“Günlerin Bugün Getirdiği…” – Kezban Konukçu

Faşizmin geriletilmesi noktasında açığa çıkan umutkar ortam sınıf mücadelesinin büyütülmesi için değerlendirilmediğinde düzen içi aktörlerin öne çıkması kaçınılmazdır.

2019 1 Mayıs’ı pek çok açıdan gelecek yıllarda hatırlayacağımız 1 Mayıslardan olacak.

1 Mayıs’ın tarihine bakarken bazı 1 Mayıslar dönüm noktasıdır. 77 1 Mayıs’ı kitleselliğiyle dönemin örgütlülük seviyesini gösterirken yaşanan katliamla darbenin habercisidir mesela. 89 1 Mayıs’ı 12 Eylül’den sıyrılışı ifade eder. 96 1 Mayıs’ı varoşlarda biriken öfkenin boyutlarını anlatır. 2007 1 Mayıs’ı Taksim zorlamalarının başlangıcı ve Gezi’ye giden yolun işaret fişeğidir. 2012 1 Mayıs’ı 1 milyonu aşkın kişinin katılımıyla AKP’yi tercihe zorlamıştır. O da faşizmi seçmiştir.

2019 1 Mayıs’ı da faşizmin geriletildiği; emekçilerin, halkların umudunu kuşandığı 1 Mayıs olarak tarihe geçecek.

1 Mayıs alanındaki en belirgin olgu umuttu.

2015 Suruç katliamından bu yana hayatımızı cehenneme çevirmelerine, adım adım faşizmi inşa ederken her türlü hakkımızı elimizden almalarına, bizi birbirimize kırdırmaya çalışmalarına, sesimizi kısıp cezaevlerini doldurmalarına rağmen umudu tüketemediler.

Bu durumu sadece son seçimlerde AKP-Saray rejiminin hezimete uğramasıyla açıklamak eksik olur.

31 Mart’a giden sürece bakmaz, görünürde CHP’nin öne çıktığı son ittifaka bakarsak kendimizi küçümsemiş CHP’yi abartmış oluruz.

31 Mart’ta bir araya gelişin en önemli manivelası faşizmin kaybettirilmesi motivasyonu idi. Bu noktaya gelirken de Demirtaş’ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız!” çıkışından bu zamana dolambaçlı yollardan da olsa faşizme karşı bir arada durma iradesinin örgütlendiğini görmek gerekir. O zaman bu irade HDP/Demirtaş’ın öne çıkmasıyla oluşmuşken bugün CHP/İmamoğlu’nun öne çıkışıyla ifade buldu.

Bu öne çıkışın sosyalist güçler açısından taşıdığı riskleri görmek ve önlem almak başka şeydir, 31 Mart sonrası umudun büyütülme potansiyelini görmemek başka…

Hele umudun büyütülmesindeki rolümüzü görmemek geleceği inşa etmek açısından sıkıntılı bir durumdur. Faşizmin kaybettirilmesi taktik yaklaşımıyla oluşturulan seçim stratejisi başarıya ulaşmıştır. Yani faşizmin geriletilmesine önemli bir katkı sunmuştur. Bu taktik, bir sürecin ürünüdür. HDP’de cisimleşen Kürt halkının mücadelesinin Batı’daki mücadeleyle buluşması taktiğinin bu sürece katkısı son derece önemlidir. HDP’yi kriminalize etmeye çalışmalarına, eş başkanları dahil pek çok yöneticisini, üyesini rehin almalarına rağmen HDP’yi bir ölçüde sıkıştırmış olsalar da onun varoluş felsefesini yok edemediler.

HDP’nin faşizmin zorunun dışında yaşadığı sıkıntılar (örgütlenme, siyaseten öne çıkamama, Kürdistani gündemlerin öne çıkması gibi) CHP’nin siyaseten öne çıkmasından ayrı bir konudur. Hatta biz sosyalistler açısından meseleye yaklaşım aynı noktada düğümlenmektedir: Sınıf mücadelesi.

Faşizmin geriletilmesi noktasında açığa çıkan umutkar ortam sınıf mücadelesinin büyütülmesi için değerlendirilmediğinde düzen içi aktörlerin öne çıkması kaçınılmazdır. Sadece özgürlük talebiyle faşizmin geriletilmesi için bir yere kadar ittifak yaptığımız güçlerle biz sınıf çelişkilerini öne çıkardığımızda çatışacağımız aşikardır. Bu anlamda sosyalistler ana gündemlerinin emek mücadelesinin güçlendirilmesi olduğunu bir an olsun unutmamalıdırlar. Taktik esneklik ideolojik netlik olduğunda önemli bir avantajdır. Ancak bu olmadığında savrulma kaçınılmazdır.

1 Mayıs alanında esen umut dolu havayı sınıf mücadelesinin büyütülmesi için değerlendirmek birinci önceliğimiz olmalıdır. Önümüzdeki dönemde ekonomik sıkışmışlıkla emeğin haklarına saldırıların daha da artacağı açıktır. Faşizme karşı mücadelede emeğin ne kadar örgütlü olduğu son derece belirleyici olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları