Çocuk İstismarcılarını Korumaktaki Bu Israr Niye? – Saniye Evren

Söz birliği yapmış gibi kadını korumak yerine aileyi korumak diye söze başlayanlar, her biriniz bundan ötürü İstanbul Sözleşmesi’ne düşmanlığınızı dile getiriyorsunuz. Öyle afili kamu spotu yayınlayıp, “Evdeki şiddet hapiste biter” demekle olmuyor. Görünen başka. Gerçekler başka.

Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılar, çocuklara yönelen istismar suçları her gün boyutlanarak artıyor. Kadınların haklarına yönelen bu saldırıların artmasının bir sebebi de biz kadınların örgütlülüğünün büyümesi ve haklarımıza sıkı sıkıya sarılmamız olduğu düşüncesindeyim. Erkeklerle farklı çıkarlara sahip olduğumuz bu erkek egemen düzende karşımıza kim ve ne çıkarsa çıksın; baba, koca, sevgili, abi kardeş, medya, ordu, yargı; erkek elleriyle hazırlanmış yasalara “Eyvallahımız yok artık”. Savunduğumuz haklarımız varlık sebebimiz aynı zamanda çünkü. İtirazımız, isyanımız arttıkça bize karşı seslerin yükselmesi de şaşılacak şey olmuyor.

Feministlere Uzatılan Alaycı Dil Kadın Düşmanlığının Sonucudur

Geçen günlerde Akit TV’de yayınlanan bir televizyonda programcılardan birinin feministlerle ilgili sarf ettiği sözler tam da bu saldırıları planlayanların saldırganlığını taşıyordu. Kullandığı küçümseyici, alaycı dili aslında feministlerle baş edememe, başa çıkamamadan kaynaklanıyordu. Bu saldırgan dili ve söylemi anlık bir refleksle kadınlar protesto ettiler. Belki de birlikte olmanın güçlü hissettirdiği en güzel anlardan biriydi. Parmağını sallayan arkadaş tüm feministlerin “öcünü” alırcasına had bildirmişti. Üniversiteli kadınların protesto ettiği kişinin kadın olmasını öne çıkarıp manipülasyon peşinde olanlara da şunu diyelim: itirazımız bir kadına da değil, kadın düşmanlığınadır.

6284 ve İstanbul Sözleşmesi’yle Alıp Veremedikleri Ne?

İstanbul Sözleşmesi’nin hedef haline getirilmesinin sebebini de anlıyoruz. Sebep kadınların aile içine sığmamasıdır. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar kadınların aile içine hapsedilerek erkeklerin ve erkek egemen düzenin tüm yükünü sonsuza kadar kaldırsın istiyorlar. Bundandır ki kendini aile dışında tarif eden kadınların olduğunu duymak bile onların tüylerini diken diken etmeye yetiyor.

Söz birliği yapmış gibi kadını korumak yerine aileyi korumak diye söze başlayanlar, her biriniz bundan ötürü İstanbul Sözleşmesi’ne düşmanlığınızı dile getiriyorsunuz. Öyle afili kamu spotu yayınlayıp, “Evdeki şiddet hapiste biter” demekle olmuyor. Görünen başka. Gerçekler başka. Biz henüz mücadelemizle kazandığımız hakları korumak zorunda kalıyoruz. Hala kadının aileden bağımsız bir varlığı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ama evlerinize hapsolmayacağız, bıkmadan usanmadan bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.

Yargı Reformu Dediler, İçinden Yine Çocuk İstismarcılarına Af Çıktı!

Erkek egemenliği, şiddeti ve tacizi erkeklerin elinin kiri olarak görüyor, en hafif deyimiyle hak görüyor, hafif görüyor, affediyor. Çünkü empati kuruyor. Hiçbir erkeğe şiddet sebebiyle yaptırımı yakıştıramıyor. Kıyamıyor. Bunu anladık. Peki, sürekli önümüze ısıtılıp ısıtılıp getirilen çocuk istismarcılarının affını nasıl ve niye savunuyorsunuz?

Cinsel istismar suçunu işleyenler bu yargı paketinin yol açması ile birlikte hem affedilecek hem de çocuk yaşta evlilikler 15 yaşın altına düşmüş olarak iyice meşrulaşmış olacak. Aileyi kutsayanlar erkek egemen çarkın dişlerini böyle saldırılarla sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Kadınlar daha önce de birkaç kez gündeme gelen bu düzenlemenin geçmemesi için mücadele vermişti. Ve durdurmuştu. Şimdi yargı reformu adı altında tekrar istismarcıların affedilmek istenmesindeki ısrarı deşifre etmeliyiz. Ve izin vermemeliyiz. Yargı reformu ile gündeme gelen bu af, baktığımızda her türlü pisliği aile içerisinde temizleme anlayışından başka bir şey değil. Erkeğe, istismarı da bir hak olarak görmenin başka bir tezahürü. Aynı zamanda bu düzenlemeyle birlikte cezalandırılmayan bu suç, artma potansiyeli de taşıyor çünkü cezalandırılmayacağını bilen erkekler için suça teşvik gibi bir sonuç çıkıyor.

Nafakayı Verirsek Dahasını da İsteyecekler!

Yargı paketinin nafaka ile ilgili bir düzenleme içerdiği de söyleniyor. Kadınların uzun süredir gündeminden düşmeyen konulardan bir tanesi de nafaka. Nafaka der demez kendini mağdur olarak tanımlayan erkeklerin sesi kulağınızı tırmalamaya başlamış olabilir. Uzun uzadıya nafakayı savunmak ya da tartışmak bu yazının konusu değil ama bir paketle çok kuş vurmak isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Nafaka hakkımıza göz koymanın da, kadınları psikolojik olarak zayıf hissettirip- çünkü nafaka dediğimiz şey kadının tek başına hayatta kalmasını sağlayacak kadar bir şey değil-  boşanmaları azaltmak ya da caydırmak amacı taşıdığını hepimiz biliyoruz.

Birlikte Güçlenmeye Devam…

Sınır dışında emperyalist tahayyüllerle hülyalanıp barış umudumuzu yerle bir ederek kadınların bedeninin yine savaş meydanına dönmesini sağlayan zihniyet ile çocukları istismar suçu işleyen erkeklerle evlendirip bir ömür boyu birlikte yaşamalarına yol açanlar aynı düşüncelerle besleniyorlar. Kadınları önce evlere, aileye, eşitsizliğe mahkûm edip sonra ayrılmak istediğimizde nafaka hakkımıza göz koyuyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıp kadını ailenin kopmaz parçası olarak görmek istiyorlar. Ancak biz kadınlar yani birlikte güçlü olduğuna inananlar itiraz etmeye, birbirimizden güç almaya, güçlenmeye devam edeceğiz. Savaşa, ekonomik krize ve yoksullaşmaya, şiddete, çocuk istismarının affına, nafaka hakkımızın gaspına karşı durmaya devam edeceğiz.

Fotoğraflar: Zeynep Kuray @zeynokuray, Gül Gündüz sendika63.org

Yazarın Diğer Yazıları