Daha çok saygı, ücret ve boş vakit

14 Haziran günü İsviçre’nin 24 yerinde kadınlar sokakta ve işyerlerinde çeşitli şekillerde kadın erkek eşitliği taleplerini duyurmaya çalıştılar. Ülke genelinde 300.000 kadının greve katıldığı açıklandı. Yürüyüşler, protestolar ile çok renkli, coşkulu ve aynı zamanda öfke, dayanışma, kararlılık dolu tarihi bir gün yaşandı.

14 Haziran günü İsviçre’nin 24 yerinde kadınlar sokakta ve işyerlerinde çeşitli şekillerde kadın erkek eşitliği taleplerini duyurmaya çalıştılar. İşyerlerinde sabah 10:46’da grev arası verilip emeklilik yasasındaki eşitsizliğe, 13:33’de cinsler arası ücret farkına dikkat çekildi ve saat 15:24’de daha gürültülü bir şekilde ücret farkı protesto edildi. Ülke genelinde 300.000 kadının greve katıldığı açıklandı. Yürüyüşler, protestolar ile çok renkli, coşkulu ve aynı zamanda öfke, dayanışma, kararlılık dolu tarihi bir gün yaşandı.

İlk kadın grevi 14 Haziran 1991 yılında yaklaşık 12.000 kadının katılımı ile kendiliğinden gerçekleşmişti ve sonra kadınlar bunu her yıl daha çok örgütlenerek eşitlik mücadelesini sürdürme kararı aldılar. 1996 yılında eşitlik yasası çıktı ama hala günümüze kadar hayata geçirilmedi. Öfke birikmişti ve sonunda 2019 yılında yapılan kadın grevinde ülke tarihinin en büyük gösterisi olarak bir rekor kırılmış ve yarım milyon kadın sokaklarda erkek kadın eşitliği için gösteri yapmışlardı. Sonra araya pandemi girdi ve yasaklar vs ile katılım azaldı, bu sene ise 300 bin rekoru kırıldı.

Grev, çeşitli alanlarda var olan kadın erkek eşitsizliğinin artık son bulması için başladı ve yavaş yavaş bazı olumluluklar yaşandı. Kadınlar ve özellikle genç kadınlar daha politikleştiler, sorunlarına duyarlılıkları arttı. Bazı kotalar konuldu. Kimi gelişmeler oldu. Örneğin ulusal mecliste kadın sayısı %32’den %42’ye çıktı. Belediye meclislerinde de kadın üyelerin sayısı 2019’da 24,7’den günümüzde %31,2’e yükseldi. Onun dışında erkeklerin de doğum izni alma yasası geçti. Yani doğum için sırf anneler değil babalar da izin kullanabilecekti. Bir de toplum cinsel saldırılara, kadın ölümlerine daha duyarlı hale geldi ve bu doğrultudaki cezalar biraz daha arttırıldı. “Hayır hayırdır” yasası mecliste kabul edilerek yasalaştı. Bu suçu işleyenler yalnız para cezası ile kurtulamaz hale geldiler. Tutuklanma ve psikolojik tedavi görmeleri zorunluluğu getirildi. Diğer yandan kolluk kuvvetlerinin de bu doğrultuda eğitimi sağlandı. Kadına saldırı durumunda neler yapmaları gerektiği ayrıntılı hale getirildi. Az da olsa kadın barınma evleri açıldı. Bazı belediyeye ait mahalle evleri kadınlar tarafından işgal edilip grev evi olarak ilan edildi. Kira ödemeden kadınlar böyle yerlerde toplanabilme, sorunlarını tartışabilme olanağına sahip oldular. Ama elbette bunlar epey mücadeleler sonucu oldu. Ancak bir de hiç beklenmedik bir olay oldu, emeklilik kasasında yeterince para birikmiyor, çalışan nüfusun azalması ile ödenen primler düşüyor ve insanlar daha uzun yaşıyor gerekçesi ile kadınların emeklilik yaşının 64’den 65’e çıkarılması halk oylaması ile kabul edildi. Bu gerçekten feminist kadınların yüzüne vurulmuş bir şamar gibi oldu. Yenildiler. Belki de bu yenilgi sonuçta onları daha azimli dövüşmeye itti.

Feminist Grev

Bu sene kadınlar eylemlerini kadın grevi olarak değil “feminist grev” olarak adlandırdılar. Hem dünyada gelişen bu hareketten çok şey öğrendiler hem de mücadelesini verdikleri sorunların çözümünün daha derinlerdeki düzen bağlarını gördüler. Daha çok politikleşip düzen sömürüsünün erkek egemen anlayışı kullandığını anlayıp mücadele biçimlerini geliştirdiler. Bu nedenle LGBTQ+ kitlelerini içlerine aldılar. Dayanışmacı erkeklerle bağlar kurdular.

