Balkondan düşersem inanma, ben yaşamayı seviyorum

Cansu Eskiocak yazdı: Sana ve ‘şüpheli’ şekilde hayatını kaydeben, katledilen bütün kadınlara sözümüzdür Kübra, bir kadın daha eksilmemek için, katledilmemizle değil hayallerimizle anılmak için sımsıkı tutunacağız birbirimize.

Staj yaptığı plazanın 11. katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitirdi Kübra Nur Avcı. Kübra, düşerek hayatını kaybettiği iddia edilen tek kadın değil. Şule Çet, Duygu Delen, Aysun Yıldırım, Ece Baş, Şengül Karaca, Jesca Nankabırwa ve “yüksekten düştüğü” söylenen yüzlerce kadının ismi hafızalarımızda.

2023’ün sadece ilk 7 ayında 146 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Bu şüpheli ölümlerin 86’sı ise ‘yüksekten düşme’ kaynaklı. Ülkemizde yüksekten düşerek ölmek gibi bir ölüm türü var. Kadınlar pencerelerden, balkonlardan, plazalardan düşüyor; başı dönüyor, ayağı kayıyor yahut intihar(!) ediyorlar. Oysa şüpheli kadın ölümlerinin ardında erkek şiddeti olduğunu, erkeklerin kaza süsü vererek kadınları öldürdüğünü, intihar adı altında kadın cinayetlerinin üstünün örtülmeye çalışıldığını biliyoruz. Şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren kadınların dosyalarının titizlikle incelenmediğine, bazen dava dahi açılmadan “intihar” denerek dosyaların kapatıldığına tanığız.

Soruşturma ve kovuşturma sürecinin etkin işletilebilmesi ise kadınların mücadelesiyle mümkün oluyor. 29 Mayıs 2018’de Ankara’daki bir plazanın 20. katından düşerek hayatını kaybeden Şule Çet kayıtlara ‘intihar’ olarak geçmiş ve dosyası kapanacakken kadınların mücadelesiyle öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Israrla, inatla “intihar değil, cinayet” diyen kadınların iradesiyle Şule’yi öldüren Çağatay Aksu ve Berk Akand tutuklanmıştı.

Ankara’da iş görüşmesi için gittiği termal otelin 5. katından düşerek hayatını kaybeden Gamze Açar’ın ‘intihar’ ettiğini söylemişti olay esnasında yanında bulunan Rıza Doğan. Yapılan incelemeler sonucundaysa Gamze’nin kıyafetlerinde, tırnaklarında cinsel istismara maruz bırakıldığı belirlenmiş ve Rıza Doğan tutuklanmıştı.

Osmaniye’de 7. kattaki evinden şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitiren Naime Özbulat’ın otopsi sonuçlarında eşi tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmış, Aşkın Taş tutuklanmıştı. 

Yüksekten düşerek ‘şüpheli’ şekilde ölen kadınların yanında erkeklerin olması ve bu erkeklerin kadınlar hayatını kaybettikten sonra “kendisi atladı”, “intihar etti” demesi tesadüf değil. Delillerin yeterince incelenmemesi, çoğu zaman kamera kayıtlarına dahi bakılmaması, açılan davaların cezasızlıkla sonuçlanması, verilen “iyi hal” indirimleri failleri cesaretlendiriyor. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz sistematik olarak sürerken hukuk erkekten yana ve erkek egemen sistemden yana işliyor, yasalar erkekleri koruyor.

Etkin bir soruşturma yürütülmesi ve ‘şüpheli’ ölümlerin aydınlatılması için biz kadınlar mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kadınların ölümleri şüpheli kalmasın diye, mücadele ederek kazandığımız İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi ve etkin bir şekilde uygulanması için mücadele edeceğiz.

Kübra Nur Avcı, avukatlık ruhsatını aldığında “Hemen işçi davalarında yer alacağım.” diyordu. Eşitlikten, özgürlükten yanaydı, geleceğe dair planları vardı. ‘Düşürülerek’ öldürülen kadınların mücadelesini yürütüyordu. İntihar olduğu iddia edilen ölümünü şüpheli buluyoruz. Soruyoruz: Olay yerinde ne oldu? Kübra’nın yanında birileri var mıydı? Kamera kayıtları incelendi mi? Yakınlarına şüpheli bir durum olup olmadığı soruldu mu? Sorular cevaplanana, Kübra’nın ölümü aydınlatılana dek sürecin takipçisi olacağız.

Sana ve ‘şüpheli’ şekilde hayatını kaydeben, katledilen bütün kadınlara sözümüzdür Kübra, bir kadın daha eksilmemek için, katledilmemizle değil hayallerimizle anılmak için sımsıkı tutunacağız birbirimize. Seslerimizi ve ellerimizi birleştirip mücadelemizi sürdüreceğiz. Erkek adaletin, kadına yönelik şiddetin önünü açan kararların karşısına dikileceğiz.