ile karşılaşmadık ama ülke durumuna bakınca şunları görmek mümkündür.

İlk olarak anlaşma garantörü ülkeler dahil herkes iktidarın barış koşullarını yerine getirmediğini kabul ediyor. Duque geçen sene koltuğuna oturmadan Barış Anlaşması’na karşı olduğunu açıklamıştı. Barış Anlaşması imzalandıktan sonra 150 FARC lideri ve 700’ün üstünde sosyal aktivist öldürüldü. Anlaşmaya göre korunmaları gerekiyordu ve devlet hiçbir şey yapmıyordu. Hatta katillerin, devletin paramiliter güçleri olduğu su götürmez. Devlet açıkça saldırıdadır, realitede barış yoktur. 

Duque, yalnız eski gerillaları değil tüm halk kesimlerini karşısına aldı. Başkan olur olmaz yayınladığı kalkınma planı ile kemer sıkma politikalarını devreye soktu. Zenginlerden alınan vergileri düşürürken sağlık, eğitim ve emeklilik harcamalarını azaltmaya başladı; üniversitelerin fonlarını kırptı, üniversitelerde terfileri durdurdu, işçi hakları törpülendi. Ordu ve kolluk kuvvetleri geliştirilip modernleştirildi. Kırlarda toprak ağaları, kentlerde kapital güçler altında karnını doyurma mücadelesi veren aç halklara yeni bir savaş açılmıştı.

Barış Anlaşması gereği yığınla şey de bu arada rafa kaldırıldı. Yoksulluktan koka bitkisi yetiştirmekten başka çaresi olmayan köylülere alternatif ürün yetiştirme için bilgi, teknik destek fonu kuşa çevrildi. Kırlara yol, köprü, okul, sağlık ocakları gibi altyapıların yapılması için gerekli olan miktarın ancak % 0.08’i ayrıldı. Yoksul köylüye toprak dağıtım işi unutuldu. İç savaş kurbanlarına verilen tazminatlar yarıya indirildi. Eski FARC ve sosyal halk liderlerinin tekrar topluma kazandırılması ve bazılarının güvenlik güçleri tarafından korunması durduruldu. Söz konusu anlaşmaya, getirilmesi gereken eklemeler yapılmadı. Bu arada öldürülenler de cabası.

YENİ DÖNEM

Sonuçta sırf Barış Anlaşması tarafları değil Kolombiya kent halkları, isterseniz kent küçük burjuvaları diyelim, sokaklardadır. Nisan ayında eğitime getirilecek kısıntılar nedeniyle Eğitim Sendikası iki günlük grev çağrısı yaptı. Öğretmenler, öğrenciler, çiftçiler, işçiler ve emekliler destek verdiler. Birlikte sokaklardaydılar. Okullar işgal edildi. Öfke giderek arttı. Temmuz ayında bir grup sosyal aktivist öldürülünce halk çok öfkelendi ve sokaklara döküldü. March for Life(Yaşam için Yürüyüş) gösterilerinde on binler sokaklarda protestoda idiler. Hatta bu yazıyı kaleme aldığımız sıralar Eğitim İşçileri Federasyonu, tüm ülkede 24 saatlik genel grev kararı aldı. Ülkede gelişmekte olan “ciddi can güvenliği yokluğu” protesto edilecek. Ülkenin aşırı sağ ve uyuşturucu mafyalarının paramiliter güçleri Black Eagels, öğretmenleri tehdit ediyor. Duque iktidar olalı beri 10 öğretmen öldürüldü ve 700 tanesi ölümle tehdit edildi. Bu nedenle öğretmenler grevdeler. Ayrıca bu yıl içinde 226 sosyal lider öldürülmüştür. Duque’nin Barış Anlaşması’na saygı göstermesi de Eğitim Sendikası’nın talepleri arasında. Yerli halklar gene birkaç gün önce yaşam koşullarının iklim sorunu, seller nedeniyle tehlikede olduğunu ve iktidarın bir şey yapmamasını protesto ederek acil yardım çağrısında bulundu. Yani zenginler dışında durumundan memnun olan yoktur.

Öğrenciler de bu gösterilere destek veriyorlar. Duque bu öğrencileri mafya, terörist, gerilla olmakla suçlayıp ebeveynlere “Paranız yoksa çocuk yapmayın! Sonra onlar uyuşturucu satıcısı ve kullanıcısı ya da fahişe oluyorlar.” diyerek halkın öfkesini bir kere daha üstüne çekti. İşçi halkları da bu dönemde tırpanlandığından işçi sendikaları da grevlere hazırlanmaktadır. Sonuçta kentlerde, belki eskiden suskun olan halk artık sesini çıkartmaya başlamıştır. Hatta şu söylenebilir: şimdiye kadar Barış Anlaşması’nı istemeyen kesimler Duque’i koşulları yerine getirmeye zorlamaktadırlar. Hatırlatmada yarar var. 2016’da ilk Barış Anlaşması’nı referandumda halk kabul etmedi. Ülke şimdi başka bir dengeye oturmaktadır.

Barış Anlaşması’nın asıl amacı kırlarda yaşayan zaten yoksul halkların dertlerine çözüm getirerek onların yaşam koşullarını düzeltmektir. Kırlara sağlık, eğitim, altyapı inşası ve toprak verilmesi hep onların özlemiydi. Devletin hep terörist damgası vurduğu FARC’ın kendileri için bu talepler peşinde koşmuş olması onların bilincinde başka değişiklikler yapmış olmalıdır. Terörist kavramı başka içerik kazanmaktadır. Onların, halkların hakları için mücadele eden devrimci güçler olduğu daha bir kabul görmüş olmalıdır. 

