“Modern Zamanların Göçebe Ressamı”: Mihri – Neslihan Elif Akça
Mihri ve birçok kadının başardıkları, erkek egemen zihniyetin bize anlattığı ‘modernleşme’ sürecini sorgulamanın olanaklarını sunarak; resmi ideolojinin eril anlayışını gözler önüne sermiş oluyor.
Araştırmacı Özlem Gülin Dağoğlu ve Gizem Tongo’nun çalışmaları sonucunda ortaya çıkan “Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı” sergisi, 7 Mart-9 Haziran tarihleri arasında SALT Galata’da ziyaretteydi. Gidenleriniz olmuştur. Ben de üniversiteden hocamın verdiği bir ödev için gittiğim bu sergide, Mihri’yi tanımış oldum. Erkek egemen tarihin, bizi Mihri’yle tanıştırma olasılığı olmadı bugüne kadar; “en iyi” bildiklerimiz hep erkek ressamlardır. Google’a bile yazdığımızda ilk 10 sırada bir kadın ressam görmek güç. Burada şunu da görmüş oluyoruz ki Mihri’yi tarihin o tozlu sayfalarından koparıp açığa çıkaran, bizlere tanıtan iki kadındır: Gülin Dağoğlu ve Gizem Tongo.
Gizem Tongo bir röportajında serginin amacını, yukarıda bahsettiğimiz eril düşünceye karşı Mihri’nin gerçek hikayesini anlatmak olduğunu vurgulayarak şu sözlerle devam ediyor: “Taha Toros’un 1980’lerde sanat dünyamızda Türkiye’deki kadın ressamlara dair yaptığı çalışmalarda ve daha sonra kitap olan “İlk Kadın Ressamlarımız” yapıtında Mihri’nin hikâyesi oldukça trajik olarak yer alıyor, New York’ta sefalet içinde öldüğü ve sanatı için çok acılar çektiği gibi… Biraz marjinal bir Mihri portresi çiziliyor, bu portre de, bu hikâye de aslında gerçek olmayan bir mite dönüşüyor. Öncelikle Mihri’nin sanat üretiminin eğitimci rolünün önüne geçiyor. Bizim amacımız da kadın olarak aslında bu yanlış hikâyeyi düzeltmeye çalışmak. Yanlış hikâye dediğimiz, Özlem’in de Amerika’da yaptığı araştırmalarla vardığı sonuç şöyle ki Mihri aslında pişmanlık ve sefalet içinde ölen bir sanatçı değil. Orada da oldukça hayata tutunan, öğrenciler yetiştiren, kadın örgütlerinde aktif rolü olan, Manhattan’da gayet şaşaalı bir stüdyosu olan bir kadın ve bu hikâyeyi biz duymuyoruz. Bir de şöyle bir şey var tabii, bir yandan yanlış değil, Ekonomik Buhran yaşanıyor 1929 sonrası Amerika’da ve Mihri de Amerika’da elbette bundan etkileniyor. Amacımız Taha Toros’un ve Taha Toros’la devam eden erkeklerin yazdığı, kadın sanatçıların marjinal hayatlarının yazıldığı bu sanat tarihine aslında yeniden bakmak ve yeniden yazmaya çalışmak.”
Sergi, Osmanlı’nın son döneminde yetişen portre ressamı Mihri’nin hem hayatını hem de 50 yıllık çalışma hayatı boyunca çizdiği portrelerden günümüze kadar gelebilmiş olanları bizlerle buluşturuyor.
Sergiyi gezmeye başladığımda dikkatimi çeken ilk şey mekanın ışıklandırma ve ortam renginin kasvetli havası oldu. Koyu kırmızı ya da bordo diyebileceğim renkle dekorlanan ortamda, Mihri’nin resimlerini aydınlatan, görünür kılan ışıklandırma… Bence bir sergide olması gereken eser-mekan ilişkisi doğru verilmişti.
Bir olayı, bir insanı anlama-yorumlama yapacaksam ilk yaptığım, döneminin koşullarını iyi analiz etmek olur. Mihri’yi de anlamak, bende yarattığı duyguları aktarmak için ilk başvurduğum şey bu oldu.
Mihri’nin yetiştiği dönemin koşulları nelerdi?
