Nikaragua çatlağı
Militanlık yıllarında bir ara sürgün olarak yaşadığı Küba’dan bu dersi çıkartmış olabilir. Şimdi Küba’nın yapmaya çalıştığı küçük üretici ile üretkenliği artırma mücadelesini o başından verme stratejisi izlemiş olmalıdır. Bu bir diktatörlük müdür?
Hafta başı Nikaragua’da Daniel Ortega ve başkan yardımcısı olarak eşi Rosario Murillo sessiz bir yemin töreninden sonra koltuklarına tekrar oturdular. Bu Ortega’nın 4. beş yıllık başkanlık dönemi olacak. 7 Kasım’da yapılan seçimlerde oyların %75.92’sini alarak seçilmişti.
Bilindiği gibi böyle yemin törenlerine genel olarak dost ülkeler ya en üst düzeyde ya da temsilciler yollayarak katılır, tebriklerini sunarlar. Ortega’nın yemin törenine de dost ülke Venezuela, Küba Başkanları katıldılar. Bolivya Dışişleri Bakanı ile temsil edildi. Onun dışında Çin, Rusya, İran, Suriye, Mısır, Vietnam, Laos, bizim ülkemiz ve daha birçok ülke temsilcisi vardı.
ABD, İngiltere ve bir çok AB ülkesi seçimlerin adil yapılmadığını -hatta Biden bunun bir tiyatro olduğunu- söyleyerek sonuçları kabul etmediler. Ortega bu grup tarafından diktatör olarak nitelendiriliyor ve ilişkiler askıya alınıyor. ABD ayrıca seçim öncesi artırdığı yaptırımlara yemin töreninden birkaç gün önce yenilerini de ekledi. Ortega’nın çocukları ve birçok kişiye vize yasağı getirildi. Yabancı ülke bankalarının finansmanı yasaklandı.
Sonuçta Küba ve Venezuela iktidarına yapıldığı gibi dünya ülkeleri Nikaragua liderini tanıyan tanımayan olarak ikiye ayrıldı. Belki yakında Nikaragua’ya da dış destekli bir sahte devlet başkanı bulurlar ama hem Nikaragua doğal kaynak zenginliğine sahip değil hem de Ortega ne bir Castro ne de bir Chavez düzeyinde devrimci olarak kıtayı etkileyecek güçte değildir.
Şimdi bu konuyu biraz daha derinleştirmeden asıl sorunu anlatalım. Latin Amerika gerici ülkeleri Kolombiya, Brezilya, Kosta Rika, Ekvador eskinin Peru’su ve şimdi iktidarda olan Şili de ABD gericiliğinin peşinden Nikaragua seçimlerini meşru görmüyor ve Ortega iktidarını tanımıyorlar. Fakat iki ilerici ülke var: Meksika ve Arjantin. Bunlar özünde kıtanın ilerici ülkeleri ile çeşitli ittifaklar içindeler ve genelde onların safhında yer alırlar. Venezuela, Küba, Bolivya ile ilişkileri normaldir. Ama şimdi bu iki ülke Ortega’nın başkan olmasına karşı sağ gerici güçler cephesinde yer aldılar. Yemin törenine temsilci yollamadılar ve tebrik etmediler. Onu diktatör katagorisinde görür gibi davranıyorlar. Yapılan seçimleri meşru görmüyorlar. Sonuçta da ilerici ülkeler grubu ile ters düşmüş oluyorlar. Bu elbette önemli bir olaydır. Arada bir gerilim unsuru baş göstermiş oluyor. Hemen ekleyelim bizim ülkemizin de Nikaragua seçimlerini onaylaması bir süre sonra ABD ile ilişkilerimizde bir sorun olarak dile gelebilir. Aynı İran, Ukrayna olaylarında zaman zaman ortaya çıkması gibi bir sürtüşme noktası olabilir.
Kanıtlar
Peki seçimlerin adil, demokratik olmadığına dair hangi kanıtlar öne sürülüyor?
“Haziran Aralık 2021 tarihleri arasında 40 tane muhalif, gazeteci, iktidar eleştirmeni tutuklanmış, yedi tane Ortega’ya muhalif olası başkan adayı da bunlar arasındadır. Bu gruba 2018 yılındaki ayaklanmalara katıldıkları gerekçesi ile tutuklanan 120 kişi de eklenebilir. Amerika içi İnsan Hakları Komisyonuna (IACHR) göre bu ayaklanmada 355 kişi ölmüş ve 100 bin kişi sürgün edilmiştir.”
Bu alıntı haberi fake değil gerçektir. Ortega seçim öncesi bir çok partiyi kapattı ve yukarıda yazıldığı gibi önde gelenlerini tutuklattı. Baş rakibi olan eski devlet başkanını da yurt dışına kaçmak zorunda bıraktı. Ama onun suçu kara para aklamak ve ülke paralarını yurt dışına kaçırmak idi. Ortega’nın tutukladığı ya da yurt dışına kaçmaya zorladıkları arasında 1979 yılında Somoza diktatörünü devirmek için Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) içinde birlikte dövüştüğü silah arkadaşları da vardır. Bir çok yayın organının da sesini kesti. Yani seçim öncesi muhaliflerine bir saldırıya girişti.
