İmara Açılan Topraklar Alcarras ve Diğerleri…

İzlerken topraklarımızda sökülen zeytinliklerin, büyük büyük firmaların iş makineleriyle yerlerinden edilen köylülerin fotoğrafları geçti gözümden. İş makinelerinin önünde çaresizce koşturan, ağlayan, öfkelenen Egeli, Karadenizli insanların sesleri geçti kulaklarımdan.

Alcaras Clara Simon’un Altın Ayı ödülü alan son filmi. Katalanlı yönetmen çocukluğunda amcasının yanında bir çiftlikte yaşıyor. Çocukluğundan, amcasından esinlenerek yapıyor bu filmi.

“Ailem şeftali yetiştirdiği için, konu kalbime çok yakın bir yerde. Sıkıntı içindeki aileyle kendimi bir hissedip, filmimde yaşadıkları çıkışsızlığı göstermek istedim” diyor.

Film; üç küçük çocuğun arabadaki uzayda savaş oyunuyla başlıyor, sonra oyun alanlarının -arabanın- bir vinç tarafından götürülmesiyle bu tatlı oyunun son bulacağını daha ilk sahnede hissettiriyor. Bu sahneden sonra Sole ailesini tanıyoruz yavaş yavaş. Sole ailesi yıllar önce Alcarras’ın varlıklı ailelerinden Pinyolların verdiği tarım arazisinde çiftçilik yapıyor kuşaklar boyu. Tarımla geçinen klasik bir aile; eski anılarıyla mağrur bir dede, son hasadının hırsıyla durup dinlenmeden çalışan baba, tüm aile ilişkilerini dengede tutmaya çalışan anne, böylesi bir hayattan zaman zaman kopmayı isteyen ergenlikteki iki genç ve hayatı oyunla geçen çocuklar. Kardeşler arasındaki anlaşmazlıkların, kavgaların yanı sıra koca bir aileyi bir arada tutan şey hasat mevsimi ve toprakları…

1930’lu yıllarda süren İspanya İç Savaşı’nda Rogelio, Pinyol ailesini evlerinde saklamış ve bu yardımın karşılığında da Pinyollar, ailenin bugün üzerinde çiftçilik yaptığı toprakları vermiş. Söze dayalı bir anlaşmadır bu, ellerinde resmî bir belge de yok hâliyle. Pinyolların yeni variscileri bu topraklara güneş panelleri yapmak için arazinin boşaltılmasını ister. Soleler, yaz sonuna kadar araziyi boşaltmak zorundadır, canhıraş son meyve hasadı için çalışmaya başlar bizler de o son hasadın hüznünü izliyoruz filmde. Nahiflikle anlatılan bir hasat zamanına ağıt niteliğinde film. Gözü gibi baktıkları ağaçlara son bir veda…

Filmde Sole ailesine odaklansa da İspanyol çiftçilerin toprakları, emekleri için verilen mücadeleye de yer verilmiş. Film coğrafyamızdan çok uzak olsa da öyle tanıdık ki hem yaşananlar hem de her bir karakter. Tartışmalar, güçsüzlükler arasında kurulan sofralar tanıdık; tüm yaşananlar arasında çekiştirilen neşesini kaybetmeden büyüyen çocuklar tanıdık, annelerin sessizliğinde biriktirdiği üzüntü, babaların öfkeyle ayakta durma çabası tanıdık… Ve bir soyun en büyüğünün çaresizce anılarına sığınması tanıdık…

İzlerken topraklarımızda sökülen zeytinliklerin, büyük büyük firmaların iş makineleriyle yerlerinden edilen köylülerin fotoğrafları geçti gözümden. İş makinelerinin önünde çaresizce koşturan, ağlayan, öfkelenen Egeli, Karadenizli insanların sesleri geçti kulaklarımdan. Deprem bölgesinde dahi ilk kararlardan biri olan orman alanlarının imara açılması geçti zihnimden. Geçen hafta OHAL kararnamesinin en tartışmalı kararıydı bu. Ormanlık alanlar inşaata açılacak üstelik imar planı da yapılmayacak. Deprem bölgesinden rant devşirme yarışına giren inşaat firmaları gelişigüzel açılan ormanlara, meralara gerçekten “halk yararına” neler yapacaklar… Yeniden inşaa edilsin elbette, peki ya kaybettiğimiz topraklar ne olacak? Tarım ve orman bölgeleri yapılaşırken geçimini toprakla, hayvanla sağlayanlar ne yapacak? Filmi izlerken ılık ılık içimi doldurdu tüm bu sorular. Özellikle son sahne gün geçtikçe küçülen topraklarımızın, emeğimizin filmdeki ağaçlar gibi sökülüp atılması, kocaman bir hüzün bıraktı yanaklarımda. Son sahnede tüm aile, evlerinin avlusunda arsızca sökülen ağaçlarına gözleri dolu dolu bakıyor elinden geleni yapmış fakat topraklarını kurtaramamışlığın verdiği hüzünle.

Kaynakça

*İlkay Öz, Kırsalın “inşası”, birikim ve mülksüzleştirme, BirGün Pazar, 26.02.2023

*Sena Çakıcı, Son Şeftali Hasadı: “Alcarras”, Saatolog, 18.04.2022