Annelik – Necdet Pekgöz
Sabah annelerine çiçek götürmüş, ellerini öpmüş, cenneti onların ayaklarının altına sermiş olan güvenlik görevlileri, evlatlarına ulaşmaya, seslerine ses olmaya çalışan anneleri ayakları altına alacaklar. Derdest edip minibüslere bindirip gözaltında tutacaklar.
Yeni bir Anneler Günü geldi. Yine ezberlenmiş birçok konuşma dinleyip, yarım yamalak yazılar okuyacağız. Anneliğin ne yüce bir duygu, fedakarlık olduğundan başlayıp, cenneti ayakları altına seren nutuklar dinleyeceğiz. Bir tüketim çılgınlığı düzeyinde kalsa birçok sermayedarın aşırı memnun olacağı bir günü, annelere ve anneliğe övgülerle doldurup, çok büyük iş yapmış havasıyla “caka” atacağız. Hepimiz kendi annemizin ne kadar fedakar, ne kadar harika olduğundan söz eden konuşmalarla bu günün anlam ve önemine uygun bir dil tutturacağız.
Aynı günün sabahında ise yine yüzlerce anne, birçok farklı şehirde evlatlarına yakın olmak için hapishane önlerine gitmek isteyecek. Başlarında bir gün önce olduğu gibi ya da bir gün sonra da olacağı gibi beyaz tülbentleri olacak.
TV’lerde annelik nutukları atılırken bir kişi çıkıp da sürekli annelerden söz ediyoruz ama birimiz de çıkıp annelere söz versek nasıl olur demeyecek. Anneler ne düşünüyor, anneler ne istiyor, annelik nasıl olur, annelere kalsaydı bu topraklarda nasıl yaşardık diye sorular sormanın anlamı kimsenin aklına gelmeyecek.
Beyaz tülbentleri ile anneler evlatlarına doğru ilerlemek isterken önleri yine kesilecek. Yine anons araçlarından “Dikkat dikkat! Polis konuşuyor! Yaptığınız kanunsuz bir eylemdir! Derhal dağılmazsanız müdahale edilecektir!” tehditleri savrulacak ortalığa.
Annelerin evlatlarına yakın olmak isteği yani kanunsuz eylemi(!) kısa bir süre içinde dağıtılacak. Sabah annelerine çiçek götürmüş, ellerini öpmüş, cenneti onların ayaklarının altına sermiş olan güvenlik görevlileri, evlatlarına ulaşmaya, seslerine ses olmaya çalışan anneleri ayakları altına alacaklar. Derdest edip minibüslere bindirip gözaltında tutacaklar.
Demokrasiden, hukuktan, yasalardan, insan haklarından uzun uzun söz edilebilir elbette. Hepsi değerli kavramlar ve insanlığın kazanımları. Ama hepsinden önce, bunlara gidilen yolda sevgi, vicdan yoksa bu kavramlar sadece kağıt üstünde kalmaya mahkum oluyorlar. Kendi annesine tek kelime edilse çıldıracak olanlar başkalarının annelerine nefret kusmakta hiç sakınca görmüyorlar.
Bugün yine anneler kaybedilmiş evlatları için Galatasaray Meydanı’na çıkartılmayacaklar, “hiç olmazsa evladımın bir mezarı” olsun diye yıllardır her türlü zulmü çekmiş analar basın açıklaması ile seslerini sağır kulaklara haykıracaklar. Onların çığlıkları duvarlarda yankılanacak, vicdanı olanların yine içleri titreyecek ama hukuksuz, yasasız yönetme alışkanlığı ile “hep bana hep bana” diyenlerin yüzlerinde bir mimik bile oluşmayacak. En ceberrut halleri ile valiliğin koyduğu yasağı deklare edecekler.
Ama evlatları nerede olursa olsun, hangi şartlar altında tutulursa tutulsun, ne yaparlarsa yapsınlar, hatta ortada evlatları kalmamış bile olsa onlardan vazgeçmeyen anneler var. O anneler ki sadece kendi evlatları için değil, kendilerini derdest edenlerin evlatları için de barış, kardeşlik, eşitlik uğruna beyaz tülbentleri ile yol haritaları çiziyorlar. Anneliğin resmini sokaklarda, cezaevleri önünde, polis minibüslerinde, kaldırım taşlarının üstünde inadına barış, inadına kardeşlik, inadına eşitlik diyerek hergün yeniden tablolaştırıyorlar.
Evet yarın anneler günü. Anneliği çocuklarının hediyesi olan küçük ev aletleri düzeyinde anlamanın dışında kavrayan herkes için, evlatlarından bir şey beklemeyi bırakın, onların uğruna canını, bedenini siper eden anneleri anlayanlar için anlamlı bir gün. Tüketimin girdaplarında nafile çarkları çevirmek yerine sadece azıcık empati ile belki bir adım atabilir, belki onların halini anlayabiliriz. Belki de bu annelere verbileceğimiz en büyük armağan olur.
Anneliğin ne olduğunu her gün yeniden yaşayanların, hepimize öğretenlerin anneler günü kutlu olsun.