Şu Fırat’ın Doğusu Amma Da Çetin Cevizdir, Söyletmen Gayri Yaramız Pek Derindir – Hıfzı Süha Ölçer
Hile, yalan ve aldatmacadan mürekkep nush ile uslanmayıp, onca haksızlık ve kıyıma, kayyıma maruz kalıp da bana mısın demeyen bazı arsızlar, cihan padişahının heyyyt hüyyyt! diye başlayan meydan okumalarına ve dahi zikzaklı, yamuk yumuk yol haritasına karşılık, el âlemin gözü önünde arka taraflarıyla gülüveriyorlar.
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
Doluya koyduk almadı, boşa koyduk dolmadı, ne ettik ne eyledik ise, bazı imansızlar hak bildiği yoldan şaşmadı; halife-i ruy-i zemin’e olan garezleri her zaman ve zeminde harlandı durdu, çarşı pazar kurudu, eski çamlar bardak oldu, sarayda kıyametler koptu, a cancağızlarım!
Ümmetin son kalesini düşürmek, din-i İslâm’ın son ordusunu mağlub etmek ve dahi denk gelsin gelmesin kelle koltukta mütemadiyen hep birileriyle cenk hâlindeki hünkârımızı kene gibi yapıştığı tahtından indirmek içün her yola başvuran haricî ve dâhilî şer odakları; zor bela ayakta tutuverdiğimiz, azıcık başını kaldıranları bir punduna getirip sesini soluğunu kesiverdiğimiz, sürüden ayrılıp ayrı bir baş çekenleri hemen oracıkta hallediverdiğimiz, geriye kalanları ise sürüm sürüm süründürdüğümüz cennet vatanımızda kargaşa üstüne kargaşa çıkarmak istemekteler.
Ümmet-i Muhammed’in gözünü budaktan esirgemeyen, arif sözü dinlemeyen cengâver neferlerinin kana bulanmış nasırlı elleriyle dalgalandırdıkları ve bazı dangalakların rüyalarını süsleyen simsiyah Sancak-ı Şerif’e inat olsun diye allı, yeşilli, sarılı, rengârenk, pek tabii bir ahenk üzere isyan bayrağı açan nasipsizler; Allah ile kulun, saraydaki uzun ile yok yoksulun, dayak arsızı ahali ile eli sopalı devletlûnun arasına çomak sokarak sabırları zorlamakta, ey ihvanlar!
Cihan padişahı, emîru’l mü’minîn, ulu hakan, artık hiç kimseyi takmayan Uzun Sultan hazretlerinin tek buyruk sahibi olmaktan mütevellit biricik menfaati icabı defaatle üzerine yürüyüp top atışına tutturduğu, zora geldiğinde ha bire tehditler savurduğu dağdakiler; bir kısmı sefahat ve bollukta, diğer bir kısmı ise saflık ve darlıkta birbirleriyle yarış halindeki bağdakilerde ne huzur bıraktı ne de moral.
Saltanata kök söktürüp, eskilerin masalcısı hünkârımıza korkusundan kurşunlar döktüren ve dahi Fırat’ın öte yakasından bütün bir cihana, her mezhep ve meşrepten, kendi halinde, kardeşçe bir arada ve nasıl hür yaşanacağına dair insanlık dersi verme gayesindeki işbu haddini hududunu bilmezlerin her an tepesine çökmeye, köklerini yerinden sökmeye hazır ve nazırız evelallah!
Bunlardan sadır olacak çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, türlü türlü tehdit ve dahi tehlikelere pabuç bırakmayız. Fetih ruhu ayaklanan ve dahi cihada koşturmaktan ayaklarının altı su toplayan, analarından gayrisi ardın sıra yalan ağlayan vatan evlatlarını peşlerine takar, cümlesini takır takır açtıkları çukura gömer ve de sarayın uzun vadeli hâkimiyet planlarını tıkır tıkır işletiriz.
