İnsanca yaşanacak ücret: Tamam mı devam mı?

M. Sinan Mert yazdı: Faşizm ile demokrasi arasındaki dengenin ne tarafa doğru bozulacağı, onurlu barış talebinin ne düzeyde toplumsal destek göreceği sınıfın faşizm karşısında konumlanmasını sağlamakla mümkün.

Fotoğraf: Evrensel

Suriye’de yaşanan gelişmeleri kendi lehine politik bir sıçramanın gerekçesi hâline getirmeye çalışan faşizmle demokrasi güçleri arasındaki dengeyi köklü bir biçimde dönüştürebilecek gücü nerede aramalıyız?  Bizim cevabımız İslamcı hegemonyadan kopma eğilimleri gösteren sınıf hareketinin insanca yaşanacak ücret mücadelesiyle faşizme karşı mücadeleye güçlü bir biçimde kazanılmasıyla. Ama sahada alternatif başka cevapların varlığı da malum.

Son iki yerel seçimdir kendisine açılan sonsuz krediyi hızlıca tüketme konusunda büyük maharet gösteren CHP’nin faşizme karşı bir toparlanmanın merkezî odağı olabilmesinin sınırlarını yaşayarak deneyimliyoruz. Yerel seçimler sonrasında yaptığımız tüm yayınlarda faşizm karşısında odaklanan siyasi güçlerin bir önceki yerel seçim-genel seçim aralığındaki hangi hatalarını tekrarlamayarak iktidarı alabilecekleri üzerine netleşmeleri gerektiğini vurguladık. İktidarın en zayıf anında erken seçimlere zorlanması, bu konuda eylemli bir toplumsal baskının yaratılması gerektiğini belirttik. Sosyalistler burjuvazinin kanatları arasındaki bir iktidar değişiminin taraftarı olarak görünmemek adına anlaşılır bir şekilde bu talebe soğuk yaklaştılar ancak geniş toplumsal kesimlerin acil iktidar değişimi taleplerini güncelleştirecek bir alternatif talep de üretemedikleri için öncü taktik geliştirmekte zorlandılar. CHP’nin olağanlaşma-normalleşme çerçevesinde yürüttüğü taktik ise faşizme ihtiyaç duyduğu zamanı kazandırdı, bunu artık çok geniş kesimler görebiliyor. Muhtemelen kulaklarına bir büyük koalisyonun olası olduğu vaadi fısıldanmıştı, MHP ile AKP arasındaki savaş tiyatrosu da bu senaryoyu daha da ikna edici kıldı. Finans kapital ile Anadolu sermayesinin, TÜSİAD ile MÜSİAD’ın Şimşek’in Orta Vadeli Programı kapsamında işçi sınıfının çanına ot tıkamak konusunda uzlaşmış olmaları da “Tarihsel Uzlaşma” hülyası görenleri daha da ikna edecek bir motivasyon yaratıyordu. Muhalif seçmenlerin beynini peynire çeviren Halk TV yorumcuları iktidar koalisyonunun üç vakte kadar dağılmakta olduğunu defaatle anlatmaktan bıkmadılar. İktidar, eş zamanlı olarak CHP içindeki gerilimleri de yükselterek kendisi için çok önemli bir darboğazdan şimdilik çıkmayı başardı. Asgari ücretin kölelik koşullarına indirgenmesine karşı miting yapmak için harekete geçmek ve erken seçimi gündeme getirmek güzel hareketler olsa da bu adımlar CHP’nin bünyesel olarak sahip olduğu zaafiyetler düşünüldüğünde kalıcı sonuçlar yaratamaz.

Liberal sol odakların önemli bir kısmında da Batı bloğunun faşizmi geriletmede en büyük müttefik olduğu inancı var. Kürt hareketiyle birlikte hareket etmeyi önemseyen bu kesimler açısından Batı emperyalizmi sahip olduğu ekonomik kaynaklar ve stratejik hedefleri dolayısıyla Erdoğan’ı istemiyor. Hem Trump’ın gelişi ve Erdoğan’a övgüleri hem de Suriye konusunda Erdoğan’ın perde arkasında ABD ve İsrail ile rezonansa gelmeyi gayet beceriklice başarması liberal kesimlerin ve Kürt burjuvazisinin heveslerini kursağında bırakacak gelişmelere işaret ediyor. Emperyalizmin siyasal İslam’la stratejik bir sorunu yok. Kimi önceliklerinin farklı olması başka sahalarda da çok geniş bir iş birliği içerisinde olmasına engel değil. Sol liberal modernist kafa bu açık gerçeği görmemekte ısrarlı, gerçeklere değil inanmak istediklerine inanmayı tercih ediyor.