Daha 1991 yılındaki ilk grevde sosyalist erkekler kendilerine destek vermişlerdi ve sonraki süreçte gösteriye katılan kadınların çocuklarına bakma, kadınlara yemek pişirme, içecek ayarlama, toplantı alanlarını temizlenme, örgütlenmelerine yardım etme gibi işleri üstlendiler. Grev günü maç, toplantı yada çeşitli gösteriler yapılmıyor. Yapılsa bile bu greve destek şeklinde oluyor. Bu yıl da tiyatro ve müzik gösterilerinde sahneler lilaya boyandı ve destek konuşmaları yapıldı.

Bundan sonra kadın grevi feminist grev olarak adlandırılacak. Daha politikleşti, talep ettikleri eşitliklerin elde edilmesinin düzende daha köklü değişimlerle nasıl bağları olduğu görüldü ve taleplere yenileri eklendi.

Eşitsizliklere örnekler

30 yılın üstündeki mücadeleye rağmen hala durum kadınlar açısından hiç iç açıcı değil. Kadınlar hala görünmez iş yapmada rekor kırıyorlar. 2020 yılında yaptıkları işin sadece 7,6 milyarı ödenirken 9,8 milyar saati ödenmemiş. Yani yaptıkları işin %60’ını bedavaya yapmışlar. Düşük ücretli işlerde çalışan kadın sayısı %16 iken erkeklerin ancak %8’i düşük ücretle çalışıyor.

Anneler haftada ortalama olarak 52 saat çocuk bakımı ve ev işi yaparken babalar ancak 32 saat bu işi yapıyor. Bu nedenle de kadınların ancak %42’si oysa erkeklerin %81’i tam gün çalışıyor. Geçinmek için koca eline bakıp kendini ona bağımlı hissetme, aldığı eğitimi toplum hizmetine sunmanın gururunu yaşayamama dışında bu durum gelecekteki emeklilik gelirine yansıyor. İsviçre’deki emeklilik sisteminde herkes çalışırken emekliliğine yatırılan para miktarına göre maaş alır. Buraya üç ayrı yerden prim yatırılır; işverenlerden, çalışanın kendi maaşından diğeri ise kişinin kendisinin geleceğini düşünerek yatırdığı bölümdür. Sonuçta emekli maaşı insanın çalışma süresi ve aldığı ücrete göre oluşur. Kadınlar genel olarak evin görünmez emeğini yaptıklarından az çalışırlar ve emekli olunca da emekli maaşları düşüktür. Kadınların %12’si erkeklerin ise %9’u devlet yardımına muhtaçtır. Ama genel olarak kadınlar ve düşük ücretli çalışanlar için yaşlılık yoksulluk demektir. (rakamlar: 2 Haziran 2023 Work sayfa 8)

Çocuklu annelerin baş talebi kreş konusudur. Bu konuda İsviçre dünyada en kötü ülkelerden biridir. Kreşler hem belirli yaştan sonra mecburidir hem de genel olarak 2 çocuk için ödenen ücret kadının tam gün çalışarak alabileceği maaşın 2/3’ine yakındır. O nedenle de kadınlar çalışmak yerine evde çocuk bakmayı tercih ederler. Devletin buna katkısı çok azdır. Örneğin Avusturya’da anne baba ikisi de çalıştığında kreşler bedavadır. Bu nedenle kadınlar grevde ucuz kreş taleplerini de geliştirdiler.

Çalışan kadınlar işyerlerindeki sorunların arkasındaki erkek egemen düzene karşı mücadeleye başladılar. Kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı iş kollarında, örneğin sağlık iş kolu, gastronomi, berberlik, temizlik, kreşler, yaşlı bakım evleri gibi yerlerde asgari ücretlerin düşük olmasına karşı bayrak açtılar. Örneğin hastanelerde bakım personellerinin %83’ü kadındır. Bir tek kadın doktorlar %49,8 ile eşitliği yakalamış gibi görünüyor. Bu sene de sendikalar yaşanabilir bir maaş, işyerinde saygı ve daha çok boş zaman sloganları ile yürüdüler. Çalışma saatlerinin azaltılmasını istiyorlar. Ancak böylece evde yaptıkları görünmez işin daha azalacağı ve erkeklerin de bu iş gününün azalması ile ev işlerine ve çocuklarına daha çok zaman ayırıp evde cins eşitliği kurulacağını savunuyorlar. Daha az iş günü ile erkekler de kazançlı çıkacaklardır.

Genç kadınlar, eğitimde cins eşitliği üzerine talepler oluşturdular. Eğitim için devletin daha çok maddi destek vermesi temel talepler arasındadır. İlkokuldan başlayarak eğitim müfradatlarına cinsel eşitlik dersleri konulmasından, üniversitede doçentlik kotalarının oluşturulup kadınlara daha çok yer açılmasına kadar onlarca talep geliştirdiler. Elbette eğitim çalışanlarının çalışma koşullarının düzeltilmesi doğrultusunda da bir dizi talep vardır. İklim sorununda, bilindiği gibi zaten genel olarak genç kadınlar ön saflarda mücadele veriyorlar. Kadınlar ayrıca çok pahalı sağlık sistemi koşulları nedeniyle kürtaj bedava yapılmalıdır diye diretiyorlar. Ayrıca havuzlarda üst açık yüzme yasağının kalkmasını istiyorlar ve mücadele veriyorlar.

Kadınların yaşanabilir bir ücret, emeklilik, eğitim ve görünmeyen emek sorunlarına çözüm taleplerine dair ulusal iktidar, devlet kasasında para olmaması gerekçesi ile yerine getirilemeyeceği kararlarını alıyor. İşte bu noktada dünya medyasının da duyurduğu İsviçre Credit Swiss bankasını kurtarmak için devletin 109 milyar frank bulması kadınları kızdırdı. Hani para yoktu. Oysa bu kurtarma parası kadınların şimdiki ve gelecekteki yığınla sorunun çözümü için harcanabilirdi. Bu paranın üçte biri olan 36,3 milyar kadınların görünmez emeklerine, diğer 36,3 milyar düşük ücretli temizlik ve bakım gibi iş kolunda çalışan kadınlara ve 36,3 milyarı da kadın evleri kurulmasına harcanarak kadınların daha iyi yaşam koşullarında yaşamasına harcanabilirdi. Çok kızdılar ve “Biz gelirlerin adil olarak yukarıdan aşağıya dağıtılmasını talep ediyoruz.” dediler. (sozialismus.ch)

Karşı Muhalefet

Kadın grevinin feminist grev adını alarak daha radikal talepler açığa çıkarması kadınları burjuva ve işçi kadınlar olarak böldü. Sol ve yeşil partiler feminist grev olmasına destek verirken sağ partiler greve desteklerini çektiklerini açıkladılar. Hatta her grevde meclis önünde kadınlara destek veren bakanlar kurulundaki kadın vekiller bu kez ses çıkartmadılar. İş saatlerinin kısaltılması, emekli maaşlarına zam yapılması, asgari ücretin yükseltilmesi talepleri hiç işlerine gelmedi.

Hatta gerici partiler daha radikal olmak gerektiğini bile savunmaya başladılar. Kürtajın bedava olması talebi savunusuna karşı yasak olmasa bile belirli kısıtlamalar getirme gerekliliğini savunmaya başladılar. Bunun için de tüm dünyada olduğu gibi kilise ile işbirliğini arttıracaklarını açıkladılar. Katolik Kilisesi Kadın Birliği Başkanı, “Eşitlik tamam. Nokta. Amin” diyerek son noktayı koydu.

İsviçre İşveren ve Profesyonal Kadınlar (BPW) örgütlenmesi de kadın grevine katılmayacağını açıkladı. “bu kesinlikle artık bir sol eylem olmuştur. Örgütlenme grupları bir kez bile bize düşüncelerimizi sormadılar” diye de gerekçelendirdiler. Artık kadın grevi bir sendikal eylem olmuştur diyerek kendilerini işverenler sendikası çerçevesine çektiler. Zaten grevden birkaç gün önce işverenler sendikaları işyerlerinde kadınlara düşük ücret ödendiği gibi şeyleri reddeden ve eşit işe eşit ücret ödendiğini savunan bir rapor yayınladı.

Sonuç

İsviçre ilginçtir, kadınlar seçme ve seçilme hakkını bilindiği gibi 1980’li yıllarda kazandılar. Yani bizim ülke kadınlarından çok çok sonra. Ama şimdi kadınlar sanki bunun acısını çıkartmak istiyorlar. İnanılmaz bir şekilde örgütleniyorlar. Bir yıl boyunca neredeyse her hafta toplantılar yapıldı. Protokoller çeşitli dillere çevrilerek herkese yollandı. Gerçekten çok güzel bir örgütlenme yaptılar ve sürdürüyorlar.

İkinci önemli şey grevin feminist grev olarak daha radikal talepler ile gelişmesidir. Daha düzen değişikliğini savunan, daha sosyalist bir perspektif kazanmıştır. Kadınlar sorunlarına çözümün ancak bu yolla olabileceği gerçeğini her geçen gün daha iyi kavramaktadırlar. Ama bu da grevin artık bir kutuplaşma yaratmasına neden oldu. Artık zengin burjuva kadınları ve yoksul işçi sınıfı kadınlarının çıkarları kopuşmuş görünüyor ve bunun gelecekte nasıl sonuçlar vereceğini yaşayacağız.