TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu çalıştayı: “Şiddet nerede olursa olsun kabul etmeyeceğiz”

Türkiye’nin farklı illerinden yerel ve ulusal medyada çalışan gazeteci kadınların katıldığı çalıştayda katılımcılar sahada ve haber merkezlerinde yaşadığı sorunları su yüzüne çıkarıp buna karşı çözüm yollarını tartıştı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti(İGC) ortaklığında gazeteci kadınlara yönelik şiddet çalıştayı 2 Ekim’de İstanbul Taksim Ramadan Otel’de gerçekleşti.

Türkiye’nin farklı illerinden yerel ve ulusal medyada çalışan gazeteci kadınların katıldığı çalıştayda katılımcılar sahada ve haber merkezlerinde yaşadığı sorunları su yüzüne çıkarıp buna karşı çözüm yollarını tartıştı.

Çalıştaya İzmir, Ankara, Mersin, Diyarbakır, Artvin ve İstanbul’dan 25 gazeteci katıldı.

TGS Proje Yöneticisi Yudum Cura, çalıştayın açılış konuşmasında bugüne dek TGS ve İGC olarak, Avrupa Birliği tarafından desteklenen Güçlü Gazeteci Özgür Medya projesi çerçevesinde gazetecilerin istihdama katılımı, sektörde korunması ve mesleki gelişimlerine katkı sunmak için yapılanların raporlarını paylaştı.

Çalıştayın ilk konusu Bianet’ten gazeteci Evrim Kepenek kolaylaştırıcılığında Sahada Yaşanan Şiddet başlığı oldu.

Kepenek, hem iş yerlerinde hem sahada gazeteci kadınların maruz bırakıldığı şiddeti anlamlandırmakta başlarda zorlandıklarını ama artık bu konuda bir bilincin oluşmaya başladığını ve bu bilinçle birlikte mücadelenin geliştiğini söyledi.

Gazeteci kadınların sahada haber yaparken en çok karşılaştığı sorunlar şu şekilde sıralandı:

  • Sokaklarda kolluk kuvvetlerinden gördüğümüz muamele bizi en zorlayan şeylerden biri. Sık sık hak ihlallerine maruz bırakılıyoruz, işimizi yapmamız engelleniyor.
  • Özellikle Kürt illerinde gazeteci kadınlar olarak kolluk kuvvetleri tarafından tecavüz tehditleri alıyoruz, can güvenliğimiz bile yok. Yurtdışı yasağı olmayan, evi basılmayan, davası olmayan bir meslektaşımız yok. Gözaltına alınıyoruz ama tutanak tutulmuyor. Saatlerce alıkonuluyoruz. Hatta bir keresinde gözaltı sırasında polis kişisel telefonuyla arkadaşlarımızın fotoğraflarını çekti, uyarmamıza rağmen silmedi. Başka bir olayda da kamusal alanda polis benimle konuşurken kemeriyle oynayarak erilliğini göstermeye çalıştı.
  • Mesleğe yeni başlayan gazetecilerin aileleri, polis tarafından aranıp genç gazeteci kadınlar üzerinde baskı kuruluyor. Abisi/babası tarafından mesleğine engel olmak için kameraları kırılan çok arkadaşımız oldu.
  • Erkek meslektaşlarımız sahada fotoğraf/video çekerken bize engel oluyor, dirsek ve dizle bizi geriye itiyor. Bunu gazeteci erkeklere daha az yapabiliyorlar.
  • Kadın gazeteciler olarak, resmi kurum temsilcilerine, örneğin Vali ve Kaymakamlara ulaşmamız erkeklere göre çok daha zor. Çünkü bizim gazeteciliğimiz onlar tarafından ciddiye alınmıyor.
  • Yerelde gazetecilik yapmanın hem nitelikli eğitim almak hem hukuki sorunlarımıza çözüm bulmak ya da haklarımızı öğrenmek konusunda eksikliklerimiz var. Kendimizi daha yalnız hissediyoruz.

Çalıştayın ikinci bölümü Cumhuriyet Gazetesi’nden Seyhan Avşar’ın kolaylaştırıcılığında İş Yerinde Yaşanan Şiddet başlığıyla gerçekleşti.

Avşar, iş yerinde şiddet konusunun gerektiğinden daha az konuşulduğunu, hem yönetici erkekler hem de kadınlarla aynı kıdemde olan muhabirler tarafından haberlerinin değersizleştirildiğini, erkek gazetecilerin kadınların ofiste ya da sahada giydiği kıyafetler üzerinden ithamlarda bulunma girişimlerini kendi deneyimleri üzerinden anlattı. Gazeteci kadınların yaşadıklarının şiddet olduğunu fark etmesi ve buna karşı bir şeyler yapmaya başlamasını önemli bulduğunu söyleyen Avşar, erkek gazetecilerin bu yaşattıklarının şiddet olduğunun kamuoyunda daha güçlü bir biçimde dile getirilmesi gerektiğini savundu.