Bu iki kanadın da görmek istemediği gerçek, Türkiye’de faşizmin en önemli gücünün işçi sınıfının üzerindeki hegemonyasından ve onu örgütsüzleştirmeyi başarmasından kaynaklanıyor olduğunu görmez olmaları. Bu yüzden anti-faşist mücadelenin sonuç alabilmesi esas olarak bir demokratik taleplere dost bir politikleşmiş sınıf hareketinin inşasında ne kadar yol alabildiğiyle ilişkili. Yani faşizm ile demokrasi arasındaki dengenin ne tarafa doğru bozulacağı, onurlu barış talebinin ne düzeyde toplumsal destek göreceği sınıfın faşizm karşısında konumlanmasını sağlamakla mümkün. Açıkçası işçi sınıfının siyasal İslam’dan kopma arayışında olduğunu da 2021’den itibaren yaşadığımız enflasyon kaynaklı paylaşım şokundan bu yana konuşuyoruz ve bunun açık emarelerini de her yerde görmekteyiz.

Dolayısıyla geçtiğimiz hafta açıklanan asgari ücret artış oranının bu kopuş eğilimini güçlendirmesi fazlasıyla mümkün. Ancak kendisine son dört yıldır yaşadığı köklü sorunların nasıl çözüleceğine dair hiçbir önerisi bulunmayan bir muhalefet blokunun bu konuda gelişme kaydetmesi mümkün değil. CHP her ne kadar muhalif bir görünüm sergilese de esas olarak OVP’nin destekçisi. Liberal sol ve Kürt burjuvazisi açısındansa sınıf siyasetinin bir potansiyeli, hayati sonuçlar yaratma kapasitesine sahip olduğu, düzen açısından en yıkıcı enerjinin burada saklı olduğu görülmüyor.

Tabii bu görmeme eğiliminin içinde bulunduğumuz âna hâkim olmasında ise en büyük sorumluluk sosyalistlerin. Sınıf hareketinin potansiyelini ortaya çıkaracak bir yoğunlaşma sağlanamamış olması kabul edilebilir bir zaaf değil. Asgari ücret açıklandı, halka açlık sınırı reva görüldü, MÜSİAD ve TÜSİAD’ın dediği oldu, faiz indirimleriyle küçük burjuvaziye de birtakım olanaklar sağlandı ancak bu durum gayet etkisiz birkaç tepki eylemiyle idare edilebildi. Bu tablo değişmediği sürece faşizmden kurtulmanın hayal olduğu gerçeğiyle en hızlı en kolektif yüzleşmeye muhtaç olduğumuz açık.

2025’in her açıdan çok uzun bir yol olacağı açık. Ancak ortada kaybedilmiş bir kavga yok. Halkın insanca yaşanacak ücret talebini politikleştirecek, onu talebine sahip çıkacak bir noktaya taşıyacak, işçi sınıfının hakkını alması mücadelesini Kürt halkının eşitlik ve özgürlük taleplerini sahiplenmekten kaçınmak için paravan olarak kullanmayacak, liberal sol aklın felç edici ve her kalıba girebilen bukelamun mizacından kopuşarak inançlı ve kararlı bir biçimde sınıf hareketinin inşasını ısrarla hayata geçirecek bir büyük enerjiyi ortaya çıkarmak durumundayız. Toplumun felç olmuş ve izleyen bir konumdan bu düzeye çıkmış bir sömürüye isyanını ortaya koyan bir varoluşa sıçrayabilmesi ancak sınıf hareketinin insanca yaşayacak ücret için faşizme isyanıyla mümkün. 2025’i ısrarla asgari ücrette güncelleme, emeklilerin ücretlerini yükseltme, bakım emeğinin kamusallaşması, emeğin yeniden üretimi için gerekli hizmetlerin metasızlaşması başta olmak üzere sosyal hakları genişletme mücadelesiyle kazanarak faşizmi yenebiliriz.

Faşizme karşı zafer, onurlu barış ve insanca ücret için tek yol sınıfı kazanmak.