Hırsızlıkta Sınır Yok – Sevgi Evren

Binlerce baba bu durumdayken ve onlarca genç insan çalışamadığı için intihar ederken, işsizlik fonunun bu şekilde zenginleri daha da zengin etmek için kullanılmasını nasıl kabul edelim, bunu nasıl sineye çekelim?

İstihdam seferberliği olarak “Teşvikte Sınır Yok” sloganıyla duyurulan yeni teşvik paketine göre;

-İşverenler nisan ayı sonuna kadar sağlayacağı her yeni istihdam için 3 ay boyunca prim ve verginin yanında ücret de ödemiyor.

-İşverenler 2020 yılına kadar her yeni istihdam için 12 ay boyunca SGK primi ve vergi ödemiyor; kadın, genç ve engelli alımında süre 18 aya çıkıyor.  

-Çalışma sürelerini kısaltan işverenlere 3 ay boyunca kısaltılan gün kadar ücret yine devletten.

-2019 yılı boyunca çalışanı 500 kişiye kadar olan işverenlere 150 TL, 500 ve üstü olanlara 101 TL asgari ücret desteği yine devletten.

-SGK primlerini düzenli ödeyenlere %5 indirim devletten. Kalkınmada öncelikli 51 ilde primlerde ek %6 indirim devletten.

-İş başı eğitimi adı altında alınıp çalıştırılanların prim, vergi, ücretleri devletten… Ve liste uzayıp gidiyor.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın istihdamı artıracak önlemler alması tabi ki bir devlette olması gereken temel özelliklerden biri. Ancak tüm maddeleri incelediğimizde tamamen işverenlere tanınan ve kamunun kaynaklarını sermayenin yükümlülüklerini ortadan kaldıracak şekilde peşkeş çeken bir anlayışın desteklenmesi, alkışlanması mümkün değildir. Her şeyin “devletten” karşılandığı bu teşvik paketinde kullanılacak kaynaklar arasında işsizlik fonunun olması ise işçi sınıfı için en büyük tehlike.

İşsiz kalınması halinde işsizlik geliri bağlanması için yine işçilerin ücretlerinden kesilerek oluşturulan işsizlik fonu neden işverenlerin emrine ve kullanımına veriliyor? Bunun için işçilerin rızası alındı mı? Bu halde işçi kendi maaşından kesilen ücretle kendi maaşını mı ödeyecek? Bu, aklımızla dalga geçilmesi, emeğimizin katmerli sömürülmesi değil mi?

10 kişilik işçi kadrosu için 10 bin kişinin başvurduğu işsizlik koşullarında zaten işçilerin kendi alın teri olan fonun işverenlere dağıtılmasını hangi vicdan kabul edebilir?

Daha bir kaç gün önce bir kutu bebek maması almaya parası yetmeyen bir baba marketten kutuyu (ç)almak isterken hırsız muamelesi gördü ve gözaltına alındı. Güvenlik görevlisine rağmen kutuyu bırakmak istemedi, çünkü o mamanın aç olan bir çocuğa gitmesi gerekiyordu ve muhtemelen baba işsizdi. Binlerce baba bu durumdayken ve onlarca genç insan çalışamadığı için intihar ederken, işsizlik fonunun bu şekilde zenginleri daha da zengin etmek için kullanılmasını nasıl kabul edelim, bunu nasıl sineye çekelim? İşsizlik sorununun çözülmesi için tarım, üretim, eğitim gibi birçok sorunun birlikte düşünüldüğü gerçek bir seferberlik gerekirken, krizi fırsata çevirenlere nasıl itibar edelim, nasıl oy verelim?

Yeni teşvik paketi şöyle yazılamaz mıydı?

-İşsizler nisan ayı sonuna kadar bildirmek suretiyle 3 ay boyunca kira ödemeyecektir.

-İşçilerin ücretlerinden kesilen vergi kaldırılmıştır. Kadın işçilerin ücretlerine %20 ek zam yapılmıştır.

-İşverenlerin çalışma sürelerini kısaltması halinde işçilerin ücretleri kesilmeyecektir vb. vb. vb.

Aslında sloganları kendilerini ele veriyor. Teşvikte sınır yok derken “hırsızlıkta sınır yok” demiş oluyorlar. Kendilerine ait olmayan, emanet edilmiş olanı çalmakta mahirleşmiş bu düzenin savunucusu, suç ortağı olan herkesin artık işçi sınıfının üzerinden ellerini çekmesi gerekiyor. O elleri yakamızdan düşürmemiz gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları