Bilinçli Bir Tercihle Sosyalist Politikayı Benimsemek

Herkesin hayatı anlamlı kılacak bir eyleme sahip olacağı, bu yolda çalışacağı ve üreteceği bir dünyanın kurulması kavgası içindeyiz. Bu kavgayı güçlendirme telaşında neyi eksik bırakıyoruz da bir takım açmazlar yaşıyoruz? Bu hayatı kuracak olanlar, gündelik hayatlarının dışına çıkabilme cesaretini nasıl edinip de bu olanağa doğru hareket edecekler? Hayatı anlama, kendini anlama, ilişkilerini, çelişkilerini, sorunlarını anlama ve tüm bunların politika ile bağını kurma çabası neden bu kadar zayıf? Mahallelerde, iş yerlerinde, okullarda temasa geçtiğimiz, ilişki kurduğumuz pek çok kişi, kolektif eyleme geçebilme iradesinden neden kaçıyor? Ya da kolektif eyleyiş içinde bulunsa bile neden istikrarsız, kısa süreli, geçici konumda olmak istiyor?
Bu meselede çok büyük resimler üzerinden tarif etme kaygısına girmeden bir vurguyu öne çıkarmak istiyorum. 1980 sonrası kadın hareketi açısından önemli bir aşama olan bilinç yükseltme çalışmalarının verdiği esin üzerinden ifade edersem derdimi, gündelik bilincin politikleştirilmesine daha çok eğilmek gerekliliğinin altını çiziyorum. Efendim benim gibi 1990’ların başından beri örgütlü mücadele içinde olanlar için hemen akla gelen faaliyetler şunlar olacaktır, parti okulu, eğitim çalışmaları… Eksiktir gediktir ama bu çalışmalar bir şekilde yürütülüyor. Bunların yanında, bunları besleyecek ve ilerletecek başka çalışmaların yapılması kaçınılmaz görünüyor.
Dünyada 1970’den sonra, bizde ise 1980’den sonra kadın kurtuluş hareketine ivme kazandıracak önemli bir araç oldu bilinç yükseltme gurupları. Daha bilinçli, daha politik bir kadın hareketi yaratma derdi vardı. Kadınlar bir araya gelerek, kendi gündelik deneyimlerini, sıkıntılarını, erkeklerle olan ilişkilerini paylaştılar. Birlikte kadınlıklarını anlamaya ve sorgulamaya, yaşadıkları sorunlarının kaynağını keşfetmeye çabaladılar. Bilinç yükseltme guruplarını kuranlar, bu çalışmanın kadınlar için psikoterapi işlevi görmemesi gerektiğini özellikle vurguladılar. Kadınları kendi kendilerine yetirecek bir faaliyet mekanizmasını yaratmaktı amaçları. Kadın devrimi, kolektif bilinç yükseltme araçlarıyla güçlendirilecekti. Sadece tartışmanın yaşandığı, kolektif eylem ve etkinliğe geçmenin hedeflenmediği bir sistem kurmaktan kaçınılmaya çalışıldı. Örgütlenme grupları kurmaktı temel amaç.
Bu gruplar sayesinde, kadınların, kendi özel deneyimlerinin üzerindeki yabancılaşmayı aşarak “özel olan politiktir” düşüncesine varması hedefleniyordu. Hem teorik olarak beslenme, hem de kendilerini sorgulama birlikte yapıldı. Kadınların, yaşadıkları sorunların kişisel olmadığını ya da koşullarından kaynaklanmadığını, ezilen bir grup olarak bütün kadınları kapsadığını görmelerini sağladı. Hem kendi hayatlarını, hem de tümüyle toplumsal yapıyı değiştirme ve dönüştürme gücü edindirdi. Bugünden bakıldığında, feminist düşünce ve stratejiye çok önemli katkıları oldu bu çalışmanın.
Mahallede ve iş yerinde özellikle hayat meşgalesi içindeki pek çok kişi açısından, kendi dışına çıkma, kendine ve topluma dışarıdan bakma, keşfetme çabası için gereken ilgi, zaman ve olanak yoksunluğu söz konusu. Büyük resme girmeyeceğim dedim ama şu nokta önemli; günümüz açısından sosyalist mücadelenin 1970’ler kadar genel etkileyiciliğinin olmaması da negatif etki yaratıyor. Mahallelerde, iş yerlerinde kitlelerle bağ kurmaya çabalayan sosyalist kadroları da çok zorlayan bir sürecin yaşanmasına yol açıyor. Bazen de kitlelerle bağ kurmak için harcanacak zaman ve enerji, yakın ilişkide bulunduğumuz kişilerin çekiştirmesi, örselemesi ile heba ediliyor. Politik bilincin zayıf olması, ayaklarımıza dolanan bir zincir işlevi görerek hem motivasyonumuzu hem gücümüzü tüketebiliyor. Yıllarca yan yana yürüdüğümüz, birlikte iş yapma gayretine girdiğimiz pek çok kimsenin olduğu yerde saydığını, gelişen değişen dinamik hayata bakmadığını, yeniyi kavrayamadığını görebiliyoruz. En çok da yeni yaşam tahayyülümüzün ucundan kıyısından geçmeyen, kendi hayatında hiçbir değişim ve dönüşüm yaşamayanlar bizi yabancılaştırıyor.
Politik perspektifi yeniden üretme, güçlendirme ve kalıcılığını sağlama konusunda daha çeşitli araçlara ihtiyacımız var. Burada tekrar vurgulamak istediğim konu, politik perspektifin gündelik yaşama nüfuz etmesine yönelik daha yoğun çaba içine girilmesinin gerekliliği. Bir mahallede, bir fabrikada, bir okulda, adına bilinç yükseltme grupları mı diyelim, meclis mi diyelim ya da atölye grupları mı diyelim fark etmez, kolektif eylemi güçlendirecek birimler kurmak ve iletişimi, diyalogu, tartışma ortamını gerçekçi bakış açısını kazandırıcı niteliğe sıçratmak. Bilinçli bir tercihle sosyalist politikayı benimseme yollarını yaratmak. Hiyerarşik olmayan, soyut teorik bilgilerin boca edilmediği, çok konuşanın, çok okuyanın belirlemediği, herkesin iradesinin yaşam bulduğu, birlikte sorgulamanın, birlikte karar almanın yaratılabildiği ortamları güçlendirmek. Gündelik bilinci politikleştirdiğimiz oranda, kendi tasavvurlarımızı gerçekleştirme yolunda yeni güçler, yeni kapasiteler, yeni olanaklar elde edeceğiz.