“Piyasalarda Endişe Dönemi” – Mehmet Yılmazer
Egemen bir sermaye birikim modeli yaratılamadığı için kapitalizm, ister istemez yeni bir bunalıma doğru yelken açmış durumdadır. Şimdilik rüzgar güçlü değil, yelkenler yeterince şişmiyor. Ancak rüzgar güçlenirse, işin en kötü yanı artık bu geminin bir kaptanı yoktur.
Ağustos sonundaki Ekonomist’in kapak konusu “piyasalardaki endişe”dir. Dergiye inanacak olursak, “gelişmiş ülkelerde iş bolluğu vardır, ücretler yükseliyor, kredi kolay ve ucuzdur, İran’la yaşanan sorunlara rağmen petrol fiyatları düşük, böylece yatırım maliyetlerinde azalma olacaktır.” Böyle bir pembe tablo çizildikten sonra “öyleyse bu endişe niye?” sorusuna Ekonomist cevap arıyor.
Tablo elbette Ekonomist’in çizdiği kadar parlak değildir, ancak söylenenlerin bir gerçek yanı vardır. Bu yaz Avrupa’da işçi talepleri rekor seviyelere ulaştı. Buna bağlı olarak ücretlerde bazı milimetrik kıpırdamalar yaşandı. Para bol, faizler sıfır veya ekside. Bütün gürültülere rağmen petrol fiyatlarında bir sıçrama olmadı. Bunlara karşılık Alman ekonomisi resesyonda, İngiltere ve AB ilişkisi tam bir arapsaçına dönmüştür. Yine Ekonomist’in tespitine göre kredi bolluğuna rağmen “sermaye harcamaları azalmaktadır.” Yani yatırım yapılmıyor.
“Piyasalardaki bu endişe niye?” sorusunu dergi esas olarak ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları olarak cevaplıyor. Bu cevabın haklı bir yanı vardır. Akıllara ister istemez 1930’lardaki büyük bunalım yılları geliyor. Bu gidişte Trump’ın “öngörülemezliği”nin rolünü de vurgulamak gerekir. Ancak bütün bunlar piyasalardaki tedirginliğin nedenini yeterince açıklamıyor. Kapitalizmin sorunları daha derin. Aslında ABD ve Çin ticaret savaşları da bu çıkmazın sonuçlarından birisidir.
2008 finans krizine değinmeden soruya cevap vermek zordur. Büyük çöküşten sonra özellikle Amerikan ekonomisinde bir toparlanma olsa da on yıldır dünya ekonomisi hala ayağa kalkamamış, dizlerinin üzerinde hareket ediyor.
1970’lerin ortasından itibaren üretimden finansa kayan sermaye 2008 krizinden sonra da üretime bir geri dönüş yapmamıştır. Hatta kısmi düzenlemelerle spekülasyon alanında kalmanın yeni yollarını bulmaya çalışıyor. Ancak finans piyasasında işler son beş altı yıldır sıfır ve eksi faizlere dayandığına göre soruna bir çözüm bulunamamıştır.
2008’de ne olmuştu? 1980’ler sonrasında neoliberalizmle, Keynes sonrası yeni bir sermaye birikim modeline geçilmişti. 2008, bu modelin ömrünün dolduğu yıldır. On yıldır kapitalizm yeni bir sermaye birikim modeli yaratamamıştır.
Modeller uzman ekonomistlerin rüyalarından çıkmaz. Krizlerden, dünya ekonomisindeki güç dengelerinden çıkagelir. 1940’lara kadar sermaye birikim modeli “serbest ticaret” ve emperyalist paylaşım savaşları biçiminde yürüdü. Sonrasında tekelci devlet kapitalizmi yapısında Keynes modeline geçildi. Bu model 1970’lerin sonrasında ömrünü doldurunca yerini neoliberalizme aldı. Bu modellerin inşa ve yürütülmesinde bir gerçek unutulmamalıdır. Bunlar bir orkestra şefinin asasını (veya sopasını) sallamasıyla inşa edilmiş ve yürütülmüştür. “Serbest ticaret” ve paylaşım savaşları günlerinin şefi İngiltere, sonrasının ise Amerika’ydı. Çoktandır artık böyle bir şef yok. Bu durum kapitalist dünyanın bütünü için yeni bir sermaye birikim modeli yaratmanın neredeyse imkansız hale geldiğini de gösterir.
Aslında 2008 krizi ile neoliberal model çökünce ortaya fiilen iki sermaye birikim modeli çıktı. Amerika ve Batı dünyası finans spekülasyonuna dayanan neoliberal modeli yürütmeye çalıştı. Ancak bu yuvarlana yuvarlana gidiş bir çözüm getirmediği için Trump ile bir kenara itilmeye çalışıldı. 2008 krizi ile fiilen ortaya çıkan diğer model Çin’in üretime dayalı sermaye birikim modelidir. Amerika ve İngiltere liderliğindeki neoliberal model geriledikçe Çin’in modeli öne çıktı. Batı dünyası bu modele “otoriter kapitalizm” modeli adını takmayı uygun gördü.
Neoliberalizm iflas edip ve yerine yeni yol bulunamayınca, Çin’in üretime dayalı Keynes tarzına yakın modeli de hızla yol alınca, Amerika bu gidişi ticaret savaşlarıyla durdurmaya çalıştı. Böylece neoliberal modelin iflasından sonra Trump’la kapitalizm ilk modeline, paylaşım savaşlarıyla birikim modeline geri dönmüş oluyordu. Ancak ne dünya, ne kapitalizm o yıllardaki gibi değildi. Bu gerçeklikten dolayı Trump’ın manevrası yürümüyor.
Egemen bir sermaye birikim modeli yaratılamadığı için kapitalizm, ister istemez yeni bir bunalıma doğru yelken açmış durumdadır. Şimdilik rüzgar güçlü değil, yelkenler yeterince şişmiyor. Ancak rüzgar güçlenirse, işin en kötü yanı artık bu geminin bir kaptanı yoktur.
Bu nedenle piyasalar endişelidir…