Osmanlı’nın son dönemleri; Cumhuriyet’in kuruluş aşaması…
Savaş yılları…
Baskı ve halkta kıtlık…
Halkın, kıtlık ve sefalet içinde yaşadığı ama ‘birilerinin’ de varlık içinde yüzdüğü;
Kadınların söz hakkının olmadığı, savaşlarda tecavüz ve baskıya maruz bırakıldığı
Bir dönem içinde yetişiyor Mihri.
Peki Mihri bütün bunların neresinde?
1885’te Kadıköy’de doğan; ayrıcalıklı bir çevrede büyüyen, küçük yaşta resimle haşır neşir olmasını sağlayan varlıklı bir sınıfta yer alması, ilerleyen yıllarda eğitimini Avrupa’da sürdürmesinin ve burada aldığı eğitimle ‘Mihri’ olmasının koşuludur bence.
Aslında şunu söyleme çalışıyorum; Mihri’nin koşullarında olamayan ve yeteneklerinin açığa çıkartılmasına izin verilmeyen onca insan, en önemlisi onca kadın var bu topraklarda. Mihri bu olanaklar içinde yetişmiş ve bu fırsatı yakalayıp çok iyi değerlendirerek kendi yolunu çizmiştir. Ayrıca şunu da görmek gerekir ki Mihri yaşadığı dönemin “sınırlarını” zorlayan en önemli kadın portre ressamlarından bir tanesidir.
Yazıya başladığımda bahsettiğim sergi dekorunun, o kasvetli havasını kırıyor Mihri’nin resimleri; tıpkı yaşadığı dönemin koşullarına uymayıp, ataerkiye inat ‘bir kadın olarak’ birçok anlayışı yıktığı ve mücadele ederek, kasvetli karanlık içinde Mihri olmayı başardığı için…
Mihri’yle aynı koşullarda olan ancak kendini yetiştirememiş birçok insan var. Mihri, kadınların üzerindeki toplumsal cinsiyet rollerini kabullenmemiş kendi açtığı yolda ilerleyerek birçok kadına ilham olmuştur.
“Mihri erkeklerin hakimiyetindeki sanat dünyasında aktif bir ressam ve eğitimci olarak sanatını ve tecrübelerini ortaya koymaya çalışan bir kadın ve bunu da başarıyor. Biz, bu başarı öyküsünü de görünür kılmaya çalışıyoruz sergimizde.” (Gizem Tongo)
İstanbul’a döndüğünde, sadece İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Kadınlar İçin Güzel Sanatlar Okulu) kurulmasını sağlayarak aynı zamanda kadınların önünü açmıştır. Okulun ilk kadın müdürü ve resim öğretmeni olarak kadınların kamusal alanda yerini göstermiştir. Kamusal alanın erkeğe ait olduğu, açık hava ressamlığı veya kamusal iç mekanlarda yapılan resimlerin daha çok erkek sanatçılar için mümkün olduğu bir dönemde öğrencilerinin açık havada resim yapmasına, canlı modelden çalışmasına ve eserlerinin görünürlük kazanmasına destek sunarak dayanışmayı göstermiştir. Hayatının son 27 yılını geçirdiği ABD’de ise, 1930’lu yıllarda ‘Kadın Seçmenler Cemiyeti’ gibi kadın haklarını savunan cemiyetlerin içinde bulunarak mücadele etmiştir.
Yazının başında da belirttiğim erkek tarih anlatımı Cumhuriyet döneminin kuruluşunda “bir lütuf olarak bahşedilen” kadın hakları söylemiyle de kendini göstermiş oluyor. Kadınlara yönelik siyasi ve toplumsal hak talepleri ne Cumhuriyet’in ilanıyla gökten düştü ne de kadınların kendi mücadelesinden bağımsız gelişti. Mücadeleler sonucu alınmış haklar “hediye” değil kadınların kazanımıdır. Mihri ve birçok kadının başardıkları, erkek egemen zihniyetin bize anlattığı ‘modernleşme’ sürecini sorgulamanın olanaklarını sunarak; resmi ideolojinin eril anlayışını gözler önüne sermiş oluyor.
Kadın hakları derneklerinde faaliyet yürüten, kadınların özgürleşmesi için konuşmalar yaparak mücadele eden ve cesur çizimleriyle kadın bedeninin dokunulmazlığını yansıtan Mihri’ye sevgiler…