Gazeteci kadınların iş yerlerinde en çok karşılaştığı sorunlar şu şekilde sıralandı:

  • Küçük Anadolu şehirlerinde İletişim Fakültesi mezunu pek çok kadın staja kabul ediliyor ama gerçekten iş öğretilmiyor. Yıllarca kadroya alma bahanesiyle gazeteci kadınlar oyalanıyor, ücretsiz olarak emeğine el konuluyor. Yurttaş gazetecilik Anadolu’da parasız çalışmak anlamına geliyor.
  • Özellikle yerel medyada kadınlar daha çok reklam geliri kovalayan, telefonlara bakan, gelenleri karşılayan olarak konumlandırılıyor. Ofiste temizlik, etrafı toplama gibi angarya işler gazeteci kadınlara bırakılıyor. 
  • Maaşlarımız erkek meslektaşlarımıza göre çok daha düşük. Çoğu gazeteci kadına sigorta yapılmıyor, ‘sen zaten bu işi bırakıp gideceksin’ deniliyor.
  • Gazeteci erkekler tarafından mobbinge maruz bırakıldığımızda bunu şikayet edecek bir yerimiz de yok, çünkü yöneticiler de zaten erkek. Özellikle yerel medyada yönetici kademesinde olan kadın sayısı çok az. Muhalif medyanın dahi neredeyse tamamında karar alma mekanizmalarında yalnızca erkekler var.
  • Gazeteci kadınlar çoğunlukta ama ağırlıkta değil. Yani yönetici pozisyonunda, karar alma mercilerinde kadınlar yok.
  • Uzmanlık alanımızdaki haber konularında bile erkek gazeteciler tarafından mansplaininge maruz kalıyoruz.
  • Erkek gazeteciler, toplumsal cinsiyet haberciliğini kadın gazetecilerden bekliyor. Toplumsal cinsiyet odaklı haberlerin nasıl yapıldığını öğrenmeye yönelik dirençleri var.
  • Erkek meslektaşınız ya da müdürünüz tarafından maruz bırakıldıklarınızla ilgili ne yapabileceğinizle ilgili deneyimli gazetecilere danıştığınızda sabretmeniz tavsiye ediliyor. Çünkü bunlar çok kanıksanmış.
  • Genellikle şiddeti uygulayanın ismi gizli kalıyor. Gazeteci kadınlar işlerinden olmamak için susmak zorunda kalıyor ya da başka bir yerde çalışmaya başladığında yaşadıklarını konuşmayı tercih ediyor.
  • Ben daha önce çalıştığım kurumda muhalif konumdaydım ancak kadın olduğum için beni ‘şirin’ buluyorlardı, aynı muhalif konumda bir erkek olsaydı ya işe alınmazdı ya da işten çıkarılırdı. Bu da beni zararsız, yetkin görmedikleri, ciddiye almadıkları anlamına geliyor.
  • Beni aralarına almazlardı, ‘köylü’ olarak görürlerdi. Çok acı ama sınıf farkı gazeteciler arasında da var.

Çalıştayın üçüncü oturumu TGS İstanbul Şube Başkanı Ayşe Banu Tuna kolaylaştırıcılığında Dijital/Çevrimiçi Şiddet başlığında gerçekleşti.

Tuna, sosyal medyada her üç kadından birinin cinsiyetçi saldırıya maruz kaldığını, dijital şiddeti dünyadaki tüm gazeteci kadınların yaşadığını ve medyada olduğu gibi Twitter’da da erkeklerin daha fazla olduğunu söyleyerek yapılan bir araştırmaya göre kadın gazetecilerin %40’ının sosyal medya hesaplarını kapatmak zorunda kaldığını belirtti.

Tuna, “Sosyal medyada erkek gazetecilere de saldırı oluyor ama erkek gazeteciler vatan haini gibi kavramlar üzerinden linçlenirken kadın gazeteciler güzellik/çirkinlik üzerinden, cinsiyetçi dil ve tecavüz tehditleriyle saldırıya maruz kalıyorlar.” dedi.

Çalıştay katılımcılarından Anka Haber Ajansı Muhabiri Cansu Timur, yeni bir gazeteci olarak hem sorunlarından bahsetmek hem de diğer meslektaşlarının yaşadıkları hakkında farkındalık kazanmak için katıldığını belirtekerek “Buraya geldiğimde hem yeni gazetecilerin hem de deneyimli gazetecilerin benimle aynı sorunları yaşadığını, sorunlarımın başka kadınların da sorunları olması ve bunlara birlikte çözüm üretmeye çalışmamız beni daha güçlü hissettirdi.” dedi. “Haberlerimizde hak ihlali yaşayan bir sürü kesimi işliyoruz ama dönüp de bizim ne yaşadığımıza bakmıyoruz. Kendi sorunlarımızı göz ardı ediyoruz. Bu çalıştayla sorunlarımızı su yüzüne çıkarmış olduk. Şimdi sıra çekinmeden, adımlarımızı daha güçlü atmak ve hakaalrımızı da savunmak için sendikayla daha fazla iletişim halinde olmakta.”