Kokain ham maddesi, koka yaprağı üretiminin tüm Latin Amerika için nasıl bir sorun olduğunu burada anlatacak değiliz. ABD ve onunla iş birliği yapan uyuşturucu çeteleri ve devlet kadrolarına uzanan kocaman bir terör, kriminal bir olay. Arkasına gizlenen de paramiliter güçler ile korunmakta ve karşı çıkanların da terörist hatta uyuşturucu mafyası olarak öldürüldüğü bilinir. Kısır bir döngü içinde Kolombiya kırsal kesim halkları çaresiz, nereye savrulacakları, nereye dayanacakları belirsiz yaşarlar. Barış Anlaşması buna bir çare öngördü. Alternatif üretim ve devlet desteği vs.

Aslında bu talep özünde FARC’ın nasıl -devletin savunduğu gibi- kokain ticaretinin arkasında olmadığını ve halktan yana çözümler peşinde olduğunun kanıtıdır. Barış sürecinde de bu madde konusunda devletin bir şey yapmaması elbette asıl suçlunun kim olduğunu daha güzel ortaya koydu. Halklar çok şey öğrendiler. Devlet hem yasaklıyor hem de yasağı kendi bozuyor ve devlet eliyle birilerinin cebi doluyor. Karşı çıkanlar da, paramiliter güçler de öldürülüyordu. Halklar bunları daha iyi gördüler.

Anlaşmanın en büyük kazanımı maddi olmaktan çok bilinç olsa gerektir.  En başta silahlı mücadele sanki meşruluk kazanmıştır. Asıl silah kullananın devlet terörü olduğu ve bunun karşısında hak aramak için silaha sarılmanın zorunluk olduğu, başka bir çarenin kalmadığı anlaşılmıştır. Ve de sonuçta bu çatışmada FARC yenilmemiş, Barış Anlaşması’ndaki hakları kazanmıştır. Bir anlamda devleti dize getirmiştir. Şimdiye kadar yerilen silahlı çatışma, halklar gözünde meşru bir zemine oturmuştur. Şimdi barış koşullarında, silahlar konuşmaz iken neden devlet halkların yaşam koşullarını düzeltmek için bir şey yapmıyor? Hem zenginleri daha zengin ediyor hem de halkın haklarını kesiyor. Karşı çıkanı da ölümle tehdit ediyor, hatta öldürüyor. İşte halklardaki bu bilinç sıçraması FARC barış sürecinin hanesine yazılmalıdır. Biz eminiz ki Yeni Güç grubu tekrar silaha sarılırken halklardaki bu olumlu gelişimi tartmış biçmiştir. Şimdi başlayan yeni silahlı dönem kendilerinin de dediği gibi ülkenin daha adil sosyal bir zemine oturmasına yol açacaktır. 

Son olarak bir şey daha eklenmelidir. Duque iktidarının bu oyunlarının arkasındaki güç ABD’dir. Bilindiği gibi Kolombiya, Latin Amerika kıtasının İsrail’idir. Bir yığın üssü ile bölge buradan denetlenmektedir. Duque iktidarı ABD’nin Bolivar sosyalizmini yıkmak emellerinin baş aktörüdür. Barış Anlaşması’nın bozulmasına da Venezuela’yı alet ediyor. Duque kaçanların Venezuela’ya sığındığı, Maduro tarafından barındırıldığı ve desteklendiğini söylüyor. Amaç açıktır. İlk olarak daha çok ABD saflarında ondan destek almak; İkinci olarak yürüttüğü iç politikanın yaratacağı hoşnutsuzluğu Venezuela’ya açacağı bir savaşla örtmektir. Maduro geçtiğimiz gün FARC’ı barındırdıklarını yalanladı ve ABD askerlerinin sürekli Kolombiya üzerinden tehdit oluşturduğunu açıkladı. 3 ay içinde hava sahası ihlali, savunma sistemine saldırı gibi ülkeye Kolombiya üzerinden 42 saldırı gerçekleşmiş. Maduro’yu öldürme teşebbüsü de bilindiği gibi Kolombiya üzerinden yapılmıştı.

Bize göre Yeni Güç gerillaları mutlaka ülkede değişen bu dengelerin bilincinde hareket etmektedirler. Yıllardır anlatmaya çalıştıkları gerçekler Barış Anlaşması ile kör göze batar olmuştur. Kentlerdeki işçi, eğitim, öğrenci vs. gibi kuruluşların Duque’i Barış Anlaşması’nın hükümlerine uymaya davet etmesi de ülkenin yeni bir dengeye doğru kaydığının işaretleridir.

Bu nedenle FARC, fraksiyonu Yeni Güç’ün Barış Anlaşması sürecinden çıkışlarını kazançlı ve şimdi olgunlaşan durumda kazanımlarını arttırmak için tekrar silahı gerekli gördükleri şeklinde yorumlamalıdır. Ülkede halk çıkarlarını savunan bir iktidarın kurulması yolunda ileri bir adım olarak yorumlamak olasıdır.

(1)   Armed FARC: Colombia Peace Only Possible with ‘Humanist Gov’t’, telesur, 31 Ağustos 2019

(2)   Ay.

(3)   Bu kapsamlı gerçek adalet, yeniden onarım ve kişilerin yeniden topluma kazanılmasını sağlayan kurumdur. 50 yıllık savaş sürecine katılmış olan 8 milyon insanın gerçeklerini anlamak, adaletini, yeniden topluma kazanılmasını sağlamak amacıyla kurulmuş adalet sisteminin kısaltılmış adıdır.

Yazarın Diğer Yazıları