“Yenilgi kokulu zafer”

Fernandez’in partisi senatoda bir sandalye kaybetti. Bu ülke açısından tarihi bir önem taşıyor çünkü Peronizm ilk kez çoğunluğu yitirmiş oldu. Diğer yandan iktidar birinci parti olmasa bile mecliste birinci azınlık durumunda. Bu nedenle, ön elemelerdeki yenilgiyi biraz düzeltip seçimlerden çok zarar görmedikleri, “Yenilgi kokulu zafer” kazandıkları yorumu yapılıyor.

Nikaragua’dan sonra Arjantin’de seçimler yapıldı. Ama bu başkanlık değil, ara seçimlerdi ve o nedenle de büyük bir kıtasal önemi yoktu. Ama yine de önemliydi çünkü Kıta, iki binli yıllarda “pembe devrim” döneminden sağ başkanların iktidar olduğu bir döneme girmişti ve 2019’da Meksika’nın hemen ardından Arjantin’de sol liderler birbiri ardına başkanlık seçimlerini kazanıvermişlerdi. Kıta halklarını yeniden bir “pembe” dönem merakı sarmıştı. Şimdi Arjantin seçimleri bu sol başkanın bir ara karnesi olarak düşünüldüğünden merak konusu idi. Halk gerici Macri iktidarından sonra ilerici bir başkandan memnun, bir rahatlama yaşamış mıydı? 2 yıl sonraki seçimlerden sol bir başkan iyi not alırsa bu kıta halklarına bir sinyal verebilirdi.

Yarı seçimler Arjantin’ de bir ön seçim ya da ön eleme ile başlıyor. Senatonun 72 sandalyesi var ve 1/3’ü yenileniyor. Temsilciler Meclisi’nde ise 257 sandalyenin 127 tanesi yenilenecekti. Ön seçimler 12 Eylülde yapıldı ve başkan Alberto Fernandez’in partisi, Hepimizin Cephesi (Frente de Todos) başarı sağlayamadı. Fernandez’in başkanlık seçimlerinde aldığı oy %60 idi ve ara seçimde %34 civarına düştü. Demek ki halklar Fernandez ve yardımcısı ünlü Peronist Chirstina Kirschner’in iktidarından beklediklerini bulamamışlardı. Bu başarısızlık iktidar koalisyonunu bir ay sonra yapılacak asıl seçimlere kadar halkı memun etme telaşına soktu. Bir an önce yanlışlıklar düzeltilmeli ve halk tekrar arkalarına alınmalıydı.

Yanlış ne idi? Halklar ülkenin durumunu ve pandemi koşullarının yarattığı zorlukları görmüyorlar mıydı? Başkan Fernandez ve yardımcısı Christina Kirschner ülke ekonomisi tam bir felaket durumunda iken iktidarı devraldılar. Macri hükümeti kendinden önceki Peronist iktidarın halka sunduğu tüm sosyal yardımları kesip devlet kasasını tam takır bırakmakla kalmamış bir de IMF ve dış finans kurumlarına milyarlarca borç ile gitmişlerdi. Tam bir neoliberal politika izlemiş halkı düşünmemiş, zenginlerin ceplerini doldurmuşlardı. Hatta son zamanlarda dışarıdan alınan borçların hemen dışarı kaçırıldığı bile ortaya çıktı.

Fernandez bu durumda halka birçok yardım sözü ile iktidar oldu. Ama ekonomik felaket yetmezmiş gibi bir de Corona virüs pandemisi ile baş etmek zorunda kaldılar. Bütün bu yokluklar ve zorluklara rağmen Fernandez dünya pandemi zirvesinde “halk sağlığının ekonomiden daha önemli” olduğunu söyleyerek dikkat çekmişti. Büyük bir aşı kampanyasına girişildi ve kıtada halkını en çok aşılayan ülke oldu. Bu olumluluklarına rağmen 12 Eylül’de yapılan ön elemelerde halkların bu durumu yeterli görmediği ortaya çıktı.