Binâenaleyh, cebir ve şiddete doymayan, hakikate sığmayan, astığı astık kestiği kestik, akla mantığa uymayan ferman padişahın ise; tepesi karlı dağlar, sulh ve selâmete varan yollar bizimdir şiarıyla son devrin sultanını köşeye sıkıştıran eşkıya bozuntularının soyunu sopunu kurutmasını biliriz.
Yepyeni yollar, hanlar, hamamlar, saraylar, toplar, tüfekler, sazlar, kemençeler, köprüler, camiler, medreseler ve dahi eski köye yeni diye yutturulan âdetler, olmadık alışılmadık icatlar kazandıran lakin kimselere yaranamayan hünkârımızın açtığı bu engebeli yolda hiç sektirmeden ilerleyip, işaret buyurduğu kanlı, karanlık, bulanık hedefe varıncaya kadar bir lahza durmak yok bize. Kıskananların iki gözü önüne aksın, oh olsun gayri!
Ehl-i sünnet ve’l-cemaate karşı birlik olup, ümmetin ve dahi milletin adamına karşı gizli veya alenen cephe alan ne kadar sünnetsiz var ise durduk yere sebepsiz hadım etmeli ki, bir daha da sesleri solukları çıkmasın, kafalarının dikine doğru gitmesinler. Hafazanallah, maneviyatı yüksek yerli ve millî kadroların devasa maddiyat ve dahi salahiyet üzere har vurup harman savurmalarına mani, zorluk çıkaracak, hesap soracak, boyundan büyük işlere kalkışacak olurlar ise; oy anam vay babam, halimiz pek yamandır yani, ey efendiler, beyler, muhterem mü’minler!
Mamafih, tepeden tırnağa, yukarıdan aşağıya yeniden inşa etmek içün seferber olup derbeder ettiğimiz memleketi ilelebet sahiplenmek içün olabildiğince sert ve dahi namert tedbirler ışığında dâhili muarızlara göz açtırmamalıyız. Arıza çıkaran her kim olursa olsun evvela havucu gösterip, ardından bir güzel adamakıllı sopayla dövmekten ve bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yere sermekten zinhar çekinmemeliyiz.
Cenûb-i Şark’ın afakını saran hürriyet ve dahi istiklâl zırhını delmek içün takla üstüne taklalar atan, dönüp dolaşıp beka ayaklarına yatan cennet mekân hünkârımıza lüzumsuz sualler eşliğinde durmaksızın çatan gafilleri de hassaten ve de hususen gözeterek, başımızı daha fazla ağrıtmalarına müsaade etmemek içün hayatlarını cehenneme çevirmeliyiz. Hile, yalan ve aldatmacadan mürekkep nush ile uslanmayıp, onca haksızlık ve kıyıma, kayyıma maruz kalıp da bana mısın demeyen bazı arsızlar, cihan padişahının heyyyt hüyyyt! diye başlayan meydan okumalarına ve dahi zikzaklı, yamuk yumuk yol haritasına karşılık, el âlemin gözü önünde arka taraflarıyla gülüveriyorlar.
Şu Fırat’ın doğusu amma da çetin cevizdir, söyletmen beni a dostlar yaram pek derindir, aman da aman! diye içten içe dövünen, secde izi taşıyan mübarek alnından şıpır şıpır ecel terleri dökülen hünkârımız tiz perdeden nutuklar atarak, taş üstünde taş; eğilmez, bükülmez, omuz üstünde dimdik tek bir baş bırakmamak ve dahi hudutlarımız boyunca enine boyuna uzanan eşkıya hattını delmek içün olmadık, kalmadık çarelere başvurabilir.
Haydi Bedir’in aslanları, kurtlar, kuzular, atlılar, yayalar! Ya Allah, Bismillah, Allahuekber! Çatır çutur, boydan boya Fırat’ın doğusuna duhûl eyler gibi yaparak, güneşin doğuşuna zinhar fırsat vermeden, kefeni koynunda, sarayın boyunduruğunda, iman-ı billâh şahadete koşmak içün hazır kıta bekleşelim. Görelim Uzun Sultan neyler, neylerse hep üste çıkmayı pek güzel eyler.