Maraş’ta İnsanlık Öldü – Aydın Deniz

Yapılan göstermelik yargılama sonuçları hiçbir Alevinin vicdanına hitap etmediği gibi sorumlular ve katliamın baş tetikçilerine cezasızlık uygulanması vicdanlarda halen yara olarak durmaktadır.

3-5 Aralık’ta gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı kararlarından bir tanesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Alevilerin kazanmış olduğu zorunlu din derslerinin kaldırılması ve ‘Cemevleri ibadethanedir’ kararının uygulanması ile ilgili hükümetin 1 Haziran 2020 tarihine kadar yol haritasını belirtmesi konusundaydı. Aslında Alevi hareketinin gözünden kaçtı veya çok önemsenmedi gibi çünkü kamuoyunda çok tartışılmadı ama bu karar bence hükümetin tavrını ölçmek adına önemlidir.

Hasan Zengin davasıyla başlayan süreç uzun yıllardır devam ediyor. 2014 ve 2016’da AİHM kararı Alevilerin lehine sonuçlandı. O tarihten bu zamana kadar hükümet tarafından bu kararlar uygulanmadığı gibi Aleviler üzerinde hak ihlalleri de devam etmektedir. Hükümetin komiteye yazdığı raporda Suriye savaşı, Gezi olayları, 17-25 Aralık süreci, ülkedeki bombalamalar, 15 Temmuz darbesi ve sonrası gelişen olağanüstü hal nedeniyle bu kararın uygulanmasını kesintiye uğratmıştır diye ifade edildi.

İstediklerinde bir gecede birçok kanun çıkaran ve uygulayan bu hükümet 5 yıldır yukarıdaki nedenlerden bu fırsatı bulamamış. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi inanmış mıdır bilemem ama bizim okuduğumuz şu; “Ben bu kararı halen yok sayıyor, tanımıyor ve uygulamasını da elimden geldiği kadar geciktireceğim.” Yalnız bu kararın uygulanmaması konusunda tek suçlu hükümet değil, aynı zamanda bu konuda ısrarcı olmayan, konuyla ilgili eylem planı veya yol haritası olmayan Alevi hareketi de suçludur. Hükümetin 1 Haziran’a kadar çıkartacağı yol haritasının belirlenmesine etki etme konusunda geç kalmadan Alevi hareketi müdahil olmalı hatta AİHM kararlarının uygulanmasını zorlamalıdır.

19-26 Aralık 1978 Aleviler için yürekleri yakan, ateşi halen sönmeyen bir tarihtir. Bu ateş 41 yıldır sönmeyen belki de yüzyıllarca sönmeyecek bir Kerbela gibi hafızamıza yer edecek bir tarihtir. Birçok katliama maruz kalmamıza rağmen yakın tarihte olmasından mıdır yoksa vahşice işlenmiş cinayetlerden midir bilinmez ama her anını yaşamış insanlardan dinlediğimizde bizim insanlığımızdan utandığımız; kadın, çocuk, yaşlı, hamile, genç demeden katledilen insanların değil insanlığın öldüğü katliamın adıdır Maraş.

Katliamın başlamasından beş gün sonra müdahale eden kolluk kuvvetlerinden tutun da o günün siyasileri, emniyet güçleri, istihbarat teşkilatı bu katliamı gerçekleştiren milliyetçi faşist güruh kadar suçludur. Yapılan göstermelik yargılama sonuçları hiçbir Alevinin vicdanına hitap etmediği gibi sorumlular ve katliamın baş tetikçilerine cezasızlık uygulanması vicdanlarda halen yara olarak durmaktadır.

Geçenlerde İzmir’de Alevi bir ailenin evinin işaretlenmesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında “Daha önce denenmiş ve Çorum’da, Maraş’ta yaşadık bunları.” demişti. Aslında tüm siyasilerin de bildiği ve farkında olduğu şey o günün de mağdurları Alevilerdi bugünün de mağdurları yine Alevilerdir. Maraş katliamının tüm detaylarının bilinmesine rağmen yıllardır Maraş katliamında ölen şehitlerimizi neden yerinde anmamıza izin vermediler de zulüm uyguladılar? Son üç yıldır Alevi hareketinin ısrarcı duruşu sayesinde yerinde anmamızı yapar olduk, yaparken de emniyet güçlerinin çeşitli müdahalelerine maruz kaldık. Devletin bu katliamlarla yüzleşmesini şu haliyle beklemek elbette hayal olur ama bu talebi dillendirmek de talebimizden vazgeçmediğimizin ısrarı olur. Şehitlerimizin Hakk’a yürüyüşünün 41. yılında onları saygıyla anıyorum. Işıklar içinde uyusunlar.

Aşk ile…

Yazarın Diğer Yazıları