Seçimlere 3 ayrı parti katıldı ama onların kendisine pek muhalif olmadığı söylendi. Seçimlerin yapılış biçimi konusunda bir takım eleştiriler olsa bile genelde sakin geçti. Seçmenlerin %65’i sandıklara giderek ülke tarihinin en yüksek katılımlı seçimleri gerçekleşti. Seçmen sayısı 2.5 milyondu, dışarıdan 1400 üzerinde gözlemci katıldı ve hiç birinden bir yolsuzluk bildirimi gelmedi. Seçilen 91 parlamenterin 71 tanesi Ortega’nın partisinden diğer 20 tanesi muhalefetten. Kadın erkek eşitliği açısından kadınların sayısı bir tane fazladır. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov da seçimlerin çok açık ve sakin geçtiğini söyleyip kutladı. Yani oy kullanma işinin sorunsuz yapıldığı kabul edilebilir. Sadece seçim sürecinde Ortega muhaliflerini elemiş, onların katılımını çeşitli şekillerde engellemiştir. Bu anlamda demokratik olduğu söylenemez.
Ortega Diktatör mü?
Ortega ülkesindeki ABD uşağı Somoza’yı deviren bir devrimci militan geleneğe sahiptir. Ama 1979’da devrim sonrasında iktidara gelince burjuvazi ve toprak ağalarını tasfiye etmedi. Onlara bir savaş açmadı. Sonra zaten 1998 yılında seçimleri kaybetti. 2007 yılına kadar da muhalefette kaldı. Burjuva iktidar ülkeye hiçbir şey yapmadı ve halkı da onu tekrar başa geçirdi. Bu dönemde Ortega ülkesine olmadık hizmetler yapar. Her eve su, elektrik götürmek, alt yapı tesisleri kurmak, yollar barajlar yapmak dışında küçük üreticiye krediler vermek, kooperatifler kurmak gibi ülkesini kalkındıracak yığınla hizmet götürür. Nikaragua öyle zengin madenleri, petrolü, gazı olan bir ülke değil, küçük ve yoksul bir ülkedir. Ülkede diğer Orta Amerika ülkelerinde olduğu gibi mafyaların, uyuşturucu çetelerinin dediği dedik bir ülke değildir. Çünkü gelir dağılımı sağlanmış, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetleri bedavadır. Emeklilik, kadın erkek eşitliği konusunda çok adil bir ülkedir. Bunun en güzel kanıtı da, ABD sınırına dayanan göç kervanlarında tek bir Nikaragua’lı yoktur. Çünkü halklar Ortega yönetiminden memnundurlar. Sakin, özel güvenlik güçlerinin de olduğu güvenlikli bir ülkedir. Özünde bunlar bir başarıdır ve başta da değindiğimiz gibi burjuvalara dokunmadan halklarına bunları sağlamıştır.
Nikaragua aynı Küba, Venezuela ve Bolivya gibi ABD ve emperyalist gerici güçlerin hep hedefinde oldu. Yaptırımlar, ambargolar ile Ortega iktidarını devirme girişimleri bitmek bilmedi. En büyük saldırı 2018 yılında yaşandı. CIA destekli STÖ eliyle üniversite öğrencileri sosyal medya üzerinden örgütlendi sonra sokaklara çıkartıldı, sonra aralarına silahlı güçler sokuldu ve ülke 3 aydan uzun bir süre kabus yaşadı. Ortalık iyice karışınca burjuva güçleri de özellikle anneleri sokaklara çağırdılar. Yollar kapandı. Ekonomiye zarar verildi. Olaylarda 20’si polis 200’den fazla kişi öldü. Finans kapital güçleri kolluk kuvvetlerinin şiddetini de bahane ederek Ortega’yı devirmeye çalıştılar. Ama ABD komplosu Bolivya’daki gibi bir başarı sağlayamadı. Ortega güçleri çok güzel taktikler uyguladılar, sabırlı, serinkanlı davranarak bu darbe girişimini alt ettiler. Ortega olaylar bastırıldıktan sonra da eskisi gibi yönetimine devam etti.
Başta değindiğimiz gibi Ortega devrim yaptığında ülke burjuvazisi ve toprak ağalarına saldırmamıştı. Çok partili ve karma liberal ekonomik bir sistem yürüttü. Küçük üreticiyi, çeşitli kooperatifler kurarak yoksul kır kesimi destekledi. Burjuva sınıfa dokunmadı. Onlarla birlikte yaşamaya çalıştı. Onlar da hiçbir zaman darbe girişiminden, para kaçırmalardan, kriminal örgütlenmeler kurmaktan kaçınmadılar. Belki de ülkede üretimin artması için böyle davrandı.
