Minire İnal: “Halk arasında sıfatımız bile yok, eve gelen kadınsın”
16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü’nde uzun yıllar ev işçilerinin yasal haklarının kabul edilmesi için mücadele eden Minire İnal’a mikrofonumuzu uzattık. İMECE Ev İşçileri Sendikası üyesi İnal, 2009 yılında sigortasız çalıştığı evin camını silerken 3. kattan düştü ve ağır yaralandı.
Sendikası ile ev işçilerinin mücadelesini sürdüren İnal, Dünya Ev İşçileri Günü’nde Karşı Mahalle’ye hem kendi koşullarını hem de nasıl mücadele ettiklerini anlattı.
Söz Minire İnal’da;
Ev işçiliğine başlamadan önce birçok iş yerinde çalıştım. Antalya’da yaşıyorum. Kafe, restoran, otel, tekstil gibi yerlerde çalıştım. Kimi yerlerde maaşımı düzenli alamadım, kimi yerlerde sigortam düzenli olmadı. Ben de ev işçiliği yapayım dedim. 2006-2007 yıllarında ev işçiliğine başladım. Kısa sürede de çevre edindim. Hemen hemen haftanın 6 günü doluydu, hatta bazen bu 7 güne çıkıyordu. Bir gün Antalya Konyaaltı’nda (5 Mart 2009) çalıştığım evin camını silerken 3. kattan düştüm. Bu benim hayatımı değiştirdi. Uzun bir tedavi süreci oldu ve aylarca hastanede kaldım. Defalarca operasyon geçirdim. Bu tedavi sonrası yaklaşık iki yıl bakıma muhtaç kaldım. Bu süre zarfında bana annem baktı, küçük oğlum okuyor, büyüğü askerdeydi ve eşim sigortasız çalışıyordu. Birçok sıkıntı yaşadık ve evimiz kiraydı.
“Onlar zenginler, biz nasıl baş edelim?”
Ne yapacağımı bilmiyordum. Hatta eşime de söyledim dava açalım diye. Çünkü ilk zamanlar benimle ilgilendiler ev sahibi işveren. Daha sonra ulaşamadım, sanki kayboldular. Ne telefonlarıma cevap verdiler, ne gelip gittiler, ne arayıp sordular. Kendimi o kadar yalnız hissettim ki, oysa onlara göre o evin kızısın, o evin bir bireyisin. Ama yok oldular, ulaşamıyorum bir türlü. Dava açalım dedim eşime, o da dedi ki “onlar zenginler, biz nasıl baş edelim?”. Ne maddi olarak gücümüz vardı ne de manevi.
Bir süre sonra “Gündelikçi” belgeseli gösterimi geldi Antalya’ya. Arkadaşım aradı “sizi ilgilendiren bir belgesel gösterimi var sen de gel” dedi. Ben de daha kötüyüm, dolmuşa otobüse binecek durumda değildim. Bir buçuk yılı geçmişti. Sağ olsun arkadaşım götürdü getirdi. İMECE Kadın Dayanışma Derneği’yle tanıştım orda. İstanbul merkezli birçok çalışma yapmışlar, mücadele vermişler. Onların aradığı benim, benim aradığım da onlar. Benim ikinci kez dünyam değişti. O kadar mutlu oldum ki, orada konuştuk sohbet ettik, ben yaşadıklarımı sıkıntılarımı anlattım. Mutlaka birlikte olmamız gerektiğini söyledi arkadaşlar. O günden sonra telefonda görüşmeye başladık. Bir taraftan da iyileşmeye başlıyorum, tabi tamamen iyileşemeyeceğim ama kötünün iyisi. Bir baktım ki benim hayatım İMECE olmuş, ben de İMECE’li olmuşum. Ben de katıldım mücadeleye, ben Antalya’da arkadaşlarımız İstanbul’da. Birlikte mücadele etmeye başladık, çok da seviyorum. Aralık 2013’te sendika kurduk (İMECE Ev İşçileri Sendikası). Meclise gittik, ben İstanbul’a geliyorum onlar Antalya’ya geliyor. Ben Antalya’da birçok ev işçisine ulaştım sendika kurulduktan sonra.
Dava hala devam ediyor. Bunun peşine iki dava daha açıldı. SGK bana dedi ki “Sen işçi değilsin, senin bu yaşadığın kazayı iş kazası olarak tanımlayamayız.” SGK’na da dava açtık. Bu sadece benim sorunum değil bütün ev işçilerinin sorunu. O kadar çok ev işçisi sorun yaşıyor ki, sendikamızın devam eden başka davaları da var; Fatıma Aldal, Rukiye Şimşek ve göçmen ev işçisi Gulnora Tuxtayeva… Mesela onun dosyası kapandı biz yeniden açtırdık. Adliyenin önünde basın açıklaması yaptık. Yani sadece Minire İnal için mücadele etmiyor İMECE Ev İşçileri Sendikası. Ev işçilerinin sorunları o kadar çok ki…
“Eve gelen kadın”
Halk arasında bile bizim sıfatımız yok. Eve gelen kadınsın. Elektrikçi gelse elektrikçi, sucu gelse sucu denir, usta denir. Ama eve gelen temizlik işçisine kadın geldi deniyor.
Mesela fabrika işçisinin yaptığı bir iş vardır. Ben tekstilde çalıştım makineciydim. Restoranda çalıştım bulaşıkçıydım ya da kafede çalıştım sıcak soğuk siparişlerimi veriyordum. Ama ev işçiliği böyle değil. Hangi birisini sayayım; çamaşırı, bulaşığı, ütüsü, camı, kapısı, halısı, koltuğu saymakla bitmiyor, yemeği bulaşığı… Bir de gelip aynı işi evde yapıyoruz. O kadar ağır eşyaları taşımaktan kaldırmaktan bel fıtığı olmayan bir ev işçisi kadın tanımıyorum. Hemen hemen hepimizin kol, boyun, bel ağrıları, diz ağrıları, kollarda lif kopmaları kaçınılmaz.
Sendikamızın genel başkanı bu hastalıktan kutlamalara gelemiyor.
Süpürge akademisi kurduk, yani ev işçilerine okul açtık. Burada birçok eğitimler verdik. İş hukuku, kadın emeği, toplumsal cinsiyet, kadın cinayetlerinden, iş yasalarından birçok eğitim verdik ve birçok ev işçisine ulaştık. Buradan bize o kadar güzel dönüşler aldık ki arayıp “Kendime özgüvenim geldi, ben artık işverenin karşısında konuşabiliyorum, haklarımı savunabiliyorum” dediler. Tabi bunları duyunca insan mutlu oluyor. Maalesef ev işçileri iş yasasında değiller, onun için hala mücadele ediyoruz.
Ev işçilerinin en büyük sorunları sigortasız olmaları. Hiçbirimizin sağlık güvencesi yok. En ufak bir şey yaşasak şikâyet edeceğimiz bir merci yok. Bu kazalar yaşanırken sendikamızın birçok çalışması var, haberler yapılıyor ve görünür olmaya başladık. Görünür olmamız işverenleri de tedirgin etti.
İşverenler çalıştırdığı ev işçisini sigortalı yapacaklar ama nasıl yapacaklar? Önlerinde bir sürü engel var. Fabrika sahibinin sorumlulukları gibi bir kişi çalıştıran işverenin de önüne aynı sorumluluk olarak çıkıyor. Maalesef sigortalı olan ev işçileri de ya şirketten ya marketten sigortalı. Bizim örgütlenmemize de bu engel oluyor. Sendikamızın üye sayısını artıramıyoruz. Çünkü iş kolu farklı oluyor. O nedenle bir an önce bu ILO C189’un imzalanması lazım (Ev işçilerine insana yakışır iş sözleşmesi), ev işçilerinin iş yasasına alınması lazım. Yani biz işçiyiz. Ev işi iş, ev işçisi işçidir.
Ev işçilerinin sorunları arasında yer alan meslek hastalıkları, güvencesiz çalışma sadece bizim ülkemizde değil aslında. Bütün dünya hemen hemen aynı konumda. Mesela ben Güney Afrika’ya gittim Uluslararası Ev İşçileri Federasyonu’nun (IDWF) genel kuruluna. Aynı zamanda sendikamız da IDWF üyesi. Dünyanın birçok yerinden gelen ev işçisiyle tanıştım. Almanya’ya da gittim. Orada da birçok ev işçisi var. Ev işçilerinin sorunları her yerde aynı. IDWF de biz de Türkiye de 16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü’nü kutluyoruz.