Ön elemelerden 14 Kasım’daki asıl seçimlere kadar bir aylık bir süre vardı. Fernandez iktidarı geceyi gündüze katıp hızla halkın hoşnutsuzluğunu tersine çevirebilecek önlemler almaya başladılar. Ama muhalefetin de eli armut toplamadı. Onlar da varlarını yoklarını dolara, dövize yatırarak iktidarın olası alacağı önlemlerden kendilerini korumaya çalıştılar. Ülke para birimi her gün değer kaybetmeye başladı. İktidarı devalüasyona zorladılar. Bu da iyileşmeye yüz tutmuş ekonomik krizi tekrar kötüleşmeye itti. Sağ partiler de halka ekonominin kötüye gittiği korkusunu aşılayarak bir panik yaratıp kendilerine taban kazanma yoluna gittiler.

Oysa seçim öncesinde pandeminin yarattığı durgunluktan hızla çıkma belirtileri vardı çünkü iktidar hem hızla aşılama kampanyasına girişti hem de emek ve üretimi koruyucu maddi destekler ile ikisini de zordan korumaya çalışmıştı. Endüstri, ticaret ve inşaatta canlanma gözle görülür hale gelmişti.

Ön seçimin ardından hemen işsizlik, enflasyon ve yoksulluk konusunda bir takım kararlar alındı. Bunların en önemlisi 3 ay boyunca 1453 gıda ve ihtiyaç maddesinde fiyatlar donduruldu. Böylece yaratacağı enflasyon önlenerek ücretlilerin alım gücünü kaybetmesinin önüne geçilecekti. Tabii buna işveren çevreleri karşı çıktılar ve kendi önlemlerini aldılar. Yükselen döviz kuru yeni üretim için ara malı ithalatını zorlaştıracağından ve bunun meta fiyatlarına yansıtılması 3 ay yasak olacağından bazı şirketler yapay kıtlık yaratma tehditlerine başladılar. Ortalığı bu kez kıtlık olasılığı korkusu sardı. Bunun üzerine iktidar kırılgan olan sektöre yardım için bir ekonomik acil yardım paketi çıkardı ve bir koruma ağı örüldü. Vergi yasasında bir takım kolaylıklar yapıldı. En önemli sorun dış borç sorunu idi. Fernandez bizzat IMF ile pazarlığa başladı ve borçların yeniden yapılandırılması koşullarında anlaşmaya varıldığı açıklandı.

14 Kasım Seçimleri

14 Kasım seçim sonuçları Fernandez iktidarının ön seçimlerdeki yenilgiyi biraz değiştirdiğini gösterdi. Muhalefet partisi, Birlikte Değişim (Juntos pro el Cambio) 2019 seçimlerindeki oy miktarını koruyarak oyların %42’sini aldı. Fernandez’in koalisyonundan % 8 fazla oy toplamış oldu. Ama seçimin sürprizi aşırı sağ, faşist Milei’nin büyük başarı kazanması sayılabilir. Partisi Libertad Avanza oyların %7,7’sini alarak meclise 5 üye soktu. Milei kıtada sağın favorileri Trump ve Bolsonaro sempatizanıdır. Seçim sırasında onlara benzer açıklamalar yaparak dikkatleri çekmişti. Sol güçler ulusal seviyede oylarını iki kat arttırdılar. Ve mecliste 3. Ulusal güç oldular. Öte yandan bir çok da belediyede başarı gösterdiler.

