Memleketimden İnsan Manzaraları* – Anna P.
Sebüktay Kaan’ın İsveççeye çevirisiyle yayımlanan Nazım Hikmet şiir seçkisi ile ilgili İsveç Komünist Partisi’nin aylık yayın organı Riktpunkt’un kendisiyle yaptığı söyleşi ve kitapla ilgili değerlendirme yazısı. Derginin Şubat 2020, 2. sayısında yayımlanmıştır.
“Nazım Hikmet’i, İsveççe’de ulaşılır olabilmesi için çevirmek benim görevim.’’
Kendisiyle konuşurken bunu söylediğinde Sebüktay Kaan çok etkileniyorum ve Nazım Hikmet’in onun için ve dünyada daha çok sayıda insan için ne büyük bir anlam taşıdığını kavrıyorum.
Kaan kendi olanaklarıyla ve çabasıyla yayımlamış dünyaca tanınmış şair Nazım Hikmet’ten derlediği bu seçkiyi. Memleketimden İnsan Manzaraları’nı okuma ve Kaan’la bir söyleşi yapma; kitapla ve Nazım Hikmet’le ilgili düşüncelerini öğrenebilme ayrıcalığım oldu.
Benim için çok yararlı bir söyleşi olması yanında bu kitapla birlikte Kaan’ın daha önceki Hikmet çevirisi Ebruli Hanımelleri’ni okuduğumda şiirin etkileyici gücünün bir kere daha farkına vardım. Ve Kaan’ın kendi şiirlerini. Onları başka bir zaman ele alabilmeyi umuyorum.
Nazım Hikmet Hakkında
Hikmet bir sosyalist, Türkiye Komünist Partisi üyesi ve modern Türk şiirinin önde gelen kurucusudur. Ömrü boyunca insan hakları ve sosyalizm için mücadele etmiştir. Moskova’ya gidip sosyoloji eğitimi aldı. Güzel, vurucu şiirleriyle sosyalizm kavgasında, leninist devrimci kavgada yer aldı. Politik çalışmaları yüzünden vatan haini olarak damgalandı. 1938 yılında mahkum edildi, 1950 yılında serbest bırakıldı ve ertesinde Sovyetler Birliği’ne kaçtı.
Hikmet’in yazarlığına daha çok politik düşünceleri damga vurur ama bunun yanında güçlü insan sevgisi, tutkulu aşk ve güzel doğa betimlemeleri vardır. Şiirlerinin 1935-1965 arası yayımlanamamasına karşın Türkiye’nin tarihindeki en büyük ve önemli şairlerindendir.
ŞİİR KİTABI: MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI
Kitaba yazdığı önsözde Sebüktay Kaan, Nazım Hikmet’in kitabı cezaevindeyken yazmaya başladığını ama bitirilmemiş bir eser olduğunu söylüyor. Eser beş kitaptan oluşan 537 sayfalık bir bütün.
Kitapta ülkedeki politik durumun yanında gerçek hayatta karşılığı olan karakterler de var; Hikmet’in kendisi ve mahkum edilmiş yoldaşları da. Bunlardan birisi, hem önsözde hem de şiirlerde adı geçen; Türkiye komünist hareketinin ve partinin önde gelen liderlerinden Hikmet Kıvılcımlı ve türkiye kadın hareketinin ilk yol açıcılarından ve kitabın kapağında da yer alan Fatma Nudiye Yalçı’dır.
Kaan önsözünü, Nazım Hikmet’i bir kez daha İsveç okurlarıyla buluşturmaktan duyduğu sevinci vurgulayarak bitiriyor.
Sebüktay Kaan Hakkında
Sebüktay Kaan’a neden Nazım Hikmet’i çevirmeyi seçtiğini soruyorum. Onun büyük ve önemli bir şair olduğunu, ilk gençlik yıllarında arkadaşlarıyla birlikte ondan nasıl etkilendiklerini anlatıyor. O günlerde şehrin arka sokaklarında gezinerek, ezberden Nazım Hikmet şiirleri okuduğunu anlatıyor. Hikmet’in şiirleri o günlerde yükselen politik dalgada gençleri etkiliyor; yaşadıkları baskılara karşı umut, mücadele azmi veriyordu.