Yaklaşık 20 yıldır gazetecilik yapan, Mersin Haberci Gazetesi Haber Müdürü Hediye Eroğlu, meslek hayatının ilk on yılında bir kadın gazeteci olarak habere gitmekte çok zorlandığını söyledi. O günden bugüne değişmeyen şeyin ise kadın gazetecilerin hâlâ yeterince kalifiye olarak görünmemesi olduğunu ifade ederek “Bu işi kıvrak zekayla, pratiklikle, hakkını vererek yapamayacağınız kanısı çok yaygın. ‘Erkekler bu zor haberin altından kalkabilir ama kadınlar kalkabilir mi?’ sorgulamasına maruz kalıyorsunuz. Bu kez ‘Ben mi yetersizim?’ diye kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Gazeteci olduğumuzu kabul ettirmek için yırtıcı, tuttuğunu koparan gazeteciler olduğumuzu her seferinde ispatlamamız gerekiyor. Aç kalmanız, yorulmuş olmanız, çok uzun zamandır uykusuz çalışmanız mızmızlık olarak görülüyor.” dedi. Yaşanan sorunlara çözüm için ise “Evet, fişlenme ve işsiz kalma, yalnız bırakılma korkusu yaşıyoruz ama dayanışmazsak da bir süre sonra baskılara dayanamayıp mesleği bırakıp gidiyoruz. Bu kaçışın önüne geçmenin tek yolu birlikte hareket etmek.” dedi.

Gazete Yolculuk’ta beş yılı aşkın süredir muhabirlik ve editörlük yapan Buse Söğütlü, yaşadıklarının Türkiye’de genelde gazetecilerin özelde ise kadın gazetecilerin yaşadıklarından bağımsız olmadığını söyleyerek “Sahada, iş yerlerinde, yüz yüze bırakıldığımız soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ciddi baskılar ve şiddetle karşılaşıyoruz.” dedi. Saldırıları püskürtecek tek şeyin birlikte hareket etmek ve dayanışma ağlarını güçlendirmek olduğu vurgusunu yapan Söğütlü “Birimizin sesinin yetmediği yerde diğerlerinin sesinin çok daha güçlü çıkmasıyla ancak bu sorunları alt edebiliriz.” dedi.

Çalıştay sonucunda şiddete karşı çözüm önerileri şöyle sıralandı:

Sahada şiddete karşı ne yapmalıyız?

  • Kolluk kuvvetlerinin gazetecilere yönelik şiddetine karşı dayanışma öncelikli hedef olmalı.
  • Alanda/sahada çalışan gazeteci kadınların birbirini tanıması önemli. Kurum gözetilmeksizin gazetecilerin bir arada bulunmaları gerekmekte.
  • Alanda/sahada çalışırken bir hak gaspına uğranmasına karşı önce kanıt toplanmalı. Hukuksuz uygulamalar var ise avukatlara ulaşmaya çalışmak, eğer gözaltı süreci varsa tutanak tutturmak önemli.
  • Yaşanılan şiddeti TGS yöneticileri/temsilcileri/avukatlarına ulaştırmalı. Hukuki destek alınmalı. Dayanışma için ağ kurulmalı.
  • Şiddete karşı hukuki süreçlerin her şeye rağmen ısrarlı takipçisi olunmalı.

İş yerinde şiddete karşı ne yapmalıyız?

  • İş yeri toplu iş sözleşmeli bir kurum ise toplu iş sözleşmesi dikkatlice okunmalı.
  • Toplu iş sözleşmesine aykırı bir uygulama var ise Sendika ile durum paylaşılmalı. Sendikanın gerekli mercileri harekete geçirilmeli.
  • Gazetecinin kadın kimliğine yönelik bir şiddetse TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu ile özellikle toplantı düzenlenmeli ve durum izah edilmeli.
  • İsteğe göre Komisyon şiddet uygulayan kişiyi ifşa etmeli. Ortak karar ile(şiddete maruz kalan kişinin onayı) sosyal medyadan duyurulmalı. Basın açıklaması yapılmalı.
  • Şiddete maruz bırakıldığınız iş yeri toplu iş sözleşmeli değil ise, yine Komisyon ile durum paylaşılmalı. İsteğe göre Komisyon şiddet uygulayan kişiyi ifşa etmeli. Ortak karar ile(şiddete maruz kalan kişinin onayı) sosyal medyadan duyurulmalı. Basın açıklaması yapılmalı. Hukuki destek Sendika tarafından sağlanmalı.