Sonuçta bir aylık dönemde halk iktidarın aldığı kendilerinden yana yeni önlemlerden pek etkilenmemiş görünüyor. İktidarın oyunu arttırmasının nedeni ise seçime katılım artışı ile bağlantılı olarak açıklandı. Fernandez’in partisi senatoda bir sandalye kaybetti. Bu ülke açısından tarihi bir önem taşıyor çünkü Peronizm ilk kez çoğunluğu yitirmiş oldu. Ancak senatoda dost bir takım senatörlerin olduğu biliniyor. O nedenle bu kaybın iktidarı fazla etkilemeyebileceği tahmin ediliyor. Diğer yandan iktidar birinci parti olmasa bile mecliste birinci azınlık durumunda. Bu nedenle ön elemelerdeki yenilgiyi biraz düzeltip seçimlerden çok zarar görmedikleri, “Yenilgi kokulu zafer” kazandıkları yorumu yapılıyor. Ön seçimlerdeki yenilgi biraz olsun azalmıştı.

Seçim Sonrası Durum

Arjantin başkanlık seçimleri 2023 tarihinde yenilenecek olduğuna göre Alberto Fernantez ve Cristina Krischner’in eski oylarını tekrar kazanabilmeleri için önlerinde iki yıl gibi bir zaman var.

Zaman var ama yapılması gereken de çok iş var. Baştaki bazı başarılarını daha iyiye götürmeleri gerekiyor. Sağlıkta, aşılamada gösterdikleri başarıyı şimdi ülkenin 19,2 milyon yoksulunu – bunlardan 4,5 milyonu günde 3 öğün yiyemiyor- doyurmakta göstermeleri gerekiyor. Seçim öncesi bu vaatleri yapmışlardı. Dışarı yiyecek ihraç eden Arjantin’de çocukların yarısının aç olması bir rezalettir. Eğitimli personelin maaşlarına zamlar yapılmalı onların yaşam koşulları düzeltilmelidir. Eğitime, bilime ve kamu sağlığına daha çok kaynak aktarılmalıdır. Sanayinin düzelmesi zaten yoluna girmiş görünüyor ama daha çok istihdam sağlanmalıdır. Bunun için de devlet kaynaklarının tekeller karşısında daha güçlenmesi gerekiyor.

Şimdi meclislerde çoğunluğu olmayan Fernandez iktidarı bu halktan yana ekonomik programları nasıl geçirecektir? Fernandez o nedenle daha seçim akşamı tüm ülke güçlerinin birlikte masaya oturup karar vermesi gerektiğini açıkladı. Muhalefeti uzlaşmaya, birlikte ülkeyi kurtarmaya çağırdı.

Seçimden iki gün sonrada Fernandez tüm halkı çağırdığı büyük bir miting yaptı. Mitingde halka önlerinde duran sorunları anlattı. Sorunların üstesinden gelmek için birlik olmaya çağırdı. Baş sorun IMF borçları dedi. Ama onunla anlaşmaya vardıklarını anlattı. Borçların yapılandırılacağını söyledi. Ancak IMF’nin bir koşulu vardı. Yeniden yapılandırmada tüm ülkenin ortak karar almasını ve bu plana onay vermesini şart koşmaktadırlar. Yani seçimler yapıldıktan sonra kutuplaşma bitmeli ve herkes ortak ülke ekonomisini düzlüğe çıkarıcı davranmalıydı. Yani muhalefetin de onayı gerekmekte.

Aralık ayında Kongre’ye birkaç yıllık sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma programı sunacaklarını ve bunun IMF ile yaptıkları anlaşma çerçevesinde sosyal katılım ile ekonomik büyüme ilkelerini çizeceğini açıkladı. Karşılarında vatansever bir muhalefet beklediklerini sözlerine ekledi. “Diyaloğa açık sorumlu muhalefet vatansever bir muhalefettir.”Aynı zamanda iş çevreleri, sendikalar, valiler ve bir çok bürokratı da uzlaşmaya çağırdı. Sonuçta ülkeyi kimsenin tek başına kurtaramayacağı ve birlikte ancak bu zor günlerden çıkabileceklerini açıkladı.