Konuşmamızda Hikmet’in şiirlerinin günümüz insanına hitap edip etmediğini, anlaşılabilir olup olmadığını konuşuyoruz. Diyor ki Kaan, “Hikmet’in şiirleri bugün de o günlerdeki kadar güncel çünkü insanlar bugün de haksızlıklarla karşı karşıya, bugün de türlü baskı altında yaşıyorlar. Sınıfsız bir toplum için mücadele bugün de aynı derecede önemli!” Diyor ki “Hikmet lafı dolandırmadan seslenir insana, o kadar güzel ve katışıksız yazar ki insanlar bugün de anlıyorlar onu.”
Hikmet’in şiirlerinin kolay çevrilip çevrilemediğini soruyorum. Bazen kültürel farklılardan ve özel durumlardan kaynaklı zorluk ve olanıksızlıklardan bahsediyor. Bu durumda kimi şiirlerin çevrilmesi mümkün olmuyor.
Kendi İzlenimlerim
Daha önceki birçok makalemde de belirttiğim gibi yazın, politik mesaj verme ve dünya ölçüsünde komünistlerin birlikteliği için önemli bir araçtır. Bunu idol olarak başarabilmiş önemli yazarlardan birisi işte Nazım Hikmet’tir. Daha önceleri de onun şiirlerini yüceltmiş, bana nasıl tarif edemeyeceğim kadar umut, cesaret ve güç verdiğini yazmıştım.
Memleketimden İnsan Manzaraları’nı, Kaan’ın aklımda tuttuğum önsözüyle okuduğumda şiirleri anlamak ve izini sürmek çok daha kolay oldu. Kaan şiirlerdeki karakterlerin çoğunun, nasıl ve hangi gerçek kişiler üzerine kurulduğunu tarif ediyor.
Kitaptaki bütün şiirlerden etkilendim, ama beni en çok etkileyen Mahkum Halil-1 oldu; Hikmet Kıvılcımlı’yı anlatan şiir. Şiir, bütünüyle buraya almak için çok uzun. Komünist olduğu için karşılaştığı bütün zorluklara rağmen, tarifsiz bir güç ve iç huzur duyumsayan bir mahkumu betimliyor. Aşağıda şiirin seçtiğim kısımlarını alıntılıyorum.
“İlk önce tuhaf bir utanma duydu Halil
Sonra büyük bir rahatlık.
Ve bu rahatlığı bir daha kaybetmedi artık.
Evinin her basılışında
aynı rahatlıkla açtı kapıyı.
Ve müdüriyette her kalkışında sopanın altından
(yanaklarında parçalanmış gözlüğü
ve tabanlarında ayıpladığı bir sızı)
yüreğinde fakat
hiçbir şey söylememiş
hiç kimseyi ele vermemiş olmanın rahatlığı,
aynı rahatlık…
Ve galiba üçüncü girişinde İstanbul Cezaevi’ne
aynı rahatlıkla yattı açlık grevine
arkadaşlarla beraber
(Kaan, 2020:55).
…….
Anlamak: en büyük rahatlık.
Karşı konulmaz zoru sosyal zaruretlerin
ve kavga: akıl,yürek,yumruk,
alabildiğine nefret, kin,
alabildiğine merhamet, sevgi,
İnsan insanı sömürmesin diye
ve daha âdil bir dünya
daha güzel bir memleket için.
(Kaan, 2020:58)
Hikmet’in birçok başka şiiri gibi bu şiiri de bir komünistin fiziksel olarak hapse atılsa bile onun umutlarının; sınıfsız bir toplum talebinin ve mücadelesinin asla hapsedilemeyeceğini, yok edilemeyeceğini anlatıyor ki zaten sosyalist şiirin de amacı tam da bu değil midir?
Sebüktay gibi başka insanlar da insanları uyarmak, görünür kılmak, bilinçlendirmek için önemli mesajlar yayarak “insanın insanı sömürmediği bir dünya” için mücadeleye katkı sağlıyorlar.
*Kısaltılarak yayımlanmıştır.