Biz Acı Çekiyoruz, Onlar Da Cezalarını Çeksinler – Sevgi Evren

Çalınmadık kapı, sorulmadık soru bırakmadılar. Yazılmadık dilekçe, söylenmedik ağıt bırakmadılar. 19 Nisan’dan bu yana aileler çıkılmadık meydan, atılmadık slogan, gidilmedik makam bırakmadılar.

Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de bir tren kazası oldu. 7’si bebek ve çocuk 25 insan hayatını kaybetti, 380 kişi yaralandı. 

Türkiye’de kaza deyince aklımıza ilk gelen şey “yine hangi ihmaller yaşandı acaba?” oluyor. Bürokrasinin yandaş atamaya dönük kuruluşu ve yandaş korumaya dönük işleyişi ile hiçbir sorumlu ne çaldığından ne yaptığından ne de yapmadığından sorumlu tutuluyor. Cezalandırılmıyor. Bu cezasızlığın sonucu olarak da kazaların sonu gelmiyor.

Bu tren kazasıyla ilgili yürüyen soruşturmada da alt düzeyde çalışan 4 TCDD görevlisi yargılanırken üst düzey TCDD yöneticileri ve diğer sorumlular korunuyor.

Yargılanan 4 sanıktan 2 tanesi 2017 ve 2018 yılında 2 defa kaza yeriyle ilgili “önlem alınmalı” diye rapor tutan kontrol memurları. Daha da acı olan ise, bu raporlara dayanılarak açılan ihalenin iptal edilmesi ve kazanın yaşandığı yere önerilen 2 adet beton duvarın örülmemesi, mazgalın onarılmaması. 

Bu derece açık ihmallerle gerçekleşen kazada yakınlarını kaybeden aileler bunu katliam olarak tanımlıyorlar ve iddianameyi aldıkları günden itibaren bir cezasızlık politikasıyla  mücadele etmek zorunda olduklarını görüyorlar. Bu sebeple de 19 Nisan’dan bu yana Adliye önünden başlamak üzere Adalet Nöbeti tutmaya başladılar. Bu nöbetten muratlarını ise şöyle açıklıyorlar: “Bizim eve artık bayram gelmeyecek, hanemize güneş doğmayacak, gözümüze uyku girmeyecek, yüreğimiz soğumayacak ama başka Ardalar, başka Senalar, başka Bihterleri yaşatmak için Adliye önünü de meydanları da terk etmeyeceğiz.”

Yine bu adalet nöbetinin çabasını şöyle tarifliyorlar:”Yarın çocuklarımızla, anamız babamızla karşılaştığımızda “Bak hesabını sordum kuzum diyeceğiz, hakkını aradım, pes etmedim diyeceğiz.” Böyle bir adalet nöbeti tutmak istemezdik, kimse bir daha tutmak zorunda kalmasın diye direnişimiz diyorlar ve ekliyorlar: “Biz acı çekiyoruz, bu değişmeyecek, bu saatten sonra başımızın üstüne ama onlar da ceza çeksin. İnsinler o koltuklardan, girsinler hapse, çeksinler cezalarını, bak bu değişecek ve değiştirecek bir şeyleri”

8 Temmuz 2018’den bu yana aileler çalınmadık kapı, sorulmadık soru bırakmadılar. Yazılmadık dilekçe, söylenmedik ağıt bırakmadılar. 19 Nisan’dan bu yana aileler çıkılmadık meydan, atılmadık slogan, gidilmedik makam bırakmadılar. Daha da bırakmayacaklar, yılmadan usanmadan, gerçek sorumlular cezalandırılana kadar “yaşam hakkı” için direnişi seçtiler.

Bu yüzden bu adalet nöbetinden muratlarını şöyle  özetliyorlar: “Biz bu zamana kadar çok duyarsız yaşamışız. Başkasının acısını duymamışız hiç. Başımıza gelmemiş, ağlamamışız. Ama ne kadar önemliymiş. Biz Pamukova tren kazası olduğunda sesimizi yükseltseydik, acılarını paylaşsaydık ailelerin, Çorlu’yu yaşamayacaktık. Hesap sorabilseydik o zaman, madenlerde işçiler öldüğünde hesap sorabilseydik Çorlu olmayacaktı. Anlayacağız acıları, duyacağız birbirimizi artık” 

19 Nisan’dan bu  yana Çorlu tren katliamını yaşayan aileler bize sesleniyor; her gün trene binen, her gün bir yakını trene binen bizlere sesleniyor: Biz acı çekiyoruz, onlar da cezalarını çeksinler. “Onlar” dedikleri; kazaya sebep olan Ulaştırma Bakanı, Bakan Yardımcıları, Müsteşarları, TCDD Genel Müdürü, yardımcıları, yolu yapan şirketlerin sahipleri, yol kontrol memurlarını kaldıranlar, bakım ihalesini iptal edenler, bakımları yapmayanlar, yağmura rağmen hızını düşürmeyen makinistler ve burada kusuru bulunan tüm kurum ve kişiler… Onlar 25 kişinin katili olarak yargılanacaklar ve güvenli yaşam hepimizin hakkı olarak sağlanacak. Bunun için hepimiz Adalet Nöbetleri’ne! Kendimiz için bir başka nöbet başlatmak zorunda kalmamak için…  

Yazarın Diğer Yazıları