Mitingde halklara IMF borçlarını ödeme konusundaki düşüncelerini ve ilkelerini tekrarlardı. Ekonomik sürdürülebilir programda da görüleceği gibi IMF’ye borcun halkların aç kalması pahasına ödenmeyeceğini söyledi. Her koşulda borç ödenmeyecektir. “İlk önce kendi halkımıza, ülkemize bakacağız” dedi. İşte bunun için de her sektörün destek ve anlayış göstermesi gerektiğini tekrarladı. O nedenle halkların birleşmesi gerekiyor. “Önce halk” ilkesi etrafında tüm muhalefetin, partilerin, büyük şirketlerin, sektörlerin, sendikaların dayanışma içinde olması gerektiğini söyledi.

Muhalefetin ise Fernandez’in bu çağrılarına karşı hemen açıktan yanıt vermediği ama ve birlikte davranmak için üç koşul ileri sürdüğü söyleniyor. Birincisi iktidardaki koalisyonun kendilerini dinlemesidir. Yani eleştiri yapacaklar ve bazı şeyleri değiştirmeye çalışacaklardır. İkincisi de koalisyon güçlerinin ortak karar almasıdır. Yani aralarında uzlaşmadıkları durumda onlar da onay vermeyeceklerdir. Son olarak da sunulacak ekonomik plan ciddi bir plan olmalıdır. Ancak bu durumda iktidar ile birlikte davranabileceklerini söyledikleri haberleri geldi.

Fernandez iktidarının ikinci dönemi hiç kolay geçmeyeceğe benziyor. İyice sıkışmış durumda. Meclis çoğunluğu varken yapamadığı halktan yana programını şimdi yapması daha da zor olacaktır. Muhalefetin derdi iktidarı almaktır. O nedenle her olumluluğa karşı politakalar üretecekleri kesindir.

Muhalefet kapitalist sınıfın çıkarlarını temsil etmektedir ve onlar halkların çıkarlarının kendi çıkarlarından geçtiğini savunurlar. Onlar kar ederse iş yeri açacaklardır, halklara daha çok refah sunacaklardır. Savundukları budur. Onlardan kendi çıkarlarına rağmen halk çıkarları doğrultusunda birşeyler yapmalarını beklemek saflık olacaktır. Bu durumda Fernandez iktidarı ülke kapitalist sınıfı ve uluslararası finans kurumu IMF borcu arasında sıkışıp kalmış görünüyor. Bir de halklarına verdiği sözler. Her koşulda IMF borcunun ödenmeyeceği sözü de vardır. Muhalefet her koşulda Fernandez iktidarını düşürme ve başa geçme derdinde olacaktır. IMF ile onun anlaşması zor olmaz. O nedenle her an uzlaşmazlık çıkarıp IMF ile Fernandez’in vardığı anlaşmayı bozmaktan çekinmeyecektir.

Sonuç

Peki, Fernandez iktidarı bunu bilmiyor mu? Bildiği kesindir ama başka çare yoktur. O şimdi bizce en son kozunu oynuyor. Halkına içinde olduğu durumu anlatmak. Mitingde bunu tek tek anlatmaya çalıştı. Muhalefetin olası karşı duruşunda halkın bunu anlamasını ve kendi arkasına geçmesini güvence altına alabilmek istemektedir. Hani söz verdiniz diye kapitalist güçlere hesap sorabilme yolunu açmaktır. Ama o gün geldiğinde de muhalefetin buna verecek mutlak yalan yanlış çok yanıtı olacaktır. Ortada iki sınıfın çıkar çatışması durmaktadır. Yoksul halk kesimleri ile zengin kapitalist sınıfın çıkarları birbirine zıttır ve Arjantin bu iki yıl boyunca iki sınıfın çıkar çatışmalarının çok şiddetli yaşanacağı bir alan olacağa benzer. Çok çalkantılı günlere giriliyor. Ama belki ondan sonra halklar sınıf çelişkilerini daha iyi anlayıp kendi saflarını daha iyi öğrenirler. Yarın karınlarımızı doyuralım gerisi allah kerim demek yerine geleceklerine daha sağlam sahip çıkma yoluna girebilirler. İşte o zaman “Yenilgi kokulu” değil gerçek bir zafere ulaşılacaktır.