İnanç Önderlerimiz ve Ticari Marka Patenti

Bu patent meselesinin Alevi kurumları tarafından ciddi şekilde önemsenmesi gerekiyor. Neden mi? Çünkü Türkiye’de ilk defa Alevi bir inanç önderinin patenti alındı. Hubyar Köyü Muhtarlığı tarafından iptal davası sonucu tüm Alevileri bağlıyor.

Hubyar Sultan hem talipleri hem Alevi toplum için önemli bir değer ve inanç önderidir. Aynı zamanda dünyada yaşayan tüm Aleviler için de evrensel bir değerdir. İnançsal kutsallığı olan ve evrensel değer olan şahısların isminin ticari marka tescili ve kültürel tescili yapılamaz; hiçbir kurum veya hiçbir şahıs adına patent alınıp tekelleştirilemez. Topluma mal olmuş isimlerin isim hakları amacına uygun şekilde tüm toplum tarafından kullanılabilir ve temsil edilebilir.

2007 yılında bir şahıs tarafından Hubyar isminin ticari marka patenti alınmış; Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği öncülüğünde yaratılan kamuoyu ile bu patentten vazgeçilmiştir. Bu kez de Ekim 2018 tarihinde Hubyar Köyü Derneği tarafından Hubyar isminin ticari marka ve kültürel tescili yapılarak patenti alınmıştır. Hubyar Köy Muhtarlığı tarafından patentin iptali için dava açılmıştır. Tüm Alevi toplumuna mal olmuş bir inanç önderinin isminin sadece bir kurum tarafından kullanılmasının yanlış olduğunun farkına varılması gerekirken dava savunmasında köy derneğinin hala bu yanlışı savunması ilginçtir. Hatta savunmasında bu patenti alanların devletine, milletine, bayrağına ve devlet değerlerine sahip çıktığını; bunu istemeyenlerin ise HDP’li olduğunu dile getirmişlerdir. Genelde mahkeme heyetinin inisiyatiflerini kendi lehinde kullanmaları için çok kullanılan bu yaklaşımı sergilemeleri Alevi gerçekliği ile de örtüşmemektedir. 30 yıldır Alevi taleplerini yok sayan, Aleviliği ve Alevi kurumlarını tanımayan, birçok Alevi katliamına izleyici olan, AİHM kararlarına rağmen zorunlu din derslerini kaldırmayan ve cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyen, asimilasyon politikalarını tüm hızıyla devam ettiren bir devletten ve onun değerlerinden bahsediyorsanız zaten Hubyar ismi ve duruşu ile de özdeşleşmiş sayılmazsınız.

Konunun inançsal yönü itibarıyla 18 Ocak’ta Hubyar Kültür Vakfı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği öncülüğünde Okmeydanı Cemevi’nde birçok Alevi kurum temsilcisinin de katıldığı bir basın toplantısı yapıldı. Kurumların, dergah temsilcilerinin ve yol önderlerinin ortak söylemleri “hiçbir inanç önderimizin patentinin alınamayacağını; bu patentinin derhal iptal edilmesi ve köy derneğinin bu yanlıştan dönmesi” şeklindeydi. HDP’li olmamalarına rağmen hiçbir Alevi kurumu bu patenti istemedi. Yani inançsal bir meselede bile siyasi algı yaratma çabasında olanları hiçbir Alevi kurumu onaylamadı.

Bu patent meselesinin Alevi kurumları tarafından ciddi şekilde önemsenmesi gerekiyor. Neden mi? Çünkü Türkiye’de ilk defa Alevi bir inanç önderinin patenti alındı. Hubyar Köyü Muhtarlığı tarafından iptal davası sonucu tüm Alevileri bağlıyor. Orada çıkacak olumsuz bir sonuç yani patentin iptal edilememesi ilk olacağı için diğer davalara da emsal olacaktır. İleriki süreçlerde herhangi bir Alevi inanç önderinin patentini almak isteyenlere de yol açıp imkan verecektir.

Nacizane, Alevi kurumlarına önerim bir heyet oluşturarak Hubyar Köyü Derneği ile görüşerek bundan vazgeçmelerini sağlamalarıdır. Eğer köy derneği bu kararında diretir ise Hubyar köyü muhtarının açtığı davaya Alevi kurumlarının müdahil olması gerekiyor, yoksa ileride yaşanacak sıkıntılar için geç kalınmış olunacak. Umarım Hubyar Köyü Derneği yöneticileri durumun ciddiyetinin farkına varır ve kendileri bu tescili iptal ettirirler.

İki gün önce Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sultanbeyli Şubesi’ne gece giren saldırganlar dernek yönetim binasına maddi zarar vererek içeride yazılamalar yaptılar. Son birkaç yılda dünyanın hiçbir yerinde hiçbir inancın ibadethanelerine yönelik bu kadar saldırı olmamıştır. Bugüne kadar yaşanmış daha önceki saldırıların hiçbir failinin bırakın ceza almasını failleri bile ortaya çıkartılmamıştır. Her türlü vatandaşlık sorumluluğunu yerine getiren Alevilerin ibadethanesi olan cemevlerine yapılan bu saldırılar karşısında devlet de Alevilere karşı sorumluluğunu yerine getirip bu saldırganları yakalayarak yargı önüne çıkartmak zorundadır. Uygulanan her cezasızlık örneği yeni bir olayın veya saldırının tekrar etmesine sebep olmaktadır ve ileride yaşanabilecek daha vahim olayların da önünü açacaktır. Bu konuda devlet sorumluluğunu yerine getirmek zorundadır.

Aşk ile…

Yazarın Diğer Yazıları