Eren Keskin: “Kürtlere, ‘Sizin mezar hakkınız bile yok’ deniyor”

Sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, emek örgütleri, kadın örgütleri ve toplumun birçok kesiminden kurum ve insanlar devletin insan haklarını ihlal ettiği için eleştirilerde bulunup imzalanan uluslararası insan hakları sözleşmelerini uygulamasını istiyor.

Türkiye bizzat devlet tarafından işkencelerle sürekli gündem oluyor. Ağırlıkla devletin muhaliflerine dönük yaptığı fiziki şiddetin (hatta ölümle sonuçlansa bile) cezası neredeyse yok. Öldürülen insanlara özellikle kolluk kuvvetlerinin uyguladığı işkence sık sık gündeme düştü.

TSK ile PKK arasında yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren gerillaların cansız bedenlerine yapılan işkenceye mezarlarını tahrip ve iş makineleriyle kaldırma eklendi.

2014 yılının ekim ayında Bitlis’in Yukarıölek köyü yakınlarında Garzan Mezarlığı olarak bilinen yerde yaşamını yitirmiş PKK gerillaları defnedildi. Burada birçok cenaze defin ruhsatı alınarak defnedildi.

Dün Taksim Hill Otel’de cenazelerin ailelere teslim edilmesi ve mezarların oluşturulması için yapılan basın açıklaması sonrası 1995 yılında 15 yaşında yaşamını yitiren PKK gerillası Abdülhamit Dünar’ın ablası Rawşan Dünar, İHD Genel başkanı Eren Keskin ve ANYAKAY-DER Genel Başkanı Sultan Karasu ile konuştuk.

2017’de Garzan Mezarlığı’nda 279 kişiyle birlikte kardeşinin cenazesi de mezardan çıkarılan Rawşan Dünar, Abdülhamit’in 13 yaşında 7 gün işkence gördüğü için PKK’ye katıldığını ve oraya gittiğinde geri göndermek istediklerini fakat “Bu çocuk yaşta devletten bu işkenceyi görmüşken siz ne yaparsanız yapın geri gitmem.” dediğini aktarıyor.

1995 yılında çatışmanın olduğu alanda Dünar’ın kardeşinin cansız bedenini görenler aileye haber vermiş fakat gittiklerinde bütün arama çabaları sonuçsuz kalmış. Dünar “Bitlis Savcılığı’na başvurduk sonuç alamadık. 2014 yılının ekim ayında Garzan’da şehitlik kuruldu ve kardeşimin kemikleri buraya getirildi. 2017’nin aralık ayında iki hafta orası operasyonlar var diye yasak bölge ilan edilip 279 mezarı oradan kaldırdılar. Köylüler cenazelerin iş makineleri ile çıkarıldığını görmüş” diye kaydediyor.

Cenazelerin İstanbul adli tıpta olduğuna dair bilgiler gelmesi üzerine İHD ve ÖHD’ye başvuran Dünar ailesi ne Bitlis Savcılığı ne de adli tıptan olumlu cevap almamış. Bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldığını ifade eden Dünar, duyarlılık çağrısı yapıyor: “Demokrasiyi, barışı savunan bütün sivil toplum örgütlerinden destek istiyoruz. Biz çocuğumuzu canlı değil sadece mezarımızı istiyoruz. Bayramlarda, özel günlerimizde o mezarımıza dokunmak istiyoruz. Biz bu kadar işkence yapmasınlar.”

Uzun yıllar insan hakları savunuculuğu mücadelesinde yer alan İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin’e, 2017 yılında cenazelerin mezarlarından çıkarılmasının politik karşılığını sorduk.

Keskin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürdistan’da özellikle Kürt insanlarına ait cenazelere uyguladığı politikayı çok yakından görmüş insanlardan biri olarak tarifliyor kendisini. 90’larda arabaların, tankların arkasına iplerle bağlanarak sürüklenen gerilla cenazeleri de gördüğünü ekleyen Keskin “Kadın gerillaların bedenlerine verilen zararları da gördüm” diyor. İşkenceye kalmış birçok cenazenin otopsisine de katıldığını söyleyen Keskin, verdikleri mücadelenin uluslararası hukukta yer alan karşılığına değiniyor. Keskin, bunu “Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesi hem karşılıklı devlet savaşlarında hem iç çatışma ortamlarında karşı tarafın, öldürdüğün kişinin bedenine zarar vermeyeceksin, onu kendi dini kurallarına göre gömeceksin diyor. Bütün bunları Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine getirmiyor. Bir kere Garzan Mezarlığı adıyla anılan mezarlıktan ölülerin bedenlerinin çıkarılması aslında hem kamuoyuna bir mesaj hem de bu ailelere verilen gözdağı ve onlara uygulanan zulümdür. Bunun savaş mantığıyla da bir ilgisi yok! Bu tamamen insan haklarına aykırı, insanın gömülme hakkına aykırı, uluslararası hukukla güvence altına alınmış tüm haklara aykırı bir yöntem. Bunun üstelik kendilerini dindar tanımlayan bir kesim tarafından yapılması daha akıl dışı yöntem” olarak ifade ediyor.

Konuyla ilgilenen Bitlis Savcılığı’nın cenazelerin adli tıpta olduğunu söylediğini ifade eden Keskin, “Ama bizim bildiğimiz ve bilimsel verilere göre 15-16 dakikada tespit edilecek bir DNA incelemesi için iki yıldan fazladır aileler bekletiliyorlar.” dedi. Eren Keskin cenazelerin yıllar sonra mezardan çıkarılmasını ve iki yıldır ailelere verilmemesini devletin “Sizin mezar hakkınız bile yok” mesajı olarak değerlendiriyor.

ANYAKAY-DER Eş Başkanı Sultan Karasu da kimsenin haberi olmadan cenazelerin iş makineleri ile mezarlarından çıkarılmasını devlet politikası olarak görüyor. Karasu, devletin “Kürt ailelerin daha fazla nasıl canını yakarız.” diye yaklaştığını söylüyor ve cenazelerin durumuna ilişkin bilgi veriyor: “279 cenaze mezardan çıkarıldı. Bunlardan 65 aile Bitlis Adli Tıp Kurumu’na gönderildi DNA vermesi için ve şimdiye kadar DNA verenlerden sadece 8 aile cenazeyi alabildi.” dedi.

Cenazeleri mezardan çıkarılan ailelere ulaşmaya çalıştıklarını belirten ANYAKAY-Der Eş Başkanı Sultan Karasu, yakında hukuki sürecin biteceğini ve devletin adli tıptan alınmayan cenazeleri kimsesizler mezarlığına defnedeceğini belirtiyor.