Seçimler ve Einstein – Mehmet Yılmazer
CHP, hemen her seçimde bu temel davranış özelliklerini tekrarlamaktadır. Ancak garip olan aynı taktik davranışları göstermelerine rağmen her seferinde farklı sonuç beklemeleridir. Einstein’ı yalancı çıkartmak için büyük çaba harcıyorlar, fakat henüz bir sonuç alamadılar.
Seçim alanına girilince insanın aklına Einstein’ın ünlü sözü geliyor: “Aynı şeyi defalarca tekrarlayıp farklı sonuçlar almayı bekleyenler aptallardır.”
AKP ve CHP kendi taktiklerini tekrarlıyorlar. AKP, her seferinde olduğu gibi seçimlere giderken mutlaka içeride terör tehdidini vurgular; bununla yetinmez kendisi gibi davranmayanları da “terörün destekleyicileri” safına koyar ve bu minvalde esip gürler. Ayrıca mutlaka dış tehdide karşı operasyon gündeme gelir; Saray çok sevdiği “bir gece ansızın gelebiliriz” namelerini tekrarlamaya başlar. Dış tehdide karşı savaş çığlıkları atılırken Saray’ın radarına bazı “vatan hainleri” yakalanır, bunlar her gün medyada eşek sudan gelinceye kadar dövülürler. Bugünlerde yaşanan ekonomik krizi bile Saray büyük bir maharetle Türkiye’nin yolunu kesmeye çalışan dış güçlere bağlayarak, krizden söz edenleri de vatan hainliği saflarına itekledi.
Bu uygulamaları yıllardır tekrar eden Saray ve AKP, beklediği sonuçları almayı başardı. Mahalli seçimlerden de benzeri sonuçları alması büyük bir olasılıktır.
CHP’nin de seçimlere giderken tekrarladığı taktikleri vardır. İlki, Saray’ın terör konusundan hareketle çizdiği siyaset çerçevesine CHP, büyük bir titizlik ve korku ile uygulamaktadır. Bugüne kadar AKP’nin devleti de elinde tutmasının verdiği avantajla çizdiği siyaset çerçevesinin CHP bir kere bile dışına çıkmaya yeltenmemiştir. Bunun siyasetteki anlamı üçüncü büyük parti olan HDP ile hiçbir ilişkiye girmemesidir.
CHP’nin her seçimde tekrarladığı diğer bir taktiği “sağdan büyüme”dir. CHP kurmayları sürekli bu yoldan yürümeyi tercih ettiler. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adayı bu büyüme stratejisinin en trajik olanıdır. Alınan yıkıcı sonuçlara rağmen CHP aynı yoldan ısrarla yürümeye devam ediyor. CHP kaderini sağdan büyümeye bağlamıştır. Şimdi de farklı bir yoldan gitmiyor. Bir diğer taktik veya davranış kalıbı ise iktidarın seçim öncesinde yaptığı keyfilik ve hukuksuzluklara fazla takılmamalarıdır. Önceki seçimlerde YSK’nın mühürsüz pusulaların geçerli sayılması kararı karşısında hiçbir şey yapmadılar. Şimdi Binali Yıldırım’ın istifa etmesi konusuna takılmadan AKP’nin elini rahatlattılar. Böylece Saray’a büyük bir manevra alanı bırakmış oluyorlar.
CHP, hemen her seçimde bu temel davranış özelliklerini tekrarlamaktadır. Ancak garip olan aynı taktik davranışları göstermelerine rağmen her seferinde farklı sonuç beklemeleridir. Einstein’ı yalancı çıkartmak için büyük çaba harcıyorlar, fakat henüz bir sonuç alamadılar.
Bu seçim ortamının diğerlerinden bazı farkları var. Tek adam rejiminin ayaklarının sağlamlaşması için mahalli seçimlerden alınacak sonuçlar önemlidir. CHP için bu gerçeğin bilinmemesi mümkün değildir. Tırmanan faşizme karşı daha farklı adımlar atılması gerekirken CHP eski alışkanlıklarıyla davranıyor. O zaman alın yazısının tekrarlanmasını engelleyemez.
Diğer önemli fark seçimlere ciddi bir ekonomik kriz ortamında gidilmesidir. Ekonomik krizin seçim sonuçlarını etkileme potansiyeli vardır. Ancak bu kendiliğinden gerçekleşmez. Krizin yaratıcısının AKP politikaları olduğunun yığınlara iyi anlatılması gerekir. CHP’nin bu konuda yeni bir tarz yakaladığına dair henüz ortada bir işaret yoktur.
Seçimlerin kritik bir eşikte gerçekleştiği bilinen bir gerçektir. Bugüne kadarki gelen dengeler bu seçimlerde bir kez daha tekrar ederse bu tablo farklı gelişmeleri tetikleyebilir. Önemli bir kitlenin seçimlerle bağı kopabilir. Yıllardır yaşananlar, hep saklı kalan seçim hilelerinin belli bir öfke yarattığı açıktır. Bu seçimlerde kopma daha derinleşebilir.
Latin Amerika’da son kırk yılın siyaseti kitlelerde seçimlere ve temsili demokrasiye karşı büyük bir öfke yaratmıştır. Kitlelerle “seçimli demokrasi” arasında derin bir kopma yaşanmıştır. Bunun pratik politik sonucu 1990’lar sonrası Latin Amerika’da doğrudan demokrasi arayışlarının artması olmuştur. Şimdi yorulan Bolivar Devrimleri’nin arkasında bu tarihsel gerçeklik durmaktadır.
Türkiye’de seçim oyunlarından kopmanın hangi ölçüde yaşanacağını kestirmek için henüz erken. Ancak olaylar böyle akarsa bu yönde gelişmelerin yaşanması kaçınılmazdır.