2018 ayaklanmasından sonra tutuklamalar yapıldı ama tam bir temizlemeye gitmedi. Bu işe 7 Kasım seçimleri arifesinde, yaz aylarında başladı. Bu seçimler belki de Ortega’nın devrim seçimleridir. 2 yıl önce yaşanan darbe sürecinden halkların yeterince sonuç çıkardığını, burjuvazinin asıl yüzünü görmüş olduklarını düşünmüş olabilir. Halklar bu süreçte komşu ülkelerden insanların nasıl yaşadıklarını daha iyi anlamış, dersler çıkartmışlardır. Aradan geçen zamanda da burjuva kesimler içinden kimlerle nasıl bir savaş yapacağını da daha sakin bir şekilde planlamıştır. Partilerini, basınlarını kapattı, elebaşlarını tutuklattı. Eski gerilla arkadaşlarından iş yeri açmış, zenginleşmiş ve de daha kötüsü cephe değiştirmiş, kendi aleyhinde davrananları da tasfiye etti.
Sonuçta Ortega yıllardır edindiği deneyler ile iktidar olduğunda uzun süre burjuvazi ile birlikte ülkesine hizmet etmeye çalıştı. Karma ekonominin ülke kalkınmasına daha iyi geleceğine inanmıştı. Sanırız 2018 ayaklanması sonunda da artık bu kesimin yararından çok zararı olduğu ve halkların sürdürülebilir bir kalkınma modeline hazır olduğu görüşünü benimsedi. Seçimler öncesini de kendine takvim yaptı. Bir sosyalist devrimde ilk iş burjuva kesimlerini etkisiz hale getirmekdir. Militanlık yıllarında bir ara sürgün olarak yaşadığı Küba’dan bu dersi çıkartmış olabilir. Şimdi Küba’nın yapmaya çalıştığı küçük üretici ile üretkenliği artırma mücadelesini o başından verme stratejisi izlemiş olmalıdır. Bu bir diktatörlük müdür? Halk diktatörlüğü kurmaya doğru bir adım, adımlardan biri diyelim. Bolivya ve Venezuela’da bile ikili iktidarlar var. Son günlerde Bolivya’dan da bir tehdit geldi. Bir daha gelecek sağ darbe ülkeyi bir iç savaşa sokar, dendi. Yani orada bile hala burjuvazi iktidar olma hevesini kaybetmiş değildir. Venezuela’da artık iyice bu sevdalarından vazgeçiyorlar. O nedenle son yerel seçimleri boykot etmeyip katıldılar. Bu işler kolay olmuyor. Uzun bir süreç alıyor. Ortega da şimdi bazı tasfiyeler yaptı ama sanırız mücadele daha sürecektir. Tarafların belirli derslerle davranacağı başka bir süreç olacaktır.
Kıta İlericiler Dengesi
Belki şimdi Arjantin ve Meksika ilerici liderlerinin seçimleri tanımaması ya da Ortega’yı tebrik etmemelerini anlamak daha kolay olacaktır. Adı açıklanmayan bir Arjantinli yetkili zaten sanki özür diler gibi ülkesindeki güçler dengesinin farklı olduğunu dile getirdikten sonra koalisyon ortaklarının düşüncelerini de dikkate almak zorunda olduklarını söylüyor. Arjantin IMF borçlarını ödemek için ABD ile çok sıkı bir pazarlık içindedir. Meksika da zaten onun burnunun dibinde, her gün burjuvazinin saldırıları ile yüz yüzedir. İki ülke de burjuva güçler ile kritik denge içindeler. O denge içinde ancak bu kadar davranabiliyorlar.
Peru’ya bakalım. Sol güç Castillo seçimleri kazandı başkan oldu ama seçimlerde söz verdiği reformları uygulayamıyor. Uygulatmıyor yılların iktidarda kalmış burjuva güçleri. İktidar koltuğunda oturuyor ama bin bir çeşit engellemeden iktidar olamıyor. Burjuva eski iktidar güçleri başında sopa ile bekliyor. Yarın Şili’de Boric iktidarı da burjuvasının sopasını ensesinde hissedecektir.
Evet Latin Amerika’da birkaç yıldır seçimleri sağ değil sol güçler kazanıyorlar ve ilerici güçler tarafından kıtanın tekrar bir ilerici döneme girmekte olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Doğru. İlerici iktidarlar çeşitli örgütlülükler içinde birbirlerini nasıl destekleyecekleri planlarını yapıyorlar. Ama Ortega’nın yemin töreni bu birlikteliklerin içindeki bir sorunu açık açık ortaya koymuştur. Her ülkenin ilerici iktidarı değişik güçler dengesi içindedir. Venezuela’nın ya da Küba’nınki bir Arjantin ya da Şili güçler dengesine benzemez. O nedenle kıta dayanışmasının ve kıta örgütlenmelerinin önünde dümdüz bir yol yoktur. Ortega töreni bu doğrultuda küçük ama önemli bir hatırlatma olsa gerek. Ülkelerinde iktidarları kaybeden kıta neoliberal burjuva güçleri, ABD ve diğer Batı destekçilerinden yardımlar alarak kıta ilerici güçleri arasında çatlaklar açmaya devam edeceklerdir. Nikaragua olayı ne ilk ne de sondur.