“Örnek Gösterilen Ülke” – Ayşe Tansever
Adaleti hala yüreklerinde taşıyıp acılar duyan, dövüşken dünya kadınları, feministleri, dünya sahnesinde öne çıktı.
Yeni liberal politikalar uygulanması sonucunda artık dünya basınında iç açıcı bir haber yok denecek kadar az. Tüm dünyamız özelleştirmeler ile can çekişiyor. Sosyal adalet diye bir şey kalmadı. İklim değişikliği de bunlara ek olarak tarımı bitirdi. Dünyamızın yakın gelecekte karnını doyuramayacağı haberleri geliyor. ÇUŞ (çok uluslu şirketler) soygunu sonucu gelir dağılımı bozuklukları milyonlarca aç insan yarattı ve göçe zorladı. Binlerce insan hayatta kalabilmek için ölümü göze alıp göçe zorlanıyor. Çocuklar ölüyor, aileler parçalanıyor. Yani duygusuz, ahlaktan nasibini almamış, gününü gün eden bir avuç insan dışındaki dünya insanı perişan. Bu durumda da, insanlığımızı hatırlatacak, yüreğimizi yumuşatacak, rahat uyumamızı sağlayacak iyi bir haber yok. O nedenle de adaleti hala yüreklerinde taşıyıp acılar duyan, dövüşken dünya kadınları, feministleri, dünya sahnesinde öne çıktı.
Aslında olayların örnek olarak alınabilecek şekilde geliştiği, insanca, daha güzel geleceklere doğru politikaların yürütüldüğü bir avuç ülke var. Bu ülkeler ise basın ekranına alınmıyor. Olumlu gelişmeleri gözlerden uzak tutuluyor. Böyle ülkelerin başında Bolivya Çok Uluslu Devleti’ni sayabiliriz. Ondan birkaç haber ile içimiz rahatlasın, yüreğimize biraz su serpilsin istedik, bu yazımızda.
İsterseniz bu da bizim okuyuculara bayram şekerimiz olsun.
Geçen gün Birleşmiş Milletler Sağlık Örgütü (WHO) Bolivya’yı sağlık sistemi açısından örnek alınacak bir ülke ilan etti. Elbette aklınıza sağlık sisteminin özelleştirildiği gelmedi değil mi? Hayır aksine Evo Morales iktidarı 1 Mart 2019 tarihinden itibaren evrensel sağlık sistemini ilan etti. Bu hizmete de bu yıl için 230 milyon dolarlık bütçe ayrılmış. Artık yaklaşık 11 milyon nüfuslu ülkede herkes bedava sağlık güvencesine kavuşmuştur. Sağlık personeli kapı kapı dolaşıp güvencesizleri kayıt altına aldılar. Şimdiye kadar halkın yarısının herhangi bir sağlık güvencesi yoktu ve geri kalanının da özel güvenceleri vardı. Ama artık özel güvencesi olmayanlar bu şemsiye altına alındı. Ne güzel, özünde eskiden devlet baba dediğimiz devlet, halkının bakım görevini üstlenme “zorunluluğunu” yerine getirme kararı alıyor.
Devlet açıklamaları bu yeni evrensel sağlık programından en çok kadınların yararlandığını yazıyor. Çünkü toplumda sağlık güvencesi olmayanların 2/3’ü kadınmış ve şimdi onlar bu bakımdan güvence altına alınmışlar. Bolivya kadınları 2009 yılında kurulan başka bir sistem ile de bu konuda biraz rahatlamıştı. Bolivya kadınları hamilelik dönemlerinde ve 2 yaşını doldurmamış çocukları ile birlikte iki yıl boyunca zaten hem sağlık hizmeti alıyorlardı hem de özel bir maaş ödeniyordu kendilerine. Öyle ya, bu süreçte kadınlar çalışma hayatına tam katılamadıkları için gelirleri düşüyordu. Devlet bunu göz önüne alarak hem çocuklarını iyi besleyebilsinler hem de bakımlarını sağlayıp onlarla vakit geçirebilsinler diye özel bir maaş bağlıyordu. Elbette bu iki önlem sonucunda hem çocuk ve anne ölümleri ve kötü beslenmeleri gözle görülür şekilde azaldı.
Kadının ezilmişliğini hafifletmek elbette sırf sağlık ve ekonomik iyileştirmelerle ortadan kalkmıyor. Bir de erkek egemen düzenden kaynaklanan kadına karşı şiddet sorunu var. Bolivya’da geçtiğimiz yıl 128 kadın öldürülmüş. Hindistan, Türkiye hatta çoğu Batı ülkelerine baktığımızda bu rakam büyük sayılmayabilir ama ona rağmen Morales iktidarı kadına şiddetin kabul edilemeyeceğini açıklayıp önleyici yeni kararlar devreye soktu.
Buna göre önce şiddet sorumluları şimdiye kadar pek ceza almıyorlarmış. Yeni kararnameler ile tecavüz ve kadın cinayetlerine karşı mahkemeler yeniden düzenlenecektir. Cinsel şiddet konusunda uzmanlaşmış yeni kurumlar kuruluyor. Bu yeni uzmanlar ve kadın hakları savunucusu örgütler bu tür davalara taraf olarak katılacaklar ve değerlendirmeleri dikkate alınacaktır.
Ayrıca ev içi şiddeti önlemek için cep telefonuna dayalı bir erken uyarı sistemi geliştiriliyor. Şiddet ile yüzyüze kalan bir kadın bu erken uyarı sistemi ile yardım isteyebilecektir. Belki de en önemli gelişmelerden biri de kadına karşı şiddet ile savaşacak bir Özel Kuvvet kuruluyor (FELCV). Tıpkı Batı toplumlarında dış ya da iç saldırılara karşı özel kuvvetler, komanda birlikleri vs. güçlerin oluşturulması gibi. Bu özel tim, kadın düşmanlarıyla, kadınlara saldıranlarla, tacizcilerle savaşacaktır. Dünyada benzeri var mı?
Batı toplumlarında şiddete uğrayan kadınlar için “sığınma evleri” kuruluyor. Ama Bolivya bu konuda daha da ileri giderek sosyal devletin başka bir görevini daha yerine getiriyor. Su, hava, sağlık, eğitim vs. gibi “barınma” da BM tarafından tanınan bir insanlık hakkıdır. Her insanın barınmasını sağlamak bir devletin görevidir. Bizim gibi kapitalist ülkelerde, TOKİ vs. ile ucuz konutlar yapılıp halka satılıyor. Özünde inşaat sektörlerini zenginleştirmeye yarayan bu uygulamaların aksine Bolivya ve özellikle de Venezuela’da bu konuda devletin genellikle beş para almadığı ya da maliyetinin çok altında fiyata halka dağıttığı konut projeleri var. Bolivya kadın evleri dışında tekil anneleri öncelik olarak alıp 13 yıl içinde 21.000 konutu bedava dağıtmış. Alkışlıyoruz.
Artık bilinçlerimize kazındığı gibi kadın ezilmişliğinin en belirgin diğer bir özelliği de “eşit işe eşit ücret” konusudur. Bizzat Evo Morales’e bağlı, bu konuyu araştıracak bir kurum hizmete sokuluyor. Ülkenin 36 ulusundan kadın temsilciler görevlendiriliyor. Bu ekip özel işyerlerindeki ücretleri inceleyecek ve sonrasında erkeklerle eşit işe eşit ücret ödenmesi için ilkeler belirleyecek. Ayrıca bu kurum Bolivya’da gençler arasındaki genç hamilelik sorununu çözücü bir strateji üzerinde de çalışacaktır. Morales de bu ilkeleri kararnameler ile uygulamaya sokacak.
Yarım gün çalışma konusunda da bazı düzenlemeler getirilecek. Bilindiği gibi kadınlar ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi “görünmeyen işlerle” uğraştıklarından genellikle yarım gün çalışma durumunda kalıyorlar. Bu nedenle de ekonomik gelirleri ve emelilikleri düşük oluyor. Bu eşitsiz durumu gidermek için yarım günlük işlerde çalışanların yasal koruma altına alınması hedefleniyor. Yarın gün çalışanların gelirleri düşmeden evde daha çok zaman harcamalarına olanak sağlanmaya çalışılacaktır. Dört saatlik iş günü hakkını hayata geçirmek istiyorlar. Bu özel durumdan hem anneler hem de babalar yararlanabilecektir.
Daha bitmedi.
Bunlara ek olarak ülkede kadın şiddetine karşı özel bir eğitim seferberliği başlıyor. Başta öğretmenler bir eğitimden geçirilecektir. Sonra bunlar eğitim müfredatlarına alınacak olmalıdır.
Bizde ve tüm dünyada olduğu gibi kırsal kesim kadınları genel olarak daha çok erkek şiddeti ve ayrımcılık ile karşı karşıyadırlar. Ama onların imdat sesleri daha da az çıkar, çıksa da duyulmaz. Morales bu sorunu çözmeyi kendi sorumluluğu olarak gördüğünü açıkladı. Bunu sonlandırmalıyız diyor.
Bizce en önemlisi de Morales iktidarının bu önlemleri ülkesinde kadın hareketinin yüksekliğinden, tüm dünyada özellikle Latin Amerika’daki kadın protestoları ülkesinde yaşandığından almıyor. Bu yerli halk temsilcisi bunları sosyal adalet bilinci ile yapıyor.
Bolivya sosyal bir devlet olma yolunda parmakla gösterilecek bir ülkedir. BM gibi bir Batı kurumu da bunu görmezlikten gelemiyor ve onu “örnek alınası bir ülke” olarak ilan ediyor. Fakat şunu eklemiyor ya da ekleyemiyor. Bu kazanımların maliyeti kısa dönemli iyileştirme sağlayabilecek kamu mülklerinin özelleştirilmesinden değil aksine ve uzun süreli olarak finanse edilme ufku olan ulusal yer altı ve üstü zenginliklerinin kamulaştırmasından finanse edilecektir. Yani bu hizmetler ömür boyu olma ufku da taşıyor. Darısı tüm dünya yoksul